Son iki dönemdir iktidar partisi milletvekillerinin bakanların gölgesinde kaldıklarını hatırlayalım. Halk genelde bakanlara ilgi gösterdi, isteklerini bakanlara iletti. Milletvekilleri de kendilerine bakanlardan artan çokça talep gelmeyince, bir şekilde milletvekilliği sürelerini doldurmaya çalıştılar. Bakanların öne çıkmasından dolayı isteseler ve yeterli donanımda, yetenekte olsalar bile bir varlık gösteremediler.
Hatta bazı milletvekilleri o kadar pasifize oldular ki, neredeyse dönemleri bitmeden seçim bölgelerine uğramaktan bile vazgeçtiler.
Bu dönem Mersin’den bir Bakan yok. Ama önemli vasıfları ve üstün özellikleri olan üç milletvekili var.
Muhsin Kızılkaya bir yazar, düşünür, Türkiye’ye yön verecek fikirler yaratacak bir kişi. Bir barış insanı. Ülkemizin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu barışa köşe yazıları ve tv konuşmaları ile katkı vermeye çalışıyor. Silahı, şiddeti dışarda bırakan bir politik çalışmanın ve Çözüm Süreci’nin kıymetini savunan demokrat bir entelektüel.
Yılmaz Tezcan çok değerli bir bilim adamı. Bilim alanında ve yöneticilikte büyük başarıları var. Konusunda Türkiye genelinde ismini duyurmuş, yörede de sevilen ve tanınan bir kişi. Bilim dünyasından siyasi hayata geçtiği kısa dönemde hızla uyum sağlayarak siyasete ısındı. Bu dönemde de sürekli halkın arasında olup, halkın sevgisini kazandı.
Mustafa Gültak’a gelince: Uzun süreli İl Başkanlığı dönemi sayesinde bölgeyi ve sorunlarını iyi tanıyan, siyasi yöneticilik geçmişi nedeniyle süreçleri ve çözümleri çok iyi bilen bir siyasetçi.
Bu tatil döneminde bazı milletvekilleri boş polemiklerle uğraşıp, eleştirecek bir şeyler ararken o bütün gün halkın arasında sorunlarını dinledi, gerekli yerlerle irtibat kurdu ve birçok konuda çözüm getirdi.
Geçtiğimiz haftalarda kendisi ile uzunca sohbet etme fırsatım oldu. Mersin’in bütün sorunlarına hakim olması ve kentte olan neredeyse her olayı ve tüm kentin sorunlarını bilmesi beni şaşırttı.
Ben de bazı sorunları kendisine ilettim. Hepsiyle ilgilendi.
Özellikle Mersin’de neredeyse herkesin şikayetçi olduğu Havai Fişek konusunun önlenmesi ile ilgili gerekli girişimlerde bulundu.
Yine geçtiğimiz hafta 100. Yıl Parkının tabiat parkı konumundan çıkarılıp Orman Bakanlığına devredilerek daha çok halkın kullanımına açılmasına gösterilen tepki üzerine, Orman Bakanı ile görüşerek devir işleminden vazgeçilmesini sağladı.
Burada çevre adına Mersin’e önemli bir katkı sağlamıştır; yapılacak tepki ve itirazların da önüne geçmiş ve yeni bir çevre sorununun oluşmasını engellemiştir.
Ayrıca bu kısa zamanda bilinen, bilinmeyen, önemli, önemsiz birçok sorunun çözümüne katkı vermiştir.
Kabul edilmelidir ki, bakanların, sorun çözümünde ve istedikleri yerlere ulaşmada çok etkili oldukları bir gerçektir. Fakat parlamento tarihinde bakanlık yapmadığı halde efsane olmuş, bakanlardan daha etkili Milletvekilleri vardır.
Burada da Mersin’in bir bakanının olmadığı bu dönemde, aynı ağırlıkta kente katkı verebilecek milletvekilleri olabileceği izlenimini alıyoruz.
Bugüne kadar Mersin’e önemli katkılar sağladıktan sonra bazı nedenlerle görevlerini bırakan bakanları düşününce, acaba bakan yerine etkili, çalışkan, becerikli milletvekillerinin olması mı tercih edilmelidir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Koalisyon dönemlerindeki Mersinli bakanlar, maalesef Mersin için bir felaket olmuştur. Mersinlilere kadro verme, birkaç basit yatırım gerçekleştirmelerine karşın Kumkuyu’ya yapılacak ve Mersin’in turizmini başlatacak bir projeyi aralarındaki siyasi rekabetten dolayı engellemişlerdir. Bu da Mersin’e yapılan en büyük kötülük olmuştur.
Gelelim muhalefet milletvekillerine: Muhalefet milletvekillerinin herhangi bir yaptırım güçleri yoktur; ancak tüm milletvekilleri birlik içerisinde olurlarsa kente katkı verebilirler, kentin projelerinin gerçekleşmesini ve hızlanmasını sağlayabilirler.
Fakat maalesef bugüne kadar böyle bir birliktelik gerçekleşememiştir.
Mersin CHP milletvekillerinden aklımızda kalan: Her projeye, her yatırıma karşı çıkmaları, Mecliste çoğu cevaplanmayan ve de bir sonuca ulaşmayan soru önergeleri vermeleri, itirazlarla süren Meclis faaliyetleri, yürüyüşlere katılmaları, protesto eylemleri ve anlaşılması güç, kendi insanlarımızın refah ve istihdam imkanlarının adeta engellenmesine sebep olabilecek bir “doğa koruma ve çevrecilik” anlayışı…
Yerelde yürütülen başarısız CHP politikasına milletvekilleri de uymuşlardır.
Konumu, dinamizmi ve gelişme potansiyeli açısından ülkemizin en enerjik kentidir Mersin.
Milletvekillerimiz bu olguya denk bir çaba içinde olmak zorundadır. Konuları izlemek, dar politik çıkarların ötesinde vizyoner bir kavrayışla merkezi idareyi yönlendirmek gerekiyor. Sıradan, günlük iş takipçiliğinin ötesinde bir temsil gücüne ihtiyaç vardır. Bu da dar ve kısır particiliği aşan bir politik irade, donanım ve enerji gerektirir.
Dilerim kısa zamanda tekrarlanacak seçim, partilerimizin kentle ilgili konularda daha geniş düşünmeleri ve Meclis’te görev yapacak insanları buna göre seçmeleri hususunda bir fırsat olur. Bizler de seçmen olarak kaygılarımızı, çözümlerimizi, değerlerimizi ve imkânlarımızı buna göre yeniden tartışırız.
Kör ideolojik hesaplara değil, hizmet potansiyeline, vizyona ve donanıma kıymet veren tercihlerde bulunuruz.
HARUN ARSLAN