Dere kenarı. Yoldan çok aşağıda.. Dere kenarından yukarı doğru gitmek çok zor.. Yaşlı adam derenin kenarındaki taşın üzerinde uzanmakta. Kalkmak istiyor. Ama zor. Yaşlı.. Ahhh gençlik diye sızlanıyor. Torun derede balıkları izliyor. Yaşlı adam torunu yardımıyla uzandığı taşın üzerinden kalkmak istiyor. Sağına bakıyor tutunacak bir yer yok. Soluna bakıyor yok. Nasıl kalkabilirimin hesabını yapıyor.
Kalkıp, yokuşu tırmanması gerekiyor. Dere kenarından yukarıya gittikçe yükselen %70 meyilli yol. Önce kalkması gerekiyor. Oğul diye bağırmasına rağmen torun duymuyor. Zira o kendi dünyasında. İşi, balıkları izlemek. Kendini kaptırmış.. Dere suyunun sesini ve küçük küçük balıkların hareketli oyunlarını izlemek dünyası. Dededen haberi yok sanki.
Bu arada derenin bir tarafında yayılmakta olan keçiler dere üzerindeki köprüden çoban Ali tarafından geçiriliyor. Köprü, yan yana konmuş 25 santim eninde iki tahta. Korkuluğu falan yok. Keçiler birbirleriyle yarışarak geçiyorlar. Keçi inadı derler ya; köprübaşında ben önce geçeceğim, sen dur dercesine inatlaşarak ve koşarak, düşmeden karşı tarafa geçiyorlar. Torun onu da zevkle izliyor. Keçilerin köprüden geçerken suya düşme tehlikesinin olabileceğini düşünerek merakla bakıyor.
Yaşlı adam uzandığı güneşin altında, buz gibi çay taşının üstünden kalkıp torunu ile beraber 600 metre dik yokuşu tırmanmak derdinde. Torun yaşlı adamın seslenişini duymuyor. O, başka alemde..
Yaşlı adamın evi dere kenarından 30 metre yukarıda. Ev taş duvardan yapılmış. İki odalı. Ve iki katlı, alt kat hayvanların ahırı. Dere kenarı kışın oldukça soğuk oluyor. Yazın da ulu çınar ağaçlarının altındaki çay taşlarının üzeri çok serin oluyor. Yazın sıcaklığında dinlenme zamanı yaşlı adam taşlar üzerinde, gölgede uzanarak dinleniyor.
Yaz sabahları namazla birlikte kalkılır sebzelerin bakımı yapılır. Ve hayvanların yiyecekleri verilir. Özellikle dereden arklarla getirilen sularla su altındaki sebzeler sulanır. Sulama havuz var ise salınır. Sulama işi sabahları yapılır.
Yaz aylarında kuşluk itibarıyla ikindine yakın zamana kadar dinlenilir. Bu dinleme yeri de yaşlı adam ve ailesi için dere kenarıdır. Dere kenarında bazı ailelerin tahtalık dediğimiz yerler vardır. Altında su akan direkler üzerine tahtayla yapılmış tahtalık. Böyle bir yeri olmayan aileler yerde istirahat ederler. Genellikle dere kenarındaki piladan denilen ulu çınar ağaçları altında dinlenilir. İkindine yakın zamanda tekrar çalışmaya gidilir.
Yaşlı adam öğleden sonra hava serinliğinde 600 metre yukarıdaki havuzu bahçe sulamak için salmak durumunda. Ancak torunun kendi dünyasında meşgulken, o da, daldı eskilere ve çevresindeki doğa güzelliklerini dalgın dalgın izlemeye döner ve bekler..
Yaşlı adam yıllar öncesi hanımını trafik kazasında kaybetmiştir. O, yalnız yaşamaya alışmış. Zaman zaman çocukları ve torunları gelip ziyaret ederler. Şimdi kendisini ziyaret etmiş olan torunuyladır. Torun deredeki balıkları izler. Zira eski yıllarda derede tesbi giliği ile balık tutmuş. Dere ve balıkları izleyerek eski günlerin hatırasını yaşar.
Yaşlı adam, torununun bu halini izler ve rahatını bozmak istemez. Mevsim ilkbahardır. Çevresindeki dere kenarındaki ve yukarılardaki baharın çiçeklerini, uçan kuş seslerini, çiçeklere konan karakovan arı vızıltılarını sessiz sedasız dinler. Dalaar gider.. Ve nerde o kalabalıklar; eş ve çocuklar beraberliğindeki sesler.. Der, duygulanır.. Çoklu sesli kalabalık halini yanında bulur. Ama nafile, gerçekte yapayalnız, dereden akan su sesi var yanında..
Yokuşun çok yukarılarındaki çam ağaçları ile birlikte Akdeniz maki bitki topluluğunun hakim olduğu çevre. Ve dereden başka; sarp yokuş arazide doğal su kaynaklarının şırıltıları, ilkbaharın çiçeklerinin güzel kokuları, cıvıl cıvıl sesler çıkararak uçan kuş sesleri, çiçeklerden bal toplayan arı vızıltıları, yaşlı adamı duygulu anlara götürür.
Bu arada çoban Ali’nin derenin üzerindeki küçük köprüden atlatmaya çalıştığı keçilerin oğlakları.. her biri köprüden geçtikten sonra, çay taşlarının üstünde iyi ki köprüyü atladım sevinciyle zıplayıp oynaşmalarını izler yaşlı adam. Oğlakların annelerinin peşinden koşarak bağrışmaları ve annelerini emmek için anneleriyle buluşma sevinciyle çıkardıkları sesler.. Derede ayrı bir duygu oluşturur. Bunları
izlemekten hoş olur. Yaşlı adam tek başınaydı ama bunlar onu yalnız bırakmaz..
Yaşlı adam, komşunun yardımıyla ektiği biber ve diğer sebzeleri, dolan havuzu salıp sulamalı. Toruna seslenir; Oğul gel beni kaldır. Zaman geçiyor. Yokuş yukarı yürümem zaman alacak der.
O da geldim dede diyerek; yaşlı adamın kollarından zorlanarak da olsa kaldırır ve beraber yokuş yukarı yola koyulurlar. Yokuş öyle ki; çıkması zor ama yokuş aşağı inmesi daha zor. Yaşlı adam 600 metrelik yokuşta sağa sola döne döne, belki 20 kez viraj alarak torunun da yardımıyla yarım saatte bahçeye çıkarlar. Bahçe güzeldir. Mandal mandal düzenlenmiş. Her mandalın ön kısmı duvar arkasına erik, elma, asma, dut gibi meyve ağaçları dikilmiş. Bazıları çiçek açmış, bazıları da meyveye oturmuş. Tarlada da biber, domates, patlıcan, fasulye vb. gibi sebzeler ekili. Tabi her biri ayrı bir bölümde.
Yaşlı adam torunun yardımıyla havuzu salar.. Hepsi organik. Hayvan gübresi dışında hiç gübre verilmemiş. Yaşlı adam torunla beraber salata yapmak üzere domates, biber ve yeşil soğan toplarlar ve yine yokuş aşağı virajlardan döne döne eve kadar gelirler. Yaşlı adam yalnız yaşamaya alışmıştır. Salatayı ve yemekleri kendisi yapar. Torunla beraber sofrayı hazırlarken akşam olur. Bu yemek akşam yemeğidir. Daha önceden su değirmeninde kendi tarlasında üretilmiş buğdayın öğütülmesi sonucu elde edilmiş buğday unundan yapılmış saç ekmeği var. Yemekte, kuru fasulye ve bulgur pilavı ve salata var. Her şey organik. Yer sofrasında karınlarını doyururlar. Torun küçüklüğünde Kur’an kursuna da gitmiş ve sofra duasını yapabilmekte. Dede, oğul amin de der ve torun yemek duasını okur. Fatiha ile birlikte birbirlerine afiyet olsun deyip dinlenmeye geçerler.
Sağlıkla kalın. Ocak 2022, Anamur. İsmet Kadıoğlu.