Gitmek, çok uzaklara… Ne güzeldir bunun hayalini kurmak, her insanın aklının ya da yüreğinin bir köşesinde yatar bu özlem… Neden hep gitmek istenir uzaklara, neden farklı dünyalar çekicidir, neden insanlar başkalarının yanında ya da yalnız hayatlarında mutlu olabileceğini sanırlar?

 

Kendi çapının dışına çıkma çabası, farklı yaşamın cazip oluşundan mıdır yoksa kendi dünyasındaki mutsuzluk veya huzursuzluktan sonsuz kaçma çabası mıdır? Sorunun cevabı içinde zaten; kişi kendi dünyasında mutlu ise, istediği hayatı, daha doğrusu kendi hayatını yaşıyorsa, gözü duvarın arkasında değildir ki. Bir şeylerden kaçmaya çalışmak, uzaklaşmak istemek, hep isyan içinde asi bir yaşam sürmek tercih ettiğimiz bir durum değildir zaten, bizler buna zorlanırız.

 

Bizi bu dünyaya getiren, elini, emeğini üzerimizden çekmeyen ailelerimize hepimiz minnettarız çünkü kendi yaşadıkları sıkıntılı hayatı bize yaşatmadılar, bizi okutup iş sahibi olmamızı ve ayaklarımızın üstünde durmamızı sağladılar. Bunları yaparken de alt-üst ilişkisi gibi hep bir hâkimiyet halin delerdi.

 

Yani onların kuralları çerçevesinde yaşadın yaşadın, yoksa ya dayağı yersin, ya hiç istemediğin bir hayatı yaşarsın, kız isen hiç istemediğin biriyle evlendirilirsin ya da gün yüzü göremezsin, erkek isen evin huzursuzluk kaynağı olursun, sürekli göze batarsın, fazla gelirsin falan. Bu hiyerarşi ömür boyu sürmez! Bunu birilerinin anlaması lazım artık.

 

Muhafazakârlık denen kavram; ‘çocukları kötülüklerden korumak’ olmaktan çıktı, bambaşka bir yolda bambaşka bir amaçla ilerliyor.

Aileler farkında olmadan içimize şeytanı kaçırtıyorlar, hayatımızı kurabilmek için normalde hiç düşünmeyeceğimiz çözümler (bizce çözüm tabii) geliyor aklımıza, bazen o kadar daralıyoruz ki; “ben bu evden nasıl giderim?” düşüncesi bizi çok yanlış şeyler yapmaya da itebiliyor. Bu durumu fark etmeyen ailelerimiz ise; zamanında kurdukları hayatlarını yaşıyorlar yani kendi hayatlarını. Bizi sürekli yönetirken aslında kendi egolarını tatmin ediyorlar, söz geçirme güdülerini dürtüyorlar bizimle, bu da onların hoşuna gidiyor. Peki ya biz? Biz ne zaman refaha ulaşacağız?

 

Bu noktada yapmamız veya dikkat etmemiz gereken çok önemli bir husus var; hayat bize bu denli karamsar, çıkmaz gözükürken asla kendimizi kaybedip dönüşü olmayan yollara girmemek. Siz siz olun hayatınıza olan inancınızı asla kaybetmeyin, ben kaybetmemeye çalışıyorum ve hep umut ediyorum. Siz de umudunuzu yitirmeyin.

 

Saygılar.