Antalya’da süt almak için girdiğim dükkanda, dükkan sahibi ile kalkışmadan bahsederken; arkadaş yıllardır bütün kurumlara bu FETÖ’cülerin yerleştiğini ve kısmen göz yumulduğunu söyledi. Ben bir musibet bin nasihatten iyidir, bu vesileyle kurumlardan temizlenecekler dedim. Ve Teşebbüsü Erdoğan’ın şahsına karşı yapıldığını, onu öldürmek veya kaçırmak üzere plan yaptıklarını ama millete sokaklara inin demesi ve diğer liderlerin de katkılarıyla millet darbe yaptırtmadı dedim. O anda içeriye giren bir başka arkadaş, meydanlarda zikir edenlerin olduğunu, hatta zikir yapma şekillerini de temsili göstererek alaylı bir şekilde Atatürk’ten ve Atatürk düşmanlığından bahsederek meseleleri karıştırdı. Devleti bu hale getirenin Ak Parti olduğunu ve kendisinin de CHP’li olduğunu ve Türkiye’yi CHP’nin kurtaracağından, Atatürkçülükten ve Kemalizm’den bahsetti. Ben de darbeden yana değiliz, demokrasiden yanayız, demokrasilerde de sandık vardır, istediğin bir partinin iktidar olmasını istiyorsan, seçim öncesi, meydanlara çıkar, kabul edilirsen millet seni seçer. Sandıkta, Ak Parti’yi iki kişiden biri seçti. Ben sizden daha vatanseverim diyerek vatansever olunmaz. İktidar olur daha vatansever olduğunu gösterirsin dedim.
Her darbe, milleti kurtarmak ve kardeşliği yeniden kurmak amacıyla tezgahlanmıştı. Bizi kurtaracak olan ordu ve kurtuluş reçetesindeki yazılı olan ilaç hep laiklik, resmi ideolojinin sakızı; Atatürkçülük ve Kemalizm. Dükkanda konuştuğum insanda bunları ima ediyordu.
Darbe taraftarı olduklarını ifade edemeyenler, kedilerine göre algı oluşturmaya çalışmaktalar. Atatürk’ü kullanmak yanlış. Halkı sindirmek susturmak için Atatürk ile korkutmak olmaz. “Ben seni Atatürk’le döverim” denirse; “göbeğini kaşıyan dediğiniz insanların oyu ile tartılırsınız, ağırlığınız ortaya çıkar.”
Anamur’da deniz kenarında, emekli bir doktor, çok kısa süreli de olsa sohbetimizde; bu dincileri kendileri yerleştirdiler, şimdide kendileri uğraşıyorlar; iki dinci birbirlerini kırsınlar anlamında ifadeler kullandı. Avrupa mahkemeleri zorunlu din dersinin olmaması gerektiği kararını verdiği halde, hala zorunlu ders olduğundan söz etti. Kalkışma taraftarı olduğunu saklama zorluğu içerisinde olayları birbirine karıştırıp çorba yaptı. En çok imam hatip okullarının Kenan Evren zamanında açıldığı gibi sözlerle 15 Temmuz’u değerlendirmeye kalktı. Yine Atatürk ve Atatürkçülük konularını da aralara sıkıştırdı.
Milletin silahını millete sıkan eşkıyayı millet meydanlara inerek durdurmuştur. Kalkışmanın millet tarafından önlenmesi hikayesini öyle değil de şöyle olsun diyenlerden biri: Efendim meydanlara sela veya ezanla gidip toplanmak yerine, vatandaşlık bilinciyle gidilse daha iyi olurdu demesi var. Vatandaşlık bilinci ne demekse..
Sela, bazı kaynaklara göre, Hz. Ömer’in torunu döneminde, Emeviler zamanında okunmaya başlamış. Osmanlı, bu geleneği diğer Müslüman toplumlardan daha fazla sahip çıkmış.
Padişah 2. Mahmut yeniçerilerin, devlete hainlik yaptıklarını görünce ocağı kaldırmaya karar vermiş. Bu haberi duyan Yeniçeri Ocağı, halka ve saraya saldırmaya başlamışlar. Bunun üzerine sadrazam ve şeyhülislam selalarla halkı padişah etrafında toplanmaya davet etmiş. Yeniçeri Ocağı halkın desteği ile kaldırılmıştır.
Sela duyulduğu zaman Müslümanların manevi atmosfer içerisinde değişik duygular hissettiği güzel bir sesleniştir, bir çağrıdır. Bu hoş sesleniş; bir Müslüman’ın vefat duyurusundan önce veya Cuma namaz vakti öncesinden insanları uyarmak, haber etmek maksadıyla yapılır.
Bunların dışında 15 Temmuz’daki okunan selanın anlamı milletimizin birlik ve beraberlik içerisinde olması içindi. Bu bir toplanma haberiydi. Davetti. Millet bu davet üzerine meydanları doldurdu ve tankları durdurdu.
Sela; Kurtuluş Savaşı gibi özel günlerde halkın kendisini manen daha güçlü hissetmesi için verilirdi. Sela bir nevi haberleşme içindir. Darbe girişi sonucu okunan sela, manevi duygularla halkı meydanlara çıkarıp, tepki vermeye davet amaçlıdır. Vatan sahip çıkma bilincini artıracağı için yapılan bir duyurudur. Sela birlik olmaya çağrıdır. Haber verme amaçlı; “Anadolu’nun kutlu nefesidir” sela.
Gördüğüm bir başlık “Dünya şokta!” Bu başlık altında bazı ülkelerin ne durumda olabileceklerini tahmin eden bir alıntı bilgileri sizlere uyarlayarak veriyorum.
DUBAİ: Para Dubai’den! FETÖ teröristlerinin 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomik ayağını kirli işlerin adamı Dahlan’ın organize ettiği ortaya çıktı. Hearst BAE’nin darbeyi Muhammed Dahlan üzerinden finanse ettiğini söyledi. “Erdoğan’ın neden bu kadar cesur olduğunu Türk Milleti’ni görünce anladık.” Demiş Dubai.
KATAR; dünyanın en zengin ve en küçük ülkesidir. Hükümeti emir atar. Katar, Irak'ın ABD öncülüğündeki işgali de koordine eden komuta merkezine ev sahipliği yapmıştı. Darbe şaşkınlığını bakın Katar nasıl ifade etmiş: “Türkler vatan ne demek bizlere bir gecede gösterdi.”
ÇEÇENİSTAN: Rus uçağının düşürülmesi üzerine, Çeçenistan Başbakan’ı Kadirov, “Hiç şüphem yok ki Türkiye, Rus uçağını düşürdüğü için uzun süre pişman olacak…” demişti. “Darbe olamayınca; “Bu ülkenin düşmesi imkansız” demiş.
ÇİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmasında, “Altını çizerek ifade etmeliyim, dünya 5’ten büyüktür” demişti. Bu 5’lerden birisi Çin. Herhalde darbeciler başarsaydı sevinmese de üzülmezdi. “Türkler dünya tarihini yeniden yazıyor” demiş.
RUSYA’nın darbe gerçekleşmiş olsaydı neler düşünebileceği bilinen şeyler. Suriye’deki ortamı oluşturmak, Akdeniz ve boğazlara inmek hayali vardı. “Türkler bir millet olduğunu gösterdi” dediler. Tabi milletin meydanlara ineceğinin hesabını yapmamıştı. Hesap uymadı.
LÜBNAN’ın Türk milletini taktir ettiğini düşünüyorum. “Biz darbeciden kaçtık. Onlarsa ölüm pahasına üstlerine yürüdü” demişler.
İNGİLTERE, darbenin herhalde bizzat içerisindeydi ki “Başarılı olamadık” dediler.
AMERİKA: Darbe komutanı Amerika’da. ABD Merkez Kuvvetler Komutan’ı Votel’in darbe girişimiyle ilgili “Temasta olduğumuz bazı komutanlar hapiste” açıklamasını yapmasından, darbe teşebbüsünün öncesini bildiklerini biliyoruz. Onlar da “Biz kaybettik” dediler.
İSRAİL, darbe teşebbüsünü bilmemesi mümkün değildir. Bu milletin direnişi karşısında şöyle diyor: “Her milleti yenebilirsin ama Türkleri asla.”
Son söz bizim: “Darbeye karşı darbe yapan tek millet olarak dünya tarihine geçtik.” Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazmayı nasip etmesin.
Hoş kalın. Ağustos 2016, Antalya. İsmet Kadıoğlu.