Yazımın başlığını “Eski Dostlar” şeklinde belirlemiştim. Ancak orada bulunduğumuz süre içinde ve ayrıldıktan sonra ikili görüşmelerimizde, bu birlikteliğin en önemli tarafının 40 yıl sonra olabilmesi olduğunu anladım. En son Şükrü Nail Sayın öğrencimim bana telefon edip hocam nerelerdesin nasılsın şeklindeki konuşmamızda yine en önemlisinin 40 yıl süresinin olduğunu anladım ve Hamise Şaşmaz’ın “Eski Dostlar” şarkısını söylemesinin öneminin önüne geçen 40 yılı, yazımın başlığına koymak durumunda kaldım ve iyi de ettim.
*
Demirci isminin menşei ile ilgili olarak değişik kaynak ve varsayımlar bulunmaktadır. Bunlardan biri şöyle:
Amasyalı Sirabon, demirci Dağı’na Temiros Dağı ve Demirci Çayına da Temiros Çayı demektedir. Buna istinaden şehrin ilk isminin de Temiros olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Demirci ile ilgili olarak Boyacıoğlu Alakese (1972) tarafından yapılan bir araştırmada şehrin içinde çarşı merkezinde bulunan ve Lord isimli Rum bir manifaturacının dükkanında demir kepenkler üzerinde “Temurçi Temurroslu Mağazası” yazdığı ifade edilmektedir.

Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin Anadolu’ya yayılmaları esnasında yöreye gelen Türk Akıncılar suları pek bol, havası çok güzel manasına gelen Türkmen lisanı ile “Temuçi” demişler ve 1928 Harf inkılabı’na kadar bu isim kullanılmıştır.
*
Demek ki Demirci, Türk Akıncılarından Türkmenlerin yerleşmiş olduğu tarihi çok eskilere dayanan bir Türkmen yurdudur. Böyle tarihi renkli, suları bol ve buna dayalı olarak Mayıs ayında yeşillikleri zengin ve havası çok güzel olan manasına gelen “Temuçi”’de ilk göreve başlamıştım. İşte ilk göz ağrım Demirci ilçesi ve dede, ebe olmuş öğrencilerimin 15- 20 yaş arası çocuklarımı unutamamıştım.
*
Eğitim; çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye. Kısaca kişinin istendik davranış değişikliği kazanmasıdır.
Öğretim ise, okulda olan planlı sistemli bir amaca yönelik yapılan sistemli bir iştir. Daha basit bir tanımla eğitim adam etmeyi, öğretim ise bilgi kazandırmayı amaçlayan süreçlerdir.
Öğretmenlerin görevleri çalıştığı okullarda öğretim yapmaktır. Yani öğrencilere okulun amaçları doğrultusunda bilgiler vermek onu önüne çıkacak sınavlara hazırlamaktır. Örnek olarak, matematik dersinde kişiye düşünmeyi hem de doğru düşünmeyi yaptırabilmek, problem çözmesini sağlamak için matematik problemlerini nasıl çözeceğini öğretmektir. Matematik ve fizik öğretmeni, Nazmi Özkul’a; kaliteli ürünü nasıl üreteceğini ve fabrikasında her türlü çıkan problemleri nasıl çözeceğine dair doğru düşünmeyi, matematik problemlerini çözmesi sayesinde öğretti ve işini en kaliteli şekilde yapmaktadır.
“Yafes’in Keçisi”
Bir alim olan Yafes’ten hükümdar keçiye kitap okumayı öğretmesini ister. Yafes, zor olan bu işin bir yolunu bulur. Kitabın her sayfa arasına biraz ot, yaprak vs. koyar. Keçiyi bu yolla yönlendirir. Kısa sürede keçi, her sayfayı dili yardımıyla çevirip aradaki otu yemekte sonra da başını sağa sola hafifçe sallamaktadır. Daha sonra Yafes, her sayfaya değil de aradan birkaç sayfaya bu otlardan koyar. Keçi arasında ot bulunan sayfayı bulana kadar diliyle sayfayı çevirmekte başını sallamaktadır. Yafes sonunda, hükümdarın karşısına keçi ve bir kitapla çıkar. Kitabın sayfa arasında hiç ot yoktur. Hükümdarın gözü önünde keçi tek tek otu arar ve son sayfaya gelene kadar başını sağa sola sallar ve kitabın son sayfasını da çevirir.
Hükümdar alaylı bir dille sorar; “Sor bakalım ne anlamış?”
Yafes cevap verir; “Ben dilinden anlamıyorum, isterseniz siz sorun…”
İşte Yafes’in keçiye uyguladığı işlemler öğretimdir. Hükümdarın bir alime karşı takındığı tavır eğitimsizliktir.
*
Dost; varlığını her yerde hissettiğin kişi. Dost dediğin, matematiksel olmalı; sevgiyi çarpmalı, geçmişi çıkarmalı, üzüntüyü bölmeli, yarını toplamalı.
Dostluk, iki dost arasında, kopması mümkün olmayan bir bağın oluşmasıdır.
Dostluk, içinde çok fazla sevgi bulunduran bir değerimizdir. Dostluk, paylaşmak demektir. Dostluk yıllarca edinilen arkadaşlıklardan sonra oluşur. Dostluk çukurda biriken yağmur suyu değil ki güneş vurunca yok olsun. Gerçek dostluk, su gibi buharlaşsa da, rahmet olarak, yağmur misali geri döner. Demirci de 40 yıl önce buharlaşmıştı, 40 yıl sonra 16 Mayıs’ta rahmet olarak geri döndü.
*

Tarihe ismini yazdırmış Demirci’de ilk öğretmenliğime 27 Kasım 1972 yılında başladım. Öğretmen olarak çalıştığım süre içerisinde kaç dönem mezun olmuş öğrencilerim vardı. Demirci Lisesi’nin ilk mezunları ve sonrası birkaç dönem mezun olmuş öğrencilerim var ve Türkiye’nin çok değişik yerlerindeydi. Benim gözümde o zamanın öğrencilerinden, Hamise Şaşmaz, Uğur Nalbantoğlu, Cahit Tekin ve diğerleri, Demirci’deki organizasyonunu da Mehmet Coşar ve Nurullah Temur yaparak, 1975, 1976 ve 1977 mezunlarını, bir yıla yakın bir zamandır bizzat telefonla ve sanal ortamdaki uğraşıları sonucunda 16- 17 Mayıs 2015 Cumartesi Pazar günleri, yine Demirci’ye yakışır bir şekilde yeni yapılmış ve ilk müşterisi iki gün yalnız şahsım ve daha sonrası 70 kişiden oluşan öğrencilerim olmuş ve güzel bir birliktelik Hisar Termal Otelde olmuştur. 40 yıl dile kolay. Sonrası benim için öğrencilik bitmiş dostlar ve dostluklar oluşmuş 70 kişi ile birliktelik ne kadar hoş ve güzeldi. Anlatamam. Herkesin yaşadığı gibi, ben dolu dolu çok duygulu anlar yaşadım. Beni Demirci’den arabalarına alıp götüren, Cahit Tekin, Uğur Nalbantoğlu ve kardeşi Nesteren Nalbantoğlu, Nermin’le karşılaşma anımızı unutamam.
*

Hisar Termal otelde, bizden önce gelmiş ve bizi bekleyen, öncesinin öğrencileri sonrasının dostlarıyla karşılaşmam unutulamaz anlardı. Emin Dinçer’i herkesin adına yanaklarından öpüp beline sarıldığımda ağlamamak mümkün müydü.
*

Demirci Spor lokalinde eczacı İbrahim Bey’in ilgisi sonucunda Necati Öztürk öğretmenimize ve öğrencim ve işadamı Hamdi Öğütçü’ye ulaştırması ve buluşturması ayrı bir unutulmazdı. Hamdi tahmin edilemeyen bir yakınlıkla  ilgilenmiş ve tabiri caiz ise beni bir gün sırtında taşımıştır. Ve onun sayesinde, öğrencilik döneminde, sevimli, gayretli, hırslı, bu hırsından dolayı kendine göre başarısızlık saydığı konular karşısında ağlayan, öğretmenlerinin peşinden ayrılmayıp, okumak için çırpınan lisenin en küçük öğrencilerinden, sonrası koskocaman olmuş banka müdürü olarak emekli olmuş Nezahat Karakılınç ile telefon konuşmamda çok duygulu anlarımı artık unutur muyum bilmem.
*

Akşamki yemekte konuşmalar vardı. Mehmet Coşar organizatör olarak, Şükrü Nail Sayın ve Hamise Şaşmaz sınıf başkanları olarak birer konuşma yaptılar. Öğrencilik dönemleri öğretmenleri bu dönem ve sonrasında dostları Necati Öztürk ve Ben birer konuşma yaptık. Ben konuşmamda, mutluluk hedef çıtanın üstüne çıkılması halinde kişide oluşan duygular topluluğudur. Örneğin, mezuniyet döneminde öğrencilerin birlikte havaya şapka fırlatmaları mutluluk gösterisidir. Mutluluk, yakınlarınla, şu anda olduğu gibi öğrencilerinle yemek yemek, piknik yapmak, çığlık atmak, şarkı söylemektir. 40 yıl sonra burada sizlerle olmaktan mutluyum şeklinde düşüncelerimi ifade ettim.
*

Yemekte, keşkek kazanında keşkek karıştırarak fotoğraflar çektirildi ve yemek sonunda keşkekte yendi. Sonrası müzik eşliğinde eğlenildi ve o bölgenin oyunları başta olmak üzere değişik yörelerden bilenler oyun oynadılar. Bunlardan en güzelini Dilşeker çiftinin oynadığını söylemeden geçemeyeceğim tabi ki. Hamise Şaşmaz, “Eski Dostlar” şarkısını bizzat söyleyerek (Maşallah becerikli kız) geceye renk katanlardan oldu. Benim lisede kurduğum ve öğrettiğim Silifke Folklor ekip öğrencileri de mevcut olmasına ve oynamak istemelerine rağmen müziğinin çalınamamasından dolay oynanamadı.
*

Gece saat 1.30’a kadar eğlenildikten sonra otelde yatıldı ve Pazar sabahı kahvaltıdan sonra Lise Müdürüne okul açtırılıp herkes sınıflarını ziyaret ederek sıralarına oturup resim çektirdiler. Daha sonrasında Lisenin merdivenlerinde ve 40 yıl önceki aynı merdivenlerde topluca aile fotoğrafı çektirerek yine kucaklaşarak herkes geldiği ve yerleşmiş olduğu yöresine arkasına bakarak gitti. Manisa’nın doğusu, 40 yıl önce 12 bin civarında nüfusa sahip ve şimdi de çok fazla değişmemiş olan Demirci; gidenlerin arkasından beni yine yapa yalnız bıraktınız gidiyorsunuz sık sık gelin 40 yıl çok uzun bir zaman diyerek duygulu masum bakışlarıyla aynı yerde kaldı maalesef.
Hoş kalın. İsmet Kadıoğlu. Haziran 2015 Antalya.