Bu sene üniversite sınavına girmiş; bazı tıp fakültelerini tutturmuş olsa da, hedeflediği üniversiteler olmayınca şimdiden bütün gücüyle önümüzdeki yılın sınavına hazırlanan geleceği parlak bir tıp öğrencisi adayının yaşadığı kabusu paylaşacağım sizinle...
Bu sene üniversite sınavına girmiş; bazı tıp fakültelerini tutturmuş olsa da, hedeflediği üniversiteler olmayınca şimdiden bütün gücüyle önümüzdeki yılın sınavına hazırlanan geleceği parlak bir tıp öğrencisi adayının yaşadığı kabusu paylaşacağım sizinle...
Öğrencimizin hayalleri ve hedeflerinin bir anda nasıl yerle bir olduğunun, bittiğinin, bir anda farklı bir boyuta, sürece girdiğinin öyküsü bu...
Sadece gencimiz mi; anne, baba, dede, babaanne, teyze ve bütün sülalenin günlerce perişan olduğu bir haftanın hikayesi bu...
Bu kabus, çok yakın bir dostumun başına geldi. Tanıdık olunca daha bir fazla yandı canımız sanki...
Evet, durup dururken değil ama doktor adayı gencimizin baş ağrısıyla başladı her şey: normaldi belki ama aile titiz, evlat bu böyle olmaz. Her şeyden değerli, kendilerinden bile...
Fırladılar evden, gencimizle birlikte panik halde bir sağlık kuruluşuna gittiler. Hastanede tanıdıkları bir doktorun tavsiyesiyle konuyla ilgili Uzman Doktora başvurdular.
Durum Uzman Doktora anlatıldı. Hemen manyetik bir tarama yapıldı.
Doktor, hasta yakını kadınlarla sohbet ederken ego tavan, bir havalar önündeki tetkiklere bakıp gelişi güzel, kalıcı bir hastalık teşhisi koyuverdi...
Her şey mükemmeldi belki ama, "Esnaf Doktor" hesapta yoktu...
Öyle de oldu.
Ve alakasız, acımasız teşhis gencimize kondu:
Teşhis gereksiz ismini kullanmayayım....
Doktor adayımıza bir sürü tavsiyelerde bulundu ve ömür boyu kullanmak üzere inanılmaz yan etkileri olan bir ilaç yazdı.
Aile çökmüş bir halde evin yolunu tuttu...
Düşünün, berbat üstü berbat, ömür boyu taşıyacağı bir hastalık vardı genç adamda...
Ömür boyu gereksizce içeceği bir ilaç...
Gencimiz kendisini hem aileye, hem dünyaya kilitleyip, kapandı odasına...
Geçmek bilmeyen saatler, anne babanın evlat endişesi, kendisini kapatmış bir çocuk...
Cehenneme dönen hafta sonundan çıkar çıkmaz, aile başka bir hastane, başka bir doktor arayışına giriyor.
Arkadaşım bana ulaştıktan sonra, hemen Bursa Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Doç. Dr. Salih Metin'i aradım... Durumu anlattım ve inanılmaz yardımcı oldu, bu vesileyle kendisine de teşekkürlerimi sunuyorum...
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Çocuk Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Müjgan Arslan'i önerdi. Alınan randevuların ardından Yüksek ihtisas Hastanesi'nde herşey layığı ile gerçekleştirildi.
(Çocuk Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Müjgan Arslan hocamıza titiz çalışması nedeniyle şükranlarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum. Ayrıca, son derece ilgili davranan tüm hastane personeline de çok teşekkür ediyorum.)
Nasıl böyle bir sonuç koyulduğunu sorguladı hocamız...
Sonuç mu; TERTEMİZ...
Sonuç mu; çocuk ve tüm aile için bir yaşanan kabus dolu travma...
Özellikle de biz yetişkinler bir şekilde atlatabiliriz, zor olsa da, ama bu bahsettiğim bir çocuk...
"Konuşabilmek" ve "konuşmayı bilmek" arasında büyük bir fark vardır. Mesela çoğu insan ikincisini bilmez." Ne kadar güzel söylemiş Cemal Süreyya...
Hep iletişimi güçlü ve kaliteli, konuşmayı gerçekten bilen insanlarla karşılaşmanız dileğiyle..