Büyükşehir Belediyesi kucağında sayısız sorun bulacağını biliyordu.
Bunlara bir de beklenmedik sürpriz sorunlar eklendi.
Tabii yeni ortaya çıkacak sorunlar da olacaktır.
Ama daha kötüsü Belediye kendisi de yeni sorunların doğmasına
sebep olmaktadır.
Sn. Kocamaz’ın göreve başlar başlamaz 130 kişinin çalışır göründüğü
Macit Özcan Tesislerini ve diğer Belediye’nin eğlence ve yeme içme
tesislerini derhal kapatması gerekirdi...
Sn. Kocamaz’ın en büyük eleştiriyi aldığı “Kürtçe Yasağı” konusuna da
bu tesisler sebep oldu.
Belediye tesisleri açık olduğu her gün, hatta her saat Belediyeye çok
büyük zararlar yüklüyor.
Şimdiye kadar bu yerler daha çok Özcan’ın gizli istihdam yerleri olarak
değerlendirildi.
Belediye’nin görevi kebap, tost satmak, eğlence tesisi çalıştırmak mı
olmalı, yoksa asli görevlerini yapmak mı?
İnanılmaz ölçülerde zarar eden bu tesislerden, elbette birçok kişi de
memnundu. Yıllarca bazılarına çalışarak, bazılarına da çalışmadan iş
imkanı; bazı firmalara pahalı ve eksik mal satma şansı; orada hesapla
ilgilenenlere haksız yarar sağlama imkanı ve üst düzey Belediye
mensuplarına yeme içme hizmeti verme gibi faydalar(!) sağlandı.
Tesislerin demirbaş malzemelerinin de birçok kez gereksiz yere
yenilendiğini de üzülerek gözlemledik.
Bir süre daha tesisler açık kalırsa, eski sistemin aynen devamı yeni
kişilerle de korunarak süreceği tehlikesi var.
Bu tesisler hem Belediyeye büyük yük getirip zarar ettirdi, hem de
aynı işi yapan Mersin Esnafları ile haksız rekabet yaratarak kent
ekonomisine zarar verdi. Burada da Özcan taraftarı yetkililer ve
sorumlu olması gerekenler hiç bir eleştiride bulunmadılar. Yalnızca
seyyar satıcılar ve Suriyelilerle uğraşan Ticaret Sanayi Odası ve Esnaf
Odası burada sessiz kaldı.
Asıl eleştirmesi gereken ve Mersin’de Özcan’a karşı gibi görünen tek
Ak Parti yanlısı oda kimliğiyle “Lokantacılar ve Kebapçılar Odası” da
hiçbir girişimde bulunmadı; suskun kaldı.
15 yıllık zarardan sonra, her geçen saat bu zararın üzerine yeni
ilaveler gelmektedir.
Bir gün, sabah saatleri Belediye işletmelerinden birine giderseniz,
artık mesai saatlerinde orada olması gerektiğini bilen personelin
yalnızca kendi yeme içme giderlerinin boyutunu yerinde görerek
izleyebilirsiniz.
(Bu işletmelerden sahilde bulunan iki tesis spor aletleri konarak
kış için kapalı spor alanı halinde hizmet verebilir; kışın sahilde spor
yapamayan binlerce Mersinliye önemli bir sağlık desteği de sağlanmış
olur. Ayrıca buradaki gereksiz gizli istihdam yerine çok daha fazla
kişiye gerçek iş imkanı sağlayacak ve kente katma değer katacak bazı
konular var. Bunlardan ileriki yazılarımda söz edeceğim).
Belediye’nin kendisinin başına açtığı dertleri konuşuyorduk...
Belediye ikinci bir sorun olarak da hiç yoktan, gereksiz yere “Kent
Konseyi Sorunu” nu yarattı.
Öncelikle demokratik olmayan bir seçim, insanların akıllarında
kalacaktır ve Konsey meşru bir oluşum olarak görülmeyecektir;
üyeler de geçerli sayılmayacaktır. İşte size, Belediye kendi elleriyle
durduk yerde nur topu gibi bir sorun sahibi oldu!
İlginçtir; ilk toplantılarında Mersinlileri artık bıktıran, inşaatı süren
ve bir devlet projesi olarak geri dönüşü olmayan nükleer santral
konusuna girdiler. Bunu eleştiren bir yazımın yayımlandığı gün,
bir nükleer santral toplantısı planladılar. Yani Konsey Macit Özcan
dönemindeki gibi bir nükleer karşıtı platform şekline dönüştü.
Belki kent için bir şeyler yapabileceklerine ilişkin küçük bir beklentimiz
olabilirdi, böylece ümidimiz ve dolayısıyla desteğimiz tamamen
kayboldu.
Ayrıca gösterdikleri tutumla, yapıcı eleştirileri dikkate almayan, kendi
başına istediğini yapan bir aykırı oluşum olarak Özcan dönemindeki
yararsız, işlevsiz, kavgacı, kendi başına buyruk, siyaset kokan tavrı
sürdürecekleri yolunda endişelere imkân verdiler.
Öte yandan, üzülerek söyleyelim ki Kent Konseyi de (130 personeliyle
yılda 6 milyon lira zarar eden Özcan (Spor) Tesisleri gibi ) Belediyenin
elinde zarar veren bir oluşum olarak kalacaktır.
En doğrusu, Kent Konseyinden ya tamamen vazgeçilmelidir;
yararsız, bir türlü sağlıklı işleyişe kavuşmayan, geçtiğimiz yıllarda da
politik hesaplarla son derece yetersiz ellerde saygınlığını tümüyle
yitirmiş olan bu ölü doğmuş oluşum lağvedilmelidir; ya da yeniden
demokratik bir şekilde, tüm kenti kucaklayıcı, gerçekten kente
katkı verecek kişilerin oluşturduğu bir konsey seçmek üzere, bu
konuda dikkatli, eleştirileri dikkate alan ve geçmiş dönem yanlışlarını
tartışarak bir ön hazırlık yapılmalıdır. Burada örnek bir demokrasi,
katılımcı ve paylaşımcı bir kültür için örnek model oluşturulmalıdır.
Çekişmeye, gerilime, saçmalıklarla dolu politik hesaplara batmış
bir oluşum, bir de demokratik olmayan yollara yöneliyorsa, çözüm
açıktır:
Kentin çözülmesi gereken bu kadar geçmiş ve gelecek sorunu dağ
gibi ortada iken Büyükşehir Belediyesi bir de Kent Konseyi sorunu ile
uğraşmamalıdır.
Hepimizin tüm amacı 15 yıl kentin gelişmesinde kaybedilen zamanın
telafi edilmesidir. Herkes de bu dönemde elinden gelen desteği
vermelidir.
HARUN ARSLAN