İnsan, hafıza ile kuvvetlidir.
Fizikte kuvvet; duran bir cismi hareket ettiren, hareket halindeki cismi durduran, cismin doğrultusunu, yönünü, şeklini ve hızını değiştiren etki şeklinde tarif edilir.
İnsan için kuvvet, güç, kudret, takat, sıhhat, sağlamlık ve sağlam durmak demektir.

Hafıza (bellek); bir insanın çeşitli yollardan öğrendiği bilgileri akılda tutabilme becerisidir. Hafıza, çevre hakkında kazandığımız tecrübe ve bilgilerin, akılda tutulması ve daha sonra geri çağrılmasını sağlar. Hafızada depo edilen bu bilgilerin geri dönüşümünde yaşanan zorluklara da unutkanlık denir.

İnsanın gücü; hafızası ile ilgilidir. Bugünü anlamanın, yarına yön vermenin yolu, dünü(geçmişi) bilmekten geçer. Aynı şey devletler için de geçerlidir. Devlette hafıza, tarihtir. Tarihteki dün, yüzyıllar demektir.

Gelecek geçmişin üzerine inşa edilir/edilmelidir. Geçmişimizdeki iyi uygulamaları, tecrübeleri, iyi insanları ve onların davranışlarını kendimize örnek alıp, yatırımlarımızı onlar üzerine inşa etmeliyiz. Geçmişte kötü uygulamalar ve kötü insanlar var mıdır? Elbette. Ama geleceğimizi kötüler üzerine değil, iyiler üzerine inşa ederiz/etmeliyiz. Hiç kimse geçmişin kötülerini örnek almaz/almamalıdır. Yazdıklarımız, sunduklarımız olumlu olaylar ve kişiler olmalı ki, onları diğer insanlar örnek alsınlar. Kötüler ders almak için sunulmalıdır.

Çok katlı bina yapmak istiyorsak, sağlam bir temel oluşturduktan sonra, oluşturulan, sağlam su basman üzerine binayı inşa ederiz. Binanın uzun yıllar ayakta kalabilmesi için sağlam temel şart. Ve temelsiz bina olamaz. Tarihteki Türk devletlerinin yaşama şekilleri, eserleri ve kahramanlıkları geçmişimizdir ve onları örnek alır, onlardan iftiharla bahsederiz. Bugünümüz ve yarınımız geçmişte atılan temeller üzerinedir. Geçmişimizdeki bilgiler belleğimizdedir ve onları kullanmalıyız. İnsan, hafıza ile kuvvetlidir. Bu dünyada misafir olduğumuza göre; öbür dünyaya göç ettiğimizde hafızamızdaki kayıtlar da beraberinde gider.  Onları kayıt altına almalıyız. Bu bilgileri gazetelere, kitaplara, özellikle ciltlerle yazılan ansiklopedilere yazmalıyız. Bu tür eserler de kütüphanelerde saklanır.

HÜSEYİN KİYA
Doğduğum, çocukluğumun geçtiği, meslek sahibi olup göreve başladığım ana kadar yaşadığım, sonrasında da izinlerimde zaman zaman gelip anam babam ve ailemle birlikte olduğum köyümde, benim ilkokula başlama yaşımda (1957 yılında) okul yoktu. Benim zamanımda yoktu ama, babamın zamanında (1928)’de okul açılmış, babam ve onun yaşındakiler üç yıl okuyup diploma almışlar. 1950’li yıllarda Kılıç köyüne okul açılmış ve birkaç çocuk, o köyde birilerinin yanında kalarak okumaya çalışmışlar. Ben de ilkokulun birinci sınıfını o köyde okudum. Sonrasında köyümüze okul açıldı ve ikinci sınıfı köyümde okudum.

Benden birkaç yaş büyük olan, amcam oğlu Hasan Kadıoğlu, Murat Top, Süleyman Cihangir(Öğretmen) ve Ahmet Cihangir(Dolmuş Ahmet diye lakabı vardı, rahmetli oldu. Bu vesileyle ona da Allah’tan rahmet dileyelim ve mekanı Cennet olsun) Kılıç köyünde bir yakınlarının yanında kalarak ilkokulu okuyabilmişlerdir.

Babamın o köyde hala çocukları Hüseyin Kiya, Topçu Hasan gibi kişiler vardı.
Amcamın oğlu Hasan Kadıoğlu, Hüseyin Meydan yani genelde ismi Hüseyin Kiya şeklinde tanınan kişi yanında kalmış ve Kılıç İlkokulu’ndan mezun olmuştu. Bize kol kanat germiş baba dostu büyüğümüz Hüseyin Kiya 97 yaşında, 9 Şubat 2017 günü bu dünyadan öbür dünyasına göç etmiştir. Ancak Antalya’da bulunmam sebebiyle cenaze merasimine katılamadım. Çocuklarına, yakınlarına, dostlarına Allah’tan sabırlar dilerim. Mekanın Cennet olsun Hüseyin amca…

Anamı 1987 yılında trafik kazasında kaybettik ve köyde babam yalnız yaşamaya devam etmişti. Bizim için çok kabul görmese de babama bir arkadaş kadın aramaya başlamıştık. Ama uygun birini uzun süre bulamadık. Çarşıda Hüseyin Kiya amcaya rastladım. Dayızade babanın evlenmesine oğlanları olarak siz razı olmuyormuşsunuz dedi. Bende benden böyle bir söz duydun mu dedim. O da yok dışarıdan duydum dedi. Sor o zaman bana dedim ve yardımcı olun uygun biri varsa yarından itibaren babamı everelim deyince yanaklarımı iki elinin arasına alıp severek sağ ol dayızade diyerek sevinmişti.

Bu yıl da okulların yarıyıl tatilinde Akdeniz camiinde Cuma’ya gelmiş çıkışta sağlığından bahsedip sohbet etmiştik. Oğlu Sabri de evi 200 metre mesafede olmasına rağmen arabayla evine kadar götürmüştü. Tabi 97 yaşında yürümeye zorlanıyordu ama yürüyebiliyordu. Yukarda da bahsettiğim gibi o tarihten 20 gün sonra falan yani 9 Şubat’ta hakkın rahmetine kavuştu.

Yanında kalıp okulunu bitiren Hasan Kadıoğlu amcamın Hüseyin Kiya amcanın vefatı üzerine ifade ettiği duygularını da sizlerle paylaşmak isedim:
“Hüseyin Kiya Hakka yürüdü. O babamın çok yakın akrabası ve iyi bir dostu idi. Bizim de çok saygı duyduğumuz bir büyüğümüz. Onun benim üzerimde hakkı var. İlkokulun üç yılını ben onun yanında okudum. Çünkü o zaman bizim köyde ilkokul yoktu. Allah’ım ona gani gani rahmet eylesin. Onu unutmayacağım.”

İlkokuldaki belleğimize kayıt ettiğimiz bilgileri bu duygularla ifade edebilmek, ne güzel. Geçmişi, yapılanları, iyilikleri unutmamak istenen davranıştır.
Hoş kalın. Mart 2017, Anamur. İsmet Kadıoğlu.