Kentler de insanlar gibi zamanı geçmişleri üzerinden kavrarlar. İçinde
bulunduğumuz zamanın anlamı henüz belirsizdir; olaylar ve olgular henüz
tamamlanmadığı için, onları bütünüyle anlamlandırmak mümkün değildir.
“Gelecek” ise henüz bir ihtimaldir; hayatımıza ve tecrübelerimize, dolayısıyla
kimliğimize dahil değildir. Öyleyse kentsel ya da kişisel bir kimlikten söz
ediyorsak, bunu doğrudan “ Geçmiş “ zamana borçluyuz.
Konumuzu, bu girişi akılda tutarak sizinle paylaşmak istiyorum.
Zengin tarihi bir hazinenin üzerinde olan Anadolu’da neredeyse her kentin
çevresinde mutlaka birkaç tarihi eser vardır.
Mersin gibi bazı kentlerimizin çevresi ise yüzlerce tarihi eser ve antik kentle
doludur.
Fakat doğrudan kentin içerisinde bir tarihi zenginliğin olması çok nadirdir ve
çok değerlidir.
Meselâ Mersin, şimdiki yerleşim yeri bakımından henüz iki yüz yıl yaşında bile
değildir; başka bir ifadeyle, Mersin’deki en eski yapı bile yüz elli yıllıktır. Böyle
kentlerde geçmiş zaman bilinci inşa etmek zordur. Örnek olarak: Mersin’de,
bir Gaziantep, Konya, Kayseri, İzmir ya da Diyarbakır ölçüsünde kentle aidiyet
ilişkisi yoktur. Hele yüzde doksanı göçle kente yerleşmiş bir hemşeri çevresinde
kentle aidiyet kurmak çok zordur.
Ancak, bu tarihsel ve nesnel koşullar yanında bu kentin bir olumlu yanı vardır:
Mersin kent içerisinde çok zengin iki antik kente sahiptir:
Soli ve Yumuktepe...
Yaşadığımız topraklarla, çevreyle ve tarihle ilişki kurabileceğimiz bir “ Geçmiş”
zaman bilinci, bu iki antik mirasın içinde bize bir insanlık tarihinin emaneti
halinde beklemektedir.
Dünyanın başka bir yerinde böyle bir zenginliğe sahip kentin yetkilileri
tüm güçleriyle bu hazineyi ortaya çıkarmaya, korumaya, tanıtmaya,
değerlendirmeye çalışırlar.
Bizde ise ne yazıktır ki, bu iki antik kent kimsenin katkısı olmadan iki fedakar
insanın kişisel çırpınmalarıyla ve özverili bilimsel emekleriyle tam 15 yıldır ayağa
kaldırılmaya çalışıyor.
Soli’de Prof. Dr. Remzi yağcı ve Yumuktepe’de Prof. Dr. Isabella Caneva...
Yakın vakte kadar bu zenginliklerin değerini anlayabilecek vizyonda
yöneticilerimiz olmadı. Çoğu yetersiz katkılar elbette yapıldı; kişisel ve kurumsal
düzeyde sınırlı ilgi gösterenler oldu. Ama konuyu hak ettiği ölçüde anladığımız
ve değerlendirdiğimiz söylenemez
Sonunda Valimiz Sn.Hasan Basri Güzeloğlu ile bu zenginliklerin değeri
anlaşılmaya başlandı ve doğrudan kendilerinin çabalarıyla Soli’de bazı sütunlar
ayağa kaldırıldı.
Sn. Kocamaz da henüz yeni göreve gelmesine ve sayısız sorunla uğraşmasına
rağmen Soli’nin farkına vardı; burada yıllardır yapılan ama imkansızlıklar
nedeniyle yavaş giden kazılara çok önemli bir destek verdi, konuyu sahiplendi.
Özellikle gelecek yıl kazılarda önemli bir yol alınacaktır; kısa zamanda Soli’deki
birçok zenginlik ortaya çıkarılacaktır ve sonraki yıllarda buranın zengin bir açık
hava müzesi olması sağlanacaktır.
Şimdi sıra en az Soli kadar değerli, hatta bazı yönlerden çok daha özel ve ilginç
ve heyecan verici bir hazine var önümüzde: 9 bin yıllık Yumuktepe Antik kent’i...
Burada, yani Yumuktepe’de Prof. Dr. Isabella Caneva’nın bir “Arkeopark
Projesi” var. Bu proje zaman tüneli ile bizi 9 bin yıllık bir yolculuğa çıkaracaktır.
Bu proje Mersin’e ve ülkemize kazandırılmış bir “Kültür Mirası” olacaktır.
Burada Yumuktepe’nin zengin tarihsel özelliklerini anlatacak olursak bu birkaç
yazı dizisi sürer. Ama değerli okurlarım, konuyla ilgili sınırlı da olsa yayınlar
vardır; lütfen biraz zaman ayırarak bu müthiş antik mirasın hikayesine ulaşınız.
Ülkeyi, insanları, hayatı sevmek; bunları bilinçle sahiplenip korumak emek ister.
Üzerinde yaşadığımız kentin hafızası ve anlamı bu antik mirasın içinden bize
bakıyor; bizim ilgimizi bekliyor.
Şimdi elimizde hep ucuzca kullandığımız “Dünya Çapında !” sözünü gerçekten
hak ettirecek iki fırsat vardır.
Soli ve Yumuktepe Antik Kentlerindeki çalışmaları, bu iki değerli bilim insanının
çok güç koşullarda sürdürmeye çalıştıkları yerden daha ileriye taşıyalım;
bununla ilgili moral ve parasal destek için yerimizden kımıldayalım. Bu ve
benzer konularda yıllardır sessizce desteğini sürdüren hemşerilerimizin
olduğunu ( Mesela: Sn. Mahmut Arslan) biliyorum; Sn. Valimizin çok içten
çabalarına ve katkılarına doğrudan tanığım; göreve geldikten bu yana Sn.
Kocamaz’ın bu konulardaki heyecanını, olanak ölçüsünde desteklerini izliyorum.
Ama, belli ki ihtiyaç duyulan ilgi ve destek yanında bunlar yetersiz kalıyor.
Reklam amaçlı, politik hesaplarla dolu yığınla gereksiz iş için her yıl bu kentte
milyonlarca lira israf ediliyor; kent dinamikleri bol nutuklar atarak meydanlarda
boy gösteriyor... Ama bu kentin tarihine, insanına, geçmişine ve geleceğine çok
anlamlı katkılar vereceği kesin olan, turizm açısından da müthiş ilgi görecek bu
benzersiz iki hazinenin açığa çıkarılması ve başta Mersinliler olmak üzere ülkeye
ve bütün insanlığa armağan edilmesi için tek başına çırpınan bu iki güzel bilim
insanının yanında olalım.
Gereksiz yürüyüşlere yüzbinlerce lira harcayan, anlamsız toplantılar için paralar
saçan kent dinamikleri de umarım konuyla ilgilenirler.
Soli ve özellikle Yumuktepe konusundaki sorunları, çabaları ve destekleri
yakından izlemeyi ve siz değerli okurlarla, Mersinli hemşerilerimle paylaşmayı
sürdüreceğim.
HARUN ARSLAN