KETHÜDA
Sözlükte kethüda; zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse olarak tanımlanıyor.
Osmanlı Devleti’nde kethüda değişik kademelerde kullanılan bir makam ya da kadro. Örneğin Cumhuriyet dönemindeki yani şimdiki İçişleri Bakanlığına denk gelen makama verilen isim Sadaret Kethüdası.
Bir başka makam Kul Kethüdası; Yeniçeri Ocağı’nın büyük subaylarından birinin unvanı idi. “Ocak Kethüda’sı, “Kethüda Bey” de denilirdi.
Yukarda Görpe mahallesinde geçen kethüda sözü sanırım mahalle kethüdası ile ilgilidir.
Mahalle Kethüdası: Osmanlı döneminde mahalle halkının, merkezi ve yerel idare ile olan ilişkilerini düzenleyen ve devlete karşı halkı temsil eden, her mahalle başında bulunan kişidir.
Şehir Kethüdası: Her mahallenin başında bulunan kethüda ve bütün mahalle kethüdalarının üzerindeki kethüdaya verilen isim. Bazı şehirlerde şehir kethüdası bazılarında ise “Şehir Emini” unvanı kullanılıyordu. (Şehir Emini: Belediye Başkanı)
KETHÜDA SEÇİMİ
Şehir kethüdaları genellikle halkın ileri gelenleri anlamına gelen “ayan-ı vilayet” arasından seçilirdi. Bu kesime mensup olanlar zengin tüccarlar, esnafın yaşlı ve tecrübeli olanları, ulema, imam-hatip gibi tanınmış din adamları ile meşhur tarikat şeyhleri idi.
GÖREVLERİ
Şehre uğrayan kamu görevlilerini, sefere çıkan veya eşkıya takibine giden askeri birlikleri, yolculuk yapan ya da göreve giden vali ve değişik devlet yöneticilerini ağırlamak ve konaklamalarını sağlamak ve bu işler için yapılan harcamaların defterini tutmaktı. Şehir kethüdasının bir başka görevi de devlete toplanan vergilerin ödemesi ile ilgilenmektir. Vergilerin dağıtma ve taksim edilmesi, mahallelerde ekonomik duruma göre kimin, ne kadar vergi vereceği, kimin muaf olduğunun tespit edilmesi gibi görevleri de yapmakta idiler.
Şehir kethüdası bir yandan devlet görevlisi niteliğini taşırken, bir yandan da şehirdeki üreticilerin ve ticaret erbabının lideri konumunda yer almaktadır.
Şehir kethüdaları, şehrin ileri gelenleri ve halkın münasip gördüğü kişiyi hükümete teklif etmeleriyle seçilirlerdi.
KETHÜDA KUYUCU MURAD PAŞA
Yazımın bu bölümünde, kethüda konusunun anlaşılması ve Osmanlı döneminde uygulamasını görmek için edindiğim bir bilgiyi not düşmek istiyorum.
Osmanlı’da sürekli olan isyanların ilki Yavuz Sultan Selim zamanında, 1519 yılı Ekim başlarında Yozgat’ta meydana gelen “Kızılbaş Şeyhi” Celal’in isyanı, daha sonra meydana gelen isyanlara isim olmuş, ondan sonra çıkan tüm isyanlar “Celali İsyanı” olarak anılmıştır. İsyancıların tümüne “Celaliler” denmiştir.
“Celali İsyanları”nın en güçlüsü, “Canboladoğlu Ali Paşa İsyanı”dır. Zamanla çok tehlikeli hale gelen bu isyancının üzerine, isyanları bastırmasıyla ünlü Kuyucu Murad Paşa gönderilmiş ve bu korkunç isyan 1607 yılında bastırılmıştır.
Kuyucu Murat Paşa, sırasıyla kethüdalık, sancak beyliği, Diyar-ı Bekir, Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği, nihayet Sultan I. Ahmed döneminde Sadrazamlık yapmıştır.
Hırvat asıllı Murad Paşa, öldürttüğü eşkıyaların cesedini kuyulara attırdığı için “Kuyucu” lakabıyla anılmıştır.90 yaşında ölmüştür.
Kuyucu Murad Paşa’nın ülkeyi baştanbaşa eşkıyadan temizleme harekatı üç sene sürmüş, bu süre içinde 50 binden fazla Celali öldürülmüştür.
Kısaca söylemek gerekirse, aralıklarla yaklaşık iki yüz sene süren Celali isyanlarını Murad Paşa sona erdirmiş, eşkıyalığın kökünü kazımıştır.
Pek çok hayır eseri de yaptırmıştır. İstanbul’da Vezneciler’de “Kuyucu Murad Paşa Külliyesi” adı altında medrese, türbe, sebil, sibyan mektebi ve dükkanlardan oluşan bir külliyesi bulunmaktadır.
Antalya deyince; tatil, deniz, güneş ve değişik egemenliklerin yaşadığı ve o yaşanmış medeniyetlerin bıraktıkları tarihi eserler akla gelir. Bergama Kralı 2. Attalos tarafından 2. yüzyılda kurulan ve antik çağlardaki adı olan Attaleia’yı da bu kralın adından alan Antalya, tarih boyunca sürekli bir yerleşim bölgesi olmuştur. Şehir sırasıyla Roma, Bizans, Selçuk ve daha sonra Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Antalya’nın sembolü Yivli Minareli Cami, Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından 13.yüzyılda inşa edilmiştir. Kaleiçi’nde yer alan aynı döneme ait Karatay Medresesi de bulunmaktadır ve bu eser, Selçuk taş işçiliğinin kentteki en güzel örneğidir. Antalya’nın birçok camisi yanında en güzel iki camisi 16. yüzyıldan kalma Murat Paşa Cami’si ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa Cami’sidir.
Bugün itibarıyla Büyükşehir statüsünde Antalya, 5 tanesi merkez ilçe sayılan 19 ilçesi vardır. Aksu, Döşemealtı, Kepez, Konyaaltı ve Muratpaşa merkezdeki ilçelerdir.
İşte Antalya’nın merkez ilçelerinden Muratpaşa, yukarıda bahsettiğim Celali İsyanlarını bitiren ve öldürdüğü isyancıların cesedini kuyuya atan ve bundan dolayı Kuyucu Murat Paşa ismini alan Paşa, Antalya’da da kendi ismiyle anılan cami yaptırmış ve ilçenin ismi de ona bağlı olarak Muratpaşa ilçesi olmuştur.
Kuyucu Murad Paşa gibi olmasa da, Osmanlı döneminde Ali Kiya isimli Kethüdası olan, Kükür’ün Görpe mahallesinde o zamanın ileri gelen ve tüm çevresine önderlik yapmış kişileri isim olarak bir sıralarsak şöyle olduğunu görüyoruz. Hasan Doğan’ın verdiği bilgiler dahilinde. Ali Kiya (Mahallenin Kethüdası), Ali Kiya’nın oğlu Hidayet Efendi ve İmamzade Muhammed’in oğlu Kükürlü Hasan Efendi. Kız kardeşi ve onun eşi Salih Efendi ve onların oğlu Arif Arslan. Ali Kiya’nın torunları Hidayet Efendi’nin çocukları; Mehmet, Ahmet (Muhtar Ahmet) ve Mehmet Ali Doğan gibi isimlerden oluştuğunu görüyoruz.
Bir sonraki yazımda 3 yılda alınmış ilkokul diplomasından ve yeşil sarıklı Nasuh Hoca’dan bahsetmek üzere .
Hoş kalın. Şubat 2016 İsmet Kadıoğlu. Antalya.