- Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Tabii. İbrahim Özyaşar bendeniz. 1974 yılı Gaziantep doğumluyum. Doğma olmasa da büyüme İstanbul’luyum. 3 yaşındayken babamın memuriyeti nedeniyle geldik İstanbul'a bir daha da ayrılmadık. İstanbul’un hemen her semtinde yaşadım diyebilirim, o denli bir İstanbul göçebesiydik de yani. Üniversiteyi de İstanbul’da okudum, Marmara Üniversitesi mezunuyum, İşletme Bölümü’nden 1997 yılı. Mezuniyetimin ardından 9 yıl kadar banka müfettişliği yaptım, yani ülkeyi gezdim bu 9 yıl boyunca da doğal olarak. Ardından 4 yıl süren bir ticaret macerası ve tekrar profesyonel finansçılık kariyerime geri dönüş. Acun Medya ile geri döndüm kurumsal dünyaya. 6 yıldan uzun sürede Acun Ilıcalı ile çalıştım, hem Finans Yöneticisi hem de E-Ticaret Yöneticisi olarak. Ardından müteşebbis kişiliğim tekrar ağır bastı ve ayrıldım Acun Medya’dan.
- Burada müsaadenizle araya girmek istiyorum, çünkü değinmeden edemeyeceğim. Bazı okuyucularınız romanınız Vibrasyon’daki ana karakterlerden olan Rıza’yı Acun Bey’den esinlendiğinizi düşünmüşler. Geçmişinizi düşündüğümüzde bu olasılık şimdi daha bir gerçek gibi geldi bana. Nedir bu yorumla ilgili düşünceniz?
Yani, biliyorsunuz tüm yazarlar romanlarındaki karakter kurgularında yaşamlarında iz bırakmış kişilerden esinlenirler. Bu çok doğal bir şey sonuçta, yani yazar olabilmenin, kurgu kitap yazabilmenin belki de en önemli unsuru bu esinlenebilme yetisi. Ve benim gibi, Acun Ilıcalı gibi bir insanla birebirde bu denli uzun süre çalışma şansınız olduysa ondan esinlenmemeniz de mümkün değil haliyle. Yani tam olarak romanımdaki Rıza karakteri kendisiyle bağdaşmasa da evet romanımdaki karakterlerde Acun Bey’den, onun yaşam şeklinden esintiler mevcut, bunu inkâr edemem.
- Bu ilgi çekici bir bilgi oldu. Bu durumda okurlarınız bu bilgiyi de dikkate alarak okusunlar diyebilir miyiz kitabınız Vibrasyon’u?
Diyebiliriz.
- Ben araya girmeden önce kendinizden bahsediyordunuz.
Evet dediğim gibi Acun Medya’dan, grup için geliştirmiş olduğum bir e-ticaret projesini alarak ayrıldım. 7 yıl gibi bir süre o iş modeli ile uğraştım, pandeminin ardından da şirketi kapatmak durumunda kaldım. Yalnız bu pandemi sürecinde hayatımda ilk defa oturup bir kitap yazmam gerektiğini, bunca yıllık hayat tecrübelerimin bir yerlerde kendilerine kalıcı şekilde yer bulması gerektiğini düşündüm. Sadece iş yaşamımdaki tecrübelerimden bahsetmiyorum, özel yaşamımda, kendi iç dünyamda yaşadığım tüm tecrübelerden, tüm maceralardan; bunların bende oluşturduğu tüm bilgi ve hislerden bahsediyorum. Yaşamımın son 10-15 yılında, insanların “anlam arayışı” dedikleri bir yolculuğa da başladım aslında ve bir kitap, bir roman yazma isteğimin ardında asıl yatan şey bu 15 yıllık yolculuğumda geçirdiğim her aşamanın, ulaştığım ve ulaşamadığım her noktanın altını çizebilmek, tüm insanlarla, aslında hepimizin paydaşları olduğunu bildiğim bu noktalarda buluşabilmek arzusu idi. Ve pandemi boyunca da oturdum ve Vibrasyon’ u yazdım.
- Kendinizi ne zaman yazar olarak tanımlamaya başladınız?
Şu an çok yerinde oldu bu soru. Tam olarak kitabımı bitirip onu ilk defa okuyan birisi gibi elime alıp kitabımı okuduktan sonra oldu bu, “evet” dedim “ben bir yazarım.”
- Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?
Az önce bahsetmiştim “anlam arayışı” kavramı benim için çok önemli, yaşamımda çok baskın, kitabım bir bilim kurgu – gizem türü roman. Yani bu anlam arayışını bir felsefe ya da son zamanlarda sıkça yapıldığı üzere bir kişisel gelişim kitabı olarak değil, bir kurgu roman olarak ortaya seren bir eser. Aslında bu anlamda pek bir örneği olmadığını da söyleyebilirim. Yani sorunuza geri dönersek okuyucu kitlemin yaşamlarında anlam arayışı olan kitle olduğunu söyleyebilirim, eğer bu kişiler bir de yakın gelecek bilim kurgusu ve gizem seviyorlarsa, oh yemesinler de yanında yatsınlar kitabımın.
- Kitabınız Vibrasyon’un konusunu da soracaktım ama bu cevabınızla bu sorumu da yanıtlamış oldunuz bir şekilde.
Evet zaten cevaplamakta en çok zorlandığım soru da bu oluyor kitabımla ilgili. Kitabınızın konusu nedir? Buna bir cevap veremiyorum ki çünkü cevap verdiğim noktada kitabın tüm ana kurgusu kendisini ele verecek, bunun olmasını istemeyiz öyle değil mi? Sürprizi bozmamak lazım. Zaten kitabımla ilgili yorumlara bakarsanız o beklenmeyen son, tadı tuzu kitabımın. Yani illa bir cevap vermem gerekirse bu soruya, kitabımın konusu az önce cevapladığım şekilde; yaşamlarımızdaki anlam arayışının bir sorgulaması.
- İlham kaynağınız nedir?
Yaşamın bilinmezliği, cevaplanamamışlığı, tüm filozofların ilham kaynağı olan şey yani.
- Kendinizi de bir filozof olarak mı tanımlıyorsunuz aslında bu durumda?
Sanırım evet. Belki de yazardan çok bir filozofum demek isterdim kendimle ilgili olarak. Aslında ondan da çok bir teorik fizikçi olmuş olmayı isterdim. Öylesi bir zekaya sahip olmuş olmayı. Bence anlam arayışının cevabı, diğer ifade şekliyle gerçekliğin doğasının keşfi; bilimle, fizikle, atom altı fiziği ile olacak. Yapay zekanın da yardımıyla tabii. Konu biraz dağıldı kusura bakmayın, şöyle toparlayayım; bana sorarsanız antik çağda yaşamış her bir filozof aslında üstün zekalıydı. Yani günümüzde yaşasalardı, bilimin ulaştığı bu seviye ile kesin hepsi teorik fizikçi filan olmuştu zaten ve belki de gerçekliğin doğasını keşfetmişlerdi bile.
- Sosyal medya sayfanıza getireceğim o halde sözü şimdi. Şezlongdaki Adam. Bu arada teşekkür ediyoruz önce, bizi de şezlongunuzda karşılayıp misafir ettiğiniz için. Konseptinizi de bozmamış olduk.
Rica ederim, madem “şezlongdaki adam” ım sizi de böyle şezlongda misafir etmem gerekirdi.
- Kesinlikle. Evet ne diyorduk, sezlongdaki_adam, bu sizin instagramdaki profilinizin adı. Paylaşımlarınız oldukça dikkat çekici, konuşmalarınızdaki bu filozof havası demek ki bu yanınızdan kaynaklanıyor. Ayrıca paylaşımlarınızda sürekli bilime ve özellikle fizik bilimine atıfta bulunmanızın nedeni de bu düşünce şekliniz demek ki.
Evet. Aslında Vibrasyon gibi bir kitabı yazmamın nedeni de bu. Felsefe ve bilimi harmanlama isteğim. Madem böyle bir kitap yazdın İbrahim, otur bir de anlat dedim kendi kendime. Felsefeni anlat. Diyojen gibi fıçıdan değil de daha konforlu bir yerde otur anlat dedim. Büyük ustanın felsefesine tersine bir gönderme kendimce, haddim olmayarak, ama insanlar çok sevdi, açıp dinliyorlar, sohbetler ediyoruz filan orada. Aslında bu ismi kullanmamın bir nedeni de, bir noktada hayatla ilgili çabalarımı da bitirmiş olduğumu hissetmem artık. Yani EYT’liyim de daha ne olsun. Şimdi de şezlongumda oturup anlatıyorum işte. Dinlemek isteyen buyursun gelsin.
- Çok güzel. Peki okurlar eserinize nereden ulaşabilir Sayın Şezlongdaki Adam?
D&R Online ve Kitapyurdu gibi online kitapevlerinin online kanallarından alabiliyorlar. Maalesef Vibrasyon fiziken henüz girmedi kitapevlerine. Malum, yeni yazarların kitapları öyle kolay kolay yer bulamıyor buralarda. Ama yavaş yavaş okuyucularımın etkisiyle kitapevleri istemeseler de alıp koyacaklar Vibrasyon’u raflarına. Elleri mahkûm. Bir de sosyal medyadan bana ulaşan insanlara kendim de iletebiliyorum kitaplarını imzalı şekilde. Ben aslında bunu daha çok seviyorum, okuyucu kitlemle tam bir iletişim kuruyorum bu şekilde. Şimdilik yetişebiliyorum ama ileride nasıl olacak böyle bilmiyorum tabii.