Bugün olmayan anılarımda nedense ben yine evet ben seni düşündüm. Aradan aylar belki de yıllar 
geçmişti geçmesine ama daha dün güneşim parlarken bu nasıl tarifi olmayan bir durum dedim 
durdum.
Çiçeklerim kokmuyor artık ne ilginçtir ki dün parlayan güneşim artık ısıtmıyor. Benim her akşam ve 
her akşamın sabahında yüreğim kurşunlanmakta idi. Akşamlarım senin anlayacağın puslu yüreğim 
nasırlı. Ve ben senin hayalinle yan yana olup usulca ağlamakta idim. Ne tesadüf ki yine yalnız kalan 
ben oldum. Ve ben başımı her kaldırdığımda hüzün gözlerimi alıp sarıp sarmalamıştı sanki. Mehtapta 
ay doğuşunu parçalarken zaman vakitsiz akıp gitmişti ellerimin arasından. Belki de yaralı bir sözcükle 
sevmiştim aslında ben seni. Fakat öyle bir duygu ki içinde hüzün keder de vardı zaman zaman 
mutlulukta. Yansın yüreğim öyle bir yansın ki ellerimle tutmuş olduğum umutlarım cebinde kalan 
renkli bilyeler gibi saklansın. Varsa cebim de bir aralık yırtık işte oradan düşsün ellerinde düşen 
Mutluluğum gibi.
Seni sevmekle bir suç işlediysem evet ben suçluyum. Yüreğimi dipsiz kuyulara hapsettim. Senin 
anlayacağın kendi cezamı kendim verdim. Dünüm belli değil ya yarınım meçhul.
Sonrasında kaderimle hüznüm birleşti dost belki kardeş oldular. Aslında kimse bilemez soğuk 
akşamların ayazında ben yalnızlığa bürünmüşken. Ruhum bir deniz kadar durgun beynim ise bir su 
birikintisi kadar berrak. Yüreğim mevsimlerden hazan güneş ısıtmayan buz.
Yani günlerim heder gecelerim ise zehir. Kara bahtıma bir simge oldu meçhulluğm dedim ya dünüm 
belli değil yarınlarım ise meçhul.