Üniversitelerin, bulundukları kentin yaşam kalitesine çok ciddi katkıları olduğu 
tartışılmaz. Konuyu yalnızca salt ekonomik faydayla değerlendiren dar ve 
yavan zihniyetin ötesinde, üniversiteler o kentin sosyo-kültürel ve sanatsal 
donanımını doğrudan zenginleştirir, kentsel enerjinin bilimsel ölçeklerle 
değerlendirilmesini, geliştirilmesini sağlar.
Mersin Üniversite’sinin çeyrek yüz yıla yaklaşan tarihinde Mersin’e böyle bir 
katkısından söz edilebilir mi? Kuruluşu sırasındaki altyapı çalışmalarından ilk 
dönem sorunlarına kadar Mersin kentinin büyük desteğini gören Üniversite, 
baştan sona kendi içine kapalı kalmış, kent dinamikleriyle ilişkide hep faydacı 
davranmış ve şimdiki sert ve soğuk kopuşa zemin hazırlamıştır. 
Öte yandan Üniversite kendi içinde de huzursuz bir kurum haline gelmiştir. 
Kadrolaşmada kurum dışına taşan ağır sıkıntılar, demokratik olmayan yönelişler 
yanında, öğretici ve öğrenci kesimiyle ilişkide baskıcı, mesafeli tavırlar hep 
gündemde kalmıştır.
Rektörlük seçimleri ise bu sorunların aşılması için bir imkân olarak kullanılmak 
bir yana, hep yeniden üretimine yol açmıştır; çünkü her seçim adeta bir baskı 
ortamında, kurum içi sevimsiz vaatlerle yürütülmüştür. Son on beş yılda da 
hemen her konuda takınılan anlamsız politik tavırlar, iktidarın da Mersin 
Üniversitesine soğuk davranmasına neden olmuştur. Yasal, zorunlu ödenekler 
dışında, üniversitenin cömert desteklerle kendini geliştirebilme imkânı ortadan 
kalkmıştır.
Şimdi, çok daha ağır örneklerle çoğaltılabilecek bu sıkıntıların aşılabileceği bir 
fırsat vardır : Rektörlük Seçimleri...
Her rektör adayının samimi hizmet düşüncesiyle ortaya çıktığı varsayılmalıdır. 
Ancak, şimdiki rektör yasal açıdan yeniden aday olamayacağı için bir vesayet 
oluşturmuştur ve mevcut sorunların aynen sürmesi doğrultusunda bir aday 
belirleyerek seçimlere müdahil olmuştur. Oy verecek olan herkesin bütün bu 
süreci yakından izlediğini biliyorum. Ben yalnızca kentten, bir kent yazarı olarak 
görünenler üzerinden görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Seçim çalışmaları sırasında, başka adaylar yanında Prof. Dr. Ahmet Çamsarı 
Hoca’mla da tanışma, konuşma ve çeşitli sorunları tartışma şansım oldu. Elbette 
kendilerinin bir politik seçimi vardır ve anladığım kadarıyla mevcut siyasi 
iktidara yakındır. Benim açımdan bunun bir başına, ideolojik açıdan ve özellikle 
rektör seçimi bağlamında özel bir anlamı yoktur. 
Belki şöyle düşünülebilir ve bunda da haklılık payı vardır: Bunca yıl iktidarla 
zıtlaşarak kaybedilen sempatik desteğin, dolayısıyla kimi özel katkıların geri 
kazanılması sağlanabilir; diyalog kanalları daha işlek kullanılabilir ve Mersin’in 
yerel yönetim ve milletvekili açısından yıllardır mahrum kaldığı politik destek 
canlandırılabilir. 
Tekrar ediyorum: Her siyasi iktidar elbette yasal ve zorunlu ödevlerini yerine 
getirmekle yükümlüdür ve büyük oranda Mersin’de de böyle olmuştur; ancak 
reel politik açıdan bakıldığında da her iktidar sonuçta bir siyasal tercihle doludur 
ve gönüllü tercihlerinde bu olguyu gözetir, gözetecektir. Kent, yerel reflekslerini 
yönlendirirken ve tercihlerini yaparken bu pratik yararı gözetmelidir.
 Genel politik tavrın ağırlığını koyacağı sınav “Genel” seçimlerdir; ideolojik 
tercihler orada sahne alır. Ama yerel önemi öne çıkan seçimlerde kişiler 
üzerinden, kişilerin kişisel ve kurumsal donanımları üzerinden hesap yapılması 
ve doğrudan kentsel faydanın gözetilmesi gerekir. Bunun çok net, çok acı 
sonuçlarından birini son yerel seçimlerde yaşadığımızı hatırlayalım... 
Gelelim konumuza: 
Rektör adayı Prof.Dr. Ahmet Çamsarı’nın çok uzun zamandır kendini bu göreve 
bilinçle hazırladığı, üniversite içinden de hatırı sayılır bir destek bulduğu çok 
açıktır. İnsan ilişkilerindeki saygılı, demokrat tavrı yanında açıklıkla hemen her 
konuya hakim oluşu ve üniversite içi demokrasiye dair samimi vaatleri şimdiden 
onu öne çıkarmıştır. 
Nitekim, Mersin Ak Parti örgütü de kent yararını gözetmiş ve rektör adayı olarak 
kendisine destek verdiğini açıklamıştır.
Aslında bu durum diğer siyasi partilerden ve kent üzerine duyarlılığı olan 
tüm sivil toplum kuruluşlarından da beklenirdi. Üniversitenin kente bir 
katkısının olmadığı tüm bu oluşumların ortak görüşü olduğuna göre bu durumu 
değiştirme gayreti göstermekte onların görevi olsa gerek. 
20 yıl içerisinde kentle yapılan çok az sayıda birlikte çalışmanın da göstermelik 
ve formalite icabı olduğunu görüyoruz.
Maalesef özellikle son 15 yıllık Mersin’de hakim siyasi anlayışın ve yerel 
yönetimin etkisiyle bir çok oluşum Mersin’e Hükümet tarafından yapılacak 
yatırımları engellemeye çalışmıştır. Burada son örneği vermek gerekirse 
Büyükşehir Belediyesi’nin Akdeniz Oyunları’nda çıkardıkları engellere paralel 
olarak Mersin Üniversitesi de bu oyuna alet olmuştur. 22 Şubat 2013 tarihli 
yazımda bu konuyu belirtmiştim. Mersin Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi 
Akdeniz Oyunları Kültür ve Sanat Direktörlüğü’ne atanıyor. Akdeniz Oyunları 
çalışmaları kapsamında Mersin Üniversitesi’nde “Spor ve Spor Felsefesi 
Sempozyumu” düzenliyor. Bir çok konuşmacı ve Almanya’dan bir Profesör 
konuk ediliyor. Buraya kadar her şey iyi. Fakat hiç kimseye duyurulmuyor, 
basına haber verilmiyor. Üniversite öğrencilerinin bile haberinin olmadığı bu 
uluslararası nitelikte sempozyum bir kısmı görevli 50 izleyici ile adeta izleyicisiz 
gerçekleştiriliyor.
Bu tür örnekleri oldukça çoğaltabiliriz.
Prof. Çamsarı’nın üniversite içi projelerine dönük düşünceleri, ilgili kesime 
yeterli açıklıkta ulaşmıştır. Kendisiyle temas eden, görüşlerini dinleyen herkesin 
anlaşılır bir kabulle ayrıldığına, saygı ve sempati duyduğuna tanık oluyorum. 
Ama bunun çok ötesinde, üniversitenin kentle kopuk ilişkisine de mutlaka son 
vereceğine inanıyorum. 
Bunun ne anlama geldiğini, yani kentle ilişkisi doğru kurulmuş bir üniversitenin 
o kentin sosyal, kültürel hayatına ve yaşam kalitesine neler katabileceğini 
önümüzdeki süreçte göreceğiz. 
Şimdi donanımının, projelerinin, kurumsal ve kişisel değerlerinin ve ilişkilerinin 
bağlı bulunduğu üniversiteyi çok daha iyi seviyelere ulaştıracağına , elbette 
buradan da Mersin’e her anlamda zenginleştirici katkıları olacağına inandığım 
Prof.Dr. Ahmet Çamsarı için destek zamanıdır.
HARUN ARSLAN