Son günlerde, başta Ermenek’teki olmak üzere, maden kazaları
Türkiye gündeminde.
Herkes birilerini suçluyor, gerekli tedbirlerin alınmadığından, bazı
ihmallerden söz ediliyor.
Olaya başka bir yönden bakmaya çalışalım:
Türkiye’de neden maden ocakları açılıyor?
Çünkü Türkiye’nin enerji ihtiyacı var.
Neden madenlerde gerekli önlemler alınamıyor; neden batı
seviyesinde modern yöntemlerle maden ocakları çalıştırılmıyor?
Çünkü Türkiye bugünkü ekonomik ve teknolojik gücü ile bu kadarını
yapabiliyor.
Yıllık % 8 enerji ihtiyacı olan Türkiye neden bu durumda?
Çünkü petrol kaynakları yok ve dünyada nükleer santrali olmayan az
sayıda ülkeden biri.
Şimdi bu nesnel veriler üzerinden düşünmeyi sürdürelim:
Önce, bizimle aynı yıllarda nükleer santral yapma kararı alan Güney
Kore ve Türkiye’nin durumunu inceleyelim;
Türkiye’den 2 yıl sonra nükleer santral yapımına başlayan Güney
Kore’de bugün 23 nükleer santral var.
Milyarlarca dolarlık iş hacmi olan nükleer santrallere sahip.
Güney Kore dünyadaki ana nükleer satıcılar arasında. Kendi
geliştirdiği nükleer güç santralleriyle dünya pazarında yer alıyor.
Türkiye ise nükleer santral konusunda 40 yıl gecikti.
Bugün dünyada müteahhitlik alanında önemli bir güç olan Türkiye, o
yıllarda Güney Kore ile aynı zamanda nükleer santral konusuna
girseydi, bugün tüm dünyada söz sahibi bir nükleer santral kurucu
ülke olurdu; Türkiye’ye büyük döviz girdileri gelirdi.
Türkiye’de yapılan nükleer santrallerle Türkiye enerji ihtiyacını
karşılar, enerjide dışa bağımlı kalmaz ve en önemlisi Türkiye’nin cari
açığı olmazdı.
Yani sözün kısası bu gün Güney Kore’den daha zengin bir ülke
olurduk.
İşsizlik sorunu olmazdı, refah içerisinde bir ülke olarak milli gelirimiz
de kişi başına 30 bin doların üzerinde olurdu.
Maden ocaklarından çıkacak kömüre ihtiyacımız olmaz, eğer maden
ocaklarından kömür çıkaracaksak bunu da en modern ve güvenli
yöntemlerle yapardık.
Türkiye ve Güney Kore arasındaki karşılaştırmalı tabloyu incelersek;
GÜNEY KORE TÜRKİYE
MİLLİ GELİR (MİLYAR
DOLAR)
NÜFUS (MİLYON) 50,23 76,66
KİŞİ BAŞI GELİR (DOLAR) 23.840 10.650
DÜNYA EKONOMİSİNDE
SIRALAMA
(MİLLİ GELİR İTİBARİYLE)
İHRACAT (MİLYAR
DOLAR)
İTHALAT (MİLYAR DOLAR) 515,6 251,8
CARİ DENGE (MİLYAR
DOLAR)
DÜNYA İHRACATINDA
SIRALAMA
İNSANİ GELİŞMİŞLİK
ENDEKSİ SIRALAMASI
1.198 823
15. 17.
559,6 151,9
+ 55,2 -65,0
7. 32.
12. 51.
Rakamlar konuşunca insana susmak kalıyor. Kalabalıkları heyecana getirip
bilim dışı sloganlar atarak nükleer karşıtlığı yapmanın maliyetidir bu
rakamların söylediği. Çocuksu seçenekler öne sürerek Türkiye gibi dev bir
ekonominin enerji problemini çözemezsiniz. Gerekli en çağdaş önlemlerin
alınabilmesini izlersiniz, çalışmalardaki teknoloji kullanımını denetlersiniz;
ama nükleer karşıtlığı yaparak ve düz bir militan kafasıyla konuşursanız
yukardaki rakamlar sizi susturur. Ondan sonra kömür ocaklarında
olabilecek her kazadan sonra, buna ilişkin yasal konuları ve elbette işletme
kusurlarını tartışacağız; ama bundan politik bir hesap çıkarmaya çalışmak
tek kelimeyle zihin tembelliğidir, şark kurnazlığıdır. O ocakların çağdaş
teknolojiyle işletilebilmesi bile bir enerji sorununa dayanır, ucuz ve verimli
enerjiye… Nükleer karşıtı bir düz muhalefet ise, bütün bu çözümleri daha
baştan iptal eder.
Ama rakamlar durmaz, Türkiye aleyhine işler durur. Öyleyse hadi biraz
soluklanalım ve şu Güney Kore ile olan utanç verici kıyaslama üzerine
düşünmeye çalışalım. Rakamların ideolojiden ve politik hesaplardan uzak
mantığı içinde, bu ülkenin devasa enerji ihtiyacıyla doğrudan bağlantılı
kömür ocakları meselesini bir de bu açıdan konuşalım.
HARUN ARSLAN