68 yaşım olan bugünkü yaşıma kadar çok insan tanıdım. Güzel arkadaşlarım, dostlarım oldu. Öğrencilik dönemimdekiler, iş hayatımdaki tanıdıklarım ve en çoğu da öğrencilerim. Bu tanıdıklarımın arasında güzel insanlar çoktu. Bazılarıyla kardeş, bazılarıyla arkadaş, bazılarıyla da dost oldum. Bazılarını asırlık çınar ağacına benzettim, 40 derece günün sıcaklığında gölgesinde serinleyip huzur buldum. Bazılarını da çınar ağacının dibinden çıkan suya benzettiklerimle de elimi yüzümü yıkadım, gönlümü, kalbimi temizledim. Bazıları köyümdeki asırlık çınar ağacının arkasındaki iki bin metre yükseklikteki Toros dağları gibiydi, sırtımı onlara dayadım. Bazıları da gece çimlerin üzerinde sırt üstü yatarken gökyüzüne bakıp gördüğün ve yönünü belirlediğim, bana yol gösteren yıldızlardı. Bu tanıdığım güzel insanların bazıları Dragon çayı gibi coşkuluydu, bazıları yaz aylarında yüzdüğüm uçsuz bucaksız deniz gibiydiler; üzerinde yüzlerce kulaç atarak yüzersin, seni batırmazlar. Bazıları da seni kanatları üzerinde cennete götüren kuşlar ya da sihirli halı gibiydi. Sanıyorum herkesin güzel insanlarla beraber olduklarında her şey daha güzeldir. “Öyle zannediyorum ki cennet, arkadaşlarla dostlarla güzeldir.”
Öğretmen okulunda okuduğum yıllarımda beraber olup, yıllarca birbirimizden ayrı düştüğümüz, bir arkadaşımın aracılığı ile sanal ortamda gurup olduğumuz okul arkadaşlarımla, aramızdaki yazışmaları not aldım ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle Türkiye’mizin içinde bulunduğu ortamı, gelişmeleri, dolaylı da olsa gündeme getirmek istiyorum.
Mersin Öğretmen Okulu yıllarım; 1964- 1965 öğretim yılı 542 numaralı 1N sınıfı, 1965-1966 öğretim yılında da 2K sınıfı öğrencisiyim. Bu her iki sınıfın öğrencileri hemen hemen aynı kişiler. Ben 3.sınıfa geçince yatılı olarak Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na gönderildim. Son sınıfı Hazırlık Lisesi’nde okudum ve devamında üniversiteye leyli olarak devam ettim. Öğretmen okulunda iki yıl beraber okuduğumuz arkadaşlarım 3. sınıfı 3H olarak okumuşlar. Okuldaşımız Ayşe Hanım, “H sınıfı arkadaşları” ismiyle WhatsApp’da bir gurup kurar ve özellikle bazı arkadaşların isteği ile beni de guruba dahil ettiler. Ancak yazımın devamında da görüleceği gibi, benim guruptan ayrılmam kısa sürdü. İşte bu yolculuğun, arkadaşlığın dostluğun gelişmelerine bakalım istedim.
Parantez açarak Ankara Yüksek Öğretmen Okulu arkadaşlığı ile oluşturulan gurup ve devamındaki birlikteliklerimizden de bu vesileyle kısaca bahsedeyim.
Mersin Öğretmen Okulu son sınıfına geçince Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’ne gönderilip, liseyi bitirince de üniversite sınavına girerek, Ankara Üniversite’si Fen Fakülte’sinin kazandığın bölüme kayıt yaptırıp 4 sene üniversiteyi yatılı okumayı kazanmış oluyorduk. Yatılı okulların havası, okuması, arkadaşlıkları çok farklıdır. Herkes herkesi tanır, sevinçleri, üzüntüleri paylaşılırdı. Okul geniş hem de çok geniş bir aile gibidir. Bir üst sınıf abla ağabeydir. Üst sınıflar alt sınıfları korur. 1975 yılında kapatıldı mı desem statüsü değiştirildi mi desem, bana göre güzel ortam yok oldu. Ama o güzel arkadaşlık, kalıcı yaşanmış dostluklar unutulamazdı ve unutulmadı.
1 Nisan 2017 tarihinde yazdığım “Yüksek Öğretmenli Eskimemiş Eski Dostlar” başlıklı köşe yazımda şunları yazmışım: “Vatandaş bizden aynı zamanda essah öğretmen istiyor” sözüne uygun öğretmen yetiştiren okulumuz bize dostluğu, kardeşliği, demokrasiyi öğretmiştir. Bir alt sınıf, üst sınıflardaki kızlara abla, erkeklere de abi demesini öğretmiştir.
45 yıl sonra bazı arkadaşların kurdukları guruba girince, belleğimin sayfalarını çevirdikçe geçmişi görüyor ve okuyorum. Öğle ve akşam yemeklerinde yemek öncesi yarım saat, yemek sonrası yarım saat volta atması ve bu volta atışlarda, Mustafa Kasney (Rahmetli oldu, mekanı cennet olsun.) arkadaşımızın Türk Sanat Müziği söylemesi unutulmuyor, kayıtlı ve sayfalar çevirdikçe okunuyor. Mersin’li ve Adanalılar birbirimize hemşerim diye hitap ettiğimizi unutur muyum hiç. Face.’de karşılaştığım Hülya Arıcı ve Zeniha Özekoğlu’na hemşerim diye hitap etmem beni o yıllara götürüp mutlu ettiğini hatırlatmadan geçmeyeceğim.
Okulumuzdan mezun olduk, her birimiz savrulduk Türkiye’nin bir köşesinde hayatımızı devam ettirdik bu günlere geldik. Ancak değişimlerimiz oldu. Madden, fiziken, ruhen o yıllarımızdaki gibi kalmamış olmamız, değişime uğramamız en doğal olanlardandır.
“Yüksek Öğretmenliler Unutulamaz” gurubuna Kazım Ceylan kardeşimizin aracılığı ile katıldım. Gecikmiş de olsa böylece Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilik dönemi eskimemiş eski dostlara ulaştım. Teşekkürler Kazım hoca.
Ben 68 kuşağındanım, sanırım birçoğumuz 5 fazla 3 eksik yaşlardayız. Sert yerde yatamıyorum, yumuşak yatacak oturacak yer arıyorum. Karşımdaki adama “yalan söylüyorsun” yerine “bu söylediğin sanırım yanlış” şeklinde hitap etmek istiyorum.
Olumlu hitap şekliyle arkadaş kalmayı arzu ediyor ve herkesi olduğu gibi kabul ediyorum. Farklı noktalarımızı gündemde tutup konuşmak yerine, asgari müşterekte ortak noktalarımızla beraber olmak istiyorum. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu arkadaşlarımdan bu yazımla bahsettim. Ve bu gurubumuz devam ediyor. Ben şahsen kimseyi kırmamaya çalışarak devamlılığımı sağlamak istiyorum.
Önemli olan, karşı karşıya geldiğinde, kardeşim benim, ne zorluklar yaşadık, bugünlere o zorlukları yenerek geldik, ne güzellikler yaşadık deyip yıllardır görmediğin arkadaşına, dostuna sarılabilmektir… Önemli olan, ben değil, biz diyebilmek ve yürüyüşe devam etmektir.
Yazımın Mersin Öğretmen Okulu ile ilgili kısmını sonraki yazıma bırakarak Hoş kalın diyorum. Ekim 2017, Anamur. İsmet kadıoğlu.