Çok uzaklardan bir ses düşünce yalnızlığıma mevsim rengim değişiveriyor.İnadına bir mavi
yada inadına kahverengi oluveriyor hayatımın.Göğüs kafesimde nei düğü belirsiz ince bir
acım var pervasızca.Kelimelerim dişlerin arasında basiretsiz kalmış anlamını yitirmek
üzere.Kalbimin derinliklerinde eğer ki günahlarımın izlerini arıyorsan eğer.Dün gece zaman
bir akıp giderken ırmaklarımda bende günahlarımı bırakıverdim nehrin akan sularına elveda
bile demeden.rüzgarın sesine bırakıverdim tıpkı nehre bıraktığım gibi ..
Tesellimin tarifi yok biliyorum.Yağmursuz açılan her kapıda ben güneşin soluk kaldığı
sonbaharlarda hissettim kendim.tenim belki yaralı hislerim dolu tıpkı günahlarımı
bağışladığım akan sulara keşke son kalan dertlerimi de ekleseydim son bir kontrolden
sonra.Alıp çok uzaklara götürselerdi dertlerimi.
Kaç kez karar verdim de başaramadım hayat tarlasından ayrılmayı ama olmadı
olamadı.Hayattan ayrılmaya karar verdiğimde gözlerim buğulandı kaldı.Ve ben gün ortasında
saklandım iki yaşam arasında ki ince çizgide.Her ayrılacağım dediğimde fırtınalar koptu
ardından yağan delice yağmurlar .Ve birden bire dev bir gölge beliriverdi göğsüme kara
duvarlar gelse de üstüme.Gidemedim ne yapayım kahretsin ki gidemedim.
canım acıyor her gece karanlık odalarım sunsun ya.Suskun olan yanım üşümekte ama ben
yinede gidemedim.Alışamadım yazlığa yüzüme vuran lodos esintisine inat gözyaşlarım volta
atarken yanaklarımda yine gidemedim.hayallerim yargısızca infaz edilmesine rağmen
yağmursuz açılan her kapıda güneşin soluk kaldığı sonbaharları bırakıp gidemedim.
TOLGA TURAN