ESNAF ODASI’NIN HEDEFİNDE SEYYAR SATICILARDAN SONRA ŞİMDİ DE  “SURİYELİLER” VAR !..

 

Mersin’de birçok meslek odası başkanı ya konuları dışına çıkar siyasi bir organ gibi çalışırlar, ya da konuları ile ilgili hiçbir şey yapmadan Vali, Belediye Başkanı ziyaretleri, basın beyanatları ile vakit geçirirler.

Ama hep Başkanlığın keyfini yaşar ve “gelecek seçimde nasıl Başkan kalırım?” diye uğraşırlar.

Bu kişiler genelde Büyükşehir Başkanı Özcan ile aynı dönemde uyum içerisinde çalışmışlar, “karşılıklı anlayış ve işbirliği”(!) ile yerlerini korumuşlar ve birbirlerine destek olmuşlardır.

 

Mersin’de esnafın en büyük rakibi Büyükşehir Belediyesi olmuştur; Beleidiye kendi işletmelerinde tost, gazoz satmış; lokanta, düğün salonu işletmiş, büfeler açmış ve kentteki binlerce esnafın ekmeğine ortak olmuş, bu yolla da (bankamatiksiz) birçok yandaşa iş yaratmıştır.

Ne Esnaf Odaları Üst Başkanından ne de Lokantacılar Kebapçılar Odası Başkanından bununla ilgili ciddi bir tepki gelmiş ne de bir çalışma yapılmıştır.

 

AVM ler açılırken sessiz kalan ve esnafla ilgili köklü çözümler bulma konusunda yetersiz kalan Esnaf Odaları Başkanı, AVM lere karşı yapamadığı mücadeleyi geçtiğimiz yıl seyyar satıcılara karşı yapmıştır!

Bu konu ile ilgili çeşitli yazılar yazmıştım. Şimdiye kadar bir yararı olmamış ise de, şimdi en büyük destekçileri ve kıdemli Başkanları Özcan’ın gittiği bu yeni dönemde belki tekrar dinlenebilir düşüncesi ile eski yazılarımdan bazı bölümleri hatırlatmak istiyorum.

 

*****

 

“Seyyar Satıcılarında Yaşama hakkı var. 16. 9 .2010

 

“Yakın bir geçmişte mahalle aralarında dükkanlar çoklukla dolu iken son yıllarda her gün biraz daha boşaldığına şahit oluyoruz.

Sıklıkla, evimizin sokağında bir yeni dükkan açılır, güzelce boyanır, temizlenir, mallar konur, satış başlar. Gündüz bir hareket ve gece mahalleye verdiği bir ışık vardır. Birkaç ay sonra bir gün bakarsınız, önünde küçük, silik, üzgün bir tabela ‘’Devren Kiralık’’. Kapanmıştır. Üzülürsünüz oradaki emeğe, insanların geçim kaynağına, sokağın tekrar ıssızlaşmasına. Acaba sizin gibi başka kim üzülüyor? Acaba kentin Ticaret ve Esnaf Odaları ve benzer kuruluşları Başkanları ne kadar üzülüyorlar, sorunu ne kadar paylaşıyorlar ?”

 

“Kent Merkezine Büyük Alışveriş Merkezleri yapılırken maalesef bu Başkanlar yeterli tepkiyi gösteremediler. Kentin içerisinde yavaş yavaş küçük esnaf kayboldu. Büyük mağazalarla rekabet edebilecek yeterli sermaye ve güçte olamayınca işlerini bırakmak durumunda kaldılar. Peki bu insanlar şimdi ne yapıyorlar, nasıl geçiniyorlar, ailelerini nasıl geçindiriyorlar ?

Mersin’de de son zamanda daha sık olarak çöplerden plastik, kağıt v.s toplayanlar, parkta çekirdek satanlar, uçurtma yapıp satanlar, deniz kıyısında balonlara saçma tüfekle atış yaptıranlar gibi geçim sağlamaya çalışanların çabalarına şahit oluyoruz. Yani insanlar çaresizlik içerisinde geçimlerini sağlamak için bir şeyler yapmak, bir çare bulmak zorundalar.”

 

“Mersin’de son günlerde sıklıkla seyyar satıcılar sorunundan söz ediliyor. Esnaf Odaları Başkanı seyyar satıcıları şikayet ediyor.

Onlar da bu kentin insanları, belki de kısa bir zaman önce onlarda esnaftı, ticarethaneleri vardı ve kaybettiler. Onlara da yaşama hakkı vermek durumunda değil miyiz ?

Ticaret ve Esnaf Odaları Başkanları bu konuda çözümler üretmek çareler bulmak durumunda değiller mi ?”

 

“Seyyar Satıcılar Yok Etmeliyiz 22.10.2012

 

“On yıl öncesine kadar kentimizde sokak aralarında bile kiralık boş dükkan bulunamazken şimdi kentin eskilerde en işlek alışveriş semtlerinden biri olan Çamlıbel’de dahi dükkanlar boş.

Mersin’de ticaretin bu duruma gelmesinde, son ana kadar kayıtsız kalan Esnaf Odaları, Ticaret Odası, Belediyeler şimdi kendi kusurlarını örtbas edip, suçu seyyar satıcılara yükleyerek bir seyyar satıcı imha kampanyasına girmek istiyorlar.”

“Eminim ki bu seyyar satıcıların birçoğu daha önce işyerleri olan ve kentin son durumundan sonra bu hale gelmiş esnaflar.”

 

 “Herkes bir engelli adayıdır” sözünün doğruluğu gibi, “Herkes de bir seyyar satıcı adayıdır”.”

 

“Büyük Alışveriş Merkezleri açılırken tepkisiz kalan Odaların bunda suçu yok mudur?”

 

“Bu kentin zenginliklerini ve imkanlarını kentin insanlarına kullandırabilme vizyonundan eksik olan yöneticilerin  bunda suçu yok mudur?”

 

“En tehlikelisi herhangi bir kalıcı çözüm bulmadan kökten yok etme yoluna gitmektir.

Eminim ki hiç kimse isteyerek seyyar satıcılık yapmamaktadır. Şartlar buna mecbur bırakmıştır.

Bu kişiler de yaşamak ve ailelerini geçindirmek mecburiyetindedirler.

Seyyar satıcılık dahi yaptırılmadığı takdirde bunun çok olumsuz ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceği ve kentimizde suç oranının artacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.”

 

“Daha önceki yazılarımda da önermiştim; madem Büyük Alışveriş Merkezleri kentin içine kuruluyor ve kuruldukları bölgeyi bir merkez haline getirip diğer bölgeleri önemsizleştiriyorsa, o zaman bu alışveriş merkezleri çevresine seyyar satıcılar toplanmalı, burada satış yapmaları için de uygun şartlar oluşturulmalıdır.”

 

“Kaldırımları yayaların dahi geçemeyeceği şekilde teşhir ürünleri ile kapatan esnaflar da bir nevi seyyar satıcı konumuna girmiyor mu?

Kent yöneticileri, seyyar satıcıları tamamen ortadan kaldırıp yok etmeden önce doğabilecek vahim sonuçları düşünerek çözüm yoluna gitmelidir.”

 

Mersin’de Ticaret ve Esnaf Odaları ne iş yapar 1.10 2013

 

“Esnaf Odası Başkanı seyyar satıcılarla mücadele ile meşgul.        Onların neden seyyar satıcı olmak durumunda kaldıklarını, belki kısa bir süre önce dükkanını kapatmak durumunda kalan bir esnaf olabileceklerini düşünmeden.”

 

Esnaf Odası Başkanı’nın son hatırladığım faaliyeti ise Ramazan boyunca neredeyse her gün düzenlediği, ne maksatla olduğu anlaşılamayan iftar yemekleri.

 

Ölen Simitçinin Ardından 8.10.2013

 

“Geçtiğimiz hafta “Mersin’de Ticaret ve Esnaf Odaları ne iş yapar ?” başlıklı yazımı “Ama bu kentte yalnızca simit satmak uğruna kendini yakan simitçiyi de görmemezlikten gelmek herhalde vicdanımızı yaralayacaktır” cümlesiyle bitirmiştim.

O satacağı birkaç simitle yaşamaya çalışan simitçi tedavi gördüğü hastanede öldü.

Evet bu kadar basit bir dört harfli kelime ile : “öldü””

 

“Herhalde başlıktaki sorunun cevabının “Hiçbir şey yapmazlar” olması giderek vurgulanıyor.”

 

“Yıkım kararı olan Tenis Kulübü’nü yıkamayan, sahildeki tüm gecekondu işletmeler yıkılırken Yosun Tesisini bırakan, kentin tüm insanları arasında eşitlik ve adalet olması gerektiğini sözde seslendiren anlayış için kendini yakan, ölen simitçi acaba ne kadar önemlidir? Ne anlam ifade eder ?

O simitçi gibi bu kentte yaşamaya çalışan, çalışmak ve ticaret yapmak isteyen binlerce insana acaba bu kentin ticari dinamikleri ne veriyorlar, ne verdiler?”

 

“Aynı kentte yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz, öteki Mersin’in öteki insanlarını ne kadar ötekileştirmeden kabul edeceğiz?

Etrafımızdaki aç ve yoksul insanlara daha ne kadar duyarsız kalacağız?

Bu kentin her yönden önünü tıkayan fakirlik ve gelişememede sorumluluğu olan ama kendileri değişmeyen, değiştirilemeyen kent dinamikleri bir an kendini yakan ve ölen simitçinin durumunu, yaşadıklarını hissedebilseler herhalde ortaya çıkan vicdanla bir şeyler yapmak durumunda ve sorumluluğunda olduklarını anlayabilirler.

 

*****

 

Esnaf Odamızın hatırladığımız en önemli faaliyeti olarak “Seyyar Satıcı Mücadelesine” ilave şimdi de yeni bir mücadele alanı var:

Suriyeliler… Suriyelilerin Kayıt Dışı İşyeri Açmaları.

 

Seyyar satıcılara karşı Valilik’ten destek istemiş ve Valilikle birlikte Seyyar satıcılarla mücadele etmişlerdi.

Şimdi de Suriyelilere karşı Akdeniz Belediye Başkanından destek istiyorlar.

Büyükşehir Belediyesinin ve siyasi Meclis uzantılarının ve Mersin’deki bir kısım Arap camiasının adeta bir karalama kampanyasına girerek yalnız bıraktıkları Suriyeli konuklarımız da yaşamak için bir şeyler yapmak durumundalar. Tabii iş bulup çalışamayanlar için işyeri açmak da bir kurtuluş yolu; ancak Esnaf Odası Başkanı bunların engellenmesini istiyor.

 

Esnaf Odası Başkanı 200 yıldır Mersin’e göçle gelindiğini ve her gelenin burada barış ve huzuru bularak ekmeğini kazandığını ve önce gelenlerin de onları anlayışla karşıladığını ve kabullendiğini unutmamalıdır.

 

Yani çözüm bulmak yerine hep yok etmek; yok etmenin sonunda da yeni gelecek sorunların neler olabileceğini, ne kadar büyük ve tehlikeli olabileceğini düşünememek ciddi olumsuz gelişmelere yol açacaktır.

 

Aç olan, aç bırakılan, işleri ellerinden alınan insanların neler yapabileceğini düşünün.

 

İşte o zaman “Huzur ve Barış” bozulacaktır. Bunun utancı da buna sebep olanlar kadar seyirci kalanlara da ait olacaktır.
Harun Arslan