Neler görmedi ki…
Fiske lambasında okuyup vali, mebus, bakan olan fukara çocuklarını görüp tanıdık.
Kış soğuğunda ahır sekilerinde yatıp hayvanların nefesiyle ısınanları.
Ruslardan kalma dar hatta gıdım gıdım ilerleyen tren katarlarını,
Tozlu topraklı yollarda kayboluşlarımızı, tozdan adam haline gelişlerimizi,
Demokrasiyi gördük Demokrat Parti ile.
İlk ihtilâli yaşadık 27 Mayıs’la.
Yassıada müsameresini izledik radyolardan.
Nahak yere asılan başbakanı, bakanları verdik toprağa.
Bebek davasıyla başbakan, köpek davasıyla Cumhurbaşkanının yargılandığını gördük,
Muhtıralar, ihtilâl teşebbüsleri ve yeniden ihtilâlleri yaşadık defalarca.
Kardeş kardeşi vuruyordu sokaklarda,
12 Eylül sabahına bayramla uyandık.
Sonrasındaki hesapsız işleri, hesapsız övgüleri ve sövgüleri işittik bolca.
Nice yalnız adamlar gördük kafeslerinde.
Nice Saray diktatörlerinin yıkılışlarını…
Yeni yeni siyasetçiler tanıdık.
“Allah” adıyla talanları,
“Şeytan” namına yalanları seyrettik bol keseden.
Toros canavarlarının, karındeşen jakların hikâyelerini, banka soygunlarını, dağda adam soyan Koçeroları, mecliste adam döven Hamidoları tanıdık.
Her şeye rağmen,
Ar, utanma duygusu vardı o devirlerde.
Şimdi arar olduk her birini.
Yılgınlıklar, bezginlikler yaşıyoruz,
Sabahlara uyanıyoruz ağlayarak.
Dipsiz bir karanlığa doğru sürüklenişimizi izliyoruz çaresizce.
Nice devirler, nice adamlar gördük, yaşadık.
Genelkurmay Başkanının “terör örgütü lideri” yaftalamasıyla içeri atıldığı,
Sonra, “yanıldık, kumpasa getirildik” denilerek çıkarılışını da gördük.
Teröristlerle masaya oturulup gizli anlaşmalar yapıldığını,
Sonra, masanın devrildiğini.
Neler gördük, neler.
Bu gün yaşadığımız garabetleri, rezillikleri, askerimizi polisimizi uykuda vuran, arkadan vuran, eşinin çocuğunun yanında katleten kahpelikleri bu günkü kadar hiç yaşamadık, ama hiç!