ALİ KUŞÇU
1403 yılında Semerkant’ta doğdu. İlköğrenimini Semerkant’ta yaptı. Sonra, Bursalı Kadızade Rumi’den Maveraünnehir emiri Uluğ Bey’in kendisinden matematik ve astronomi dersi aldı. 1421’de Uluğ Bey’in kurduğu rasathaneye müdür oldu. Türk olan Ali Kuşçu, 15.yüzyıllarında matematikçi ve gökbilimcidir. 1450 yılında Ali Kuşçu, Uluğ Bey’in oğlunun ihaneti sonucu hükümdar Uluğ Bey öldürülünce, Semerkant’tan Hacca gitmek üzere Tebriz’e geldi.
Tebriz’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Ali Kuşçu’yu yanında alıkoydu. Ve Uzun Hasan kendisine çok itibar etti ve barış konuşmalarını yürütmek için Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’e elçi olarak gönderdi. Fatih Sultan Mehmet, Ali Kuşçu’ya hayran kaldı ve İstanbul’da kalmasını istedi. Ali Kuşçu elçilik görevini tamamladı ve daha sonra ailesiyle birlikte Tebriz’den İstanbul’a döndü. Ayasofya medresesine müderris oldu ve 1474 yılında vefat etti.
HZ. SÜLEYMAN
Hz. Süleyman Gazze’de doğdu. Babası Hz. Davud’dur. Davud peygamber öldükten sonra henüz on üç yaşındayken ülkesine hükümdar oldu. Babası gibi hem peygamberlik, hem hükümdarlık yaptı. Yemen’deki Sebe Melikesi Belkıs ile evlendi. Ve Kudüs’te vefat etti.
Doğu’nun ve Batı’nın bütün hükümdarları ona itaat etti. Peygamberliğini kabul etti. Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yedi yılda yaptıran peygamberdir.
Her peygamberler gibi ona da çeşitli hikmetler ve mucizeler verildi. Allah, Hz. Süleyman’a kuşdilini öğretti ve hikmetlerinden biri kuşlarla konuşabilmesiydi. Bu ilmi sayesinde ordusunda kuşlardan oluşan bir bölük kurmasını sağlamıştır. Hz. Süleyman kuşlarla bağlantı kurmuş, onlara hükmedebilmiştir. Bu durum Allah’ın Hz. Süleyman’a olan rahmetinin bir sonucudur.
Kaç yaşında öldüğü bilinmese de kırk seneden fazla hükümdarlık yaptığı tahmin edilmektedir. Bu dönemde İsrailoğulları en iyi dönemini yaşamıştır.
Hz. Süleyman hakkındaki bu bilgiden, bazı önemli sonuçlar çıkmaktadır:
1. Kuşların, diğer insanların duymadığı özel bir dalga boyunda, kendilerine özel bir konuşmaları vardır. Hz. Süleyman’a bu özel konuşmayı anlayabilecek bir ilim verilmiştir. Bu, teknolojik bir imkanla da olmuş olabilir.
2. Süleyman Peygamber, kuşların bu farklı frekanslardaki sesli iletişimini anlayabilmesiyle onlara çeşitli emirler vermiş, kuşlar da onun bu emirlerini yerine getirmiş olabilir.
3. Hz. Süleyman, kuşları kimi zaman haber taşımada, kimi zaman da istihbarat toplamada kullanmış ve böylece iyi sonuçlar elde etmiştir. Böylece diğer ülkelerle bağlantı kurmasını kolaylaştırmış, çok zor ulaşılabilecek bölgelere rahatlıkla ulaşmıştır.
VE BİR HİKAYE
Ali Kuşçu’nun Akkoyunlular devletinin hükümdarı Uzun Hasan’ın elçisi olarak Fatih Sultan Mehmet’e geldiğinde yemek sofrasında geçen “ava giden avlanır” atasözü ile ilgili bir alıntı hikayeyi uyarlayarak paylaşmak istiyorum.
Ali Kuşçu çok zeki, sevimli, alçak gönüllü ve nükteli konuşan biridir. Ali Kuşçu elçi olarak İstanbul’a geldiğinde Fatih Sultan Mehmet’in yemek sofralarına sık sık buyur edilirdi.
Katıldığı yemekli sohbetlerin birinde, av etlerinin çokluğunu ve sofrada avla, avcılıkla ilgili anıların, fıkraların anlatılması sonucu Ali Kuşçu’nun suratı asılır.
Durumu fark eden Sultan Mehmet; “Ali Kuşçu, av konusunda ne düşünür acaba?” diye sorar.
Ali Kuşçu saygıyla başını eğerek anlatmaya başlar:
“Hükümdarımız Uzun Hasan’ın kuşlarına babam bakardı. Kuşçu lakabımız da oradan gelmektedir. Babamdan dinlediğime göre Hz. Süleyman, Sebe Melikesi Belkıs’la evlendiği zaman bütün kuşlar kendi aralarında temsilciler seçip kutlamaya gitmişler. Dönüşte de en güzel tüylerini gelinin yatağının içine bırakmışlar.
Bu kutlamaya bir tek sülünler katılmamış. Hz. Süleyman onları da beklemiş ama gelen giden olmamış. Bunun üzerine sülünlerin reisini huzuruna çağırtırmış. Sülün reisi karşısına gelince, Hz. Süleyman ilk önce “bana kırgın mısın?” diye sormuş.
Reis sülün üzgün bir şekilde;
“Bizi bağışlayın efendimiz. Anadolu’nun hükümdarları ve onların kulları soyumuzu tükettiler. Bizleri yavru iken vurdular. Analarımızı kuluçkada iken yakaladılar. Bu sebepten size bir bölük sülün toplayıp gönderemedim.
Hz. Süleyman bu duruma çok üzülür. Ve bir fermanla yavrulama mevsiminde avlamayı yasaklar.”
Bunun üzerine suskun bir şekilde herkesin bakışları Sultan Mehmet’e döner. Sofradaki bol miktarda bulunan av etlerine bakan Sultan Mehmet:
“Ava giden avlanırmış” der. “Avdan, avcılıktan söz açalım derken avlanan biz olduk.” Ve arkasında ekler; “ Bundan böyle yavrulama mevsiminde kuşların avlanmasını yasaklıyorum.”
AVA GİDEN AVLANIR
Bu atasözüne değişik anlamlar yüklemek mümkün. Sözde anlatılmak istenen ava giden kişinin av olabileceği değildir. Bu söz daha çok tembellikten kaçınılmayı öğütlemektedir. Avlanmak için ava gitmek gerekir anlatılmaya çalışılmaktadır. Avlanmak için dağda olunmak gerekir; evde oturanlar avlanamazlar.
Bir başka anlamlandırılması da şöyle: Kendine bir menfaat sağlamak için bir başkasına tuzak kuran, aldatan, zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe düşer; kazdığı kuyuya kendisi düşer.
Kazdığı kuyuya kendisi düşmesine uygun bir örnek:
Bir kurt, otlayan koyunları yemek için bir hile düşünür. Çobana ve köpeğe fark ettirmeden, sırtına bir koyun postu geçirerek koyunlar arasına dalar. Koyunlardan birini yiyip karnını doyurmak için ağılda uygun zaman kollamaya başlar.
Çobanın karnı acıkınca koyunlardan birini kesip pişirerek karnını doyurmak için ağıla girer ve önüne ilk çıkan koyunu yakalayıp keser.
Çobanın koyun diye bıçakla başını kestiği hayvan, koyun postuna bürünmüş kurttan başkası değildi. Böylece kurt kendi kazdığı kuyuya kendisi düşmüş oldu.
15 TEMMUZ
Yıllardır devletin kurumlarına sinsice yerleştirilmiş bir takım çapulcu FETÖ’cünün haince planladığı darbe girişiminin iyi planlandığı, ancak hem uygulama aşamasındaki aksaklıklar, hem de milletimizin üstün kahramanlık örnekleriyle dolu direnişi sayesinde başarısız olan kalkışmanın “Darbeye karşı halkın darbesi” olarak tarihe geçmiştir. Darbeci hainlerin, sokağa çıkmayacağını, silah görünce sineceğini, sessiz kalacağını, çil yavrusu gibi dağılacağını düşündüğü bu millet, 15 Temmuz gecesi yaşlısı-genci, kadını-erkeği ülke çapında büyük bir direnişe imza atmıştır. Ve çapulcular başaramadı; kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmüştür. Avlayalım derken avlanmışlardır.
Bu vesileyle, kahramanlıklarıyla tarih yazan şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Vatanın bekası, milletin bağımsızlığı uğruna 15 Temmuz’da darbeci çapulculara çıplak ayakla meydan okuyarak, gazi olan vatandaşlarımıza sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Geçmişte yaptığımız tüm işler gelecekte peşimize düşecektir, bu yüzden daima iyilik yapmaya bakalım.
Hoş kalın. Temmuz 2018, Ankara. İsmet Kadıoğlu.