Giresun’da deniz üzerine yapılan havaalanının açılışının şaşkınlığını 
üzerimizden atamadan, şimdi de “Hakkari Havaalanı” açıldı.
Hakkari’yi hep geri kalmış, adeta medeniyetin son noktası olarak 
görürdük. Memurlar için en kötü sürgün yeri Hakkari idi. 
Şimdilerde o hor gördüğümüz Hakkari’de bir Havaalanı var. 
Devlet her türlü terörist engellemelere rağmen bu Havaalanını 
bitirmeyi başardı, Hakkarililerin hizmetine açtı. 
Artık İstanbul’dan iki saatte Hakkari’ye ulaşılıyor.
Biz Mersinliler Havaalanı’nın yerini beğenmeyip itiraz ederken ve bu 
arazide yılda kaç ton mısır yetiştirilebileceğini öne sürerken, bazıları 
iptali için Danıştay’a dava açarken, ihaleyi alan firmayı kötülerken, 
adeta çıkan aksiliklere sevinirken… Devlet Giresun’da denizin üzerine 
ve ülkenin en son noktası Hakkari’ye Havaalanı açtı.
Hadi Mersinli aklı evvellere de hayırlı olsun!
Adeta hizmet düşmanlığını siyaset dili yapmış, çağdaş vizyondan ve 
insanî gelişim endekslerinden kopuk “ Batıcı (!) “ batık kafalar 
yüzünden bu kentin mahrum kaldığı ya da geciken onlarca yatırımdan 
birisidir Havaalanı…
Türkiye’nin gelişmesini istemeyen ve bundan korkan Avrupalıların 
ülkemizi geliştirecek Havaalanları, köprüler, barajlar, tüneller, 
santraller yapılmasına karşı çıkmalarını düşündüm. 
Geriye dönüp Mersin’in son 15 yılına baktığımızda Mersin’de de bir 
şekilde gelişmeye karşı çıkıldığı gerçeğini istemeyerek de olsa 
görüyoruz.
Birde Hakkari ve Giresun’dan ayrı çevremizdeki illere bakalım: 
Antep’e, Maraş’a, Kayseri’ye, Konya’ya… 
Mersin’in her yönden nasıl geri kaldığının, gelişemediğinin sebebini 
tarafsız, siyasi ve ideolojik görüşlerin dışında gerçekçi olarak bulmaya 
çalışalım.
Bunun doğru sebebini bulamazsak daha uzun zaman şaşkınlık 
içerisinde “Hakkari’de bile Havaalanı var ! ”, “denizin üzerine bile 
Havaalanı yapıyorlar! ” sözlerini tekrarlar dururuz.
Aslında sesli olarak söyleyemesek de yalnızca mantığımızla 
düşündüğümüzde bu gerilemenin sebebini hepimiz biliyoruz:
Önce, Mersin’de CHP li bir yerel yönetimin 15 yıl hakim olduğunu, 
dolayısıyla 15 yıl bu kentin kaderine CHP’li bir aklın hükmettiğini  
söylemeliyiz. Bu aklın hikayesi nasıl sonlandı ? Daha önümüzde neler 
olacak ? Bekleyip göreceğiz; ama  emeği(!) geçenleri, vebali olanları 
da unutmamak bir ahlâk sorunudur…
Yalnızca bir sonraki seçimi kazanmaya dönük bir anlayışla, belli 
yandaşlarla mezhepsel, ırksal argümanları çok iyi kullanan, rantı 
önemli bir araç yapan bir yerel yönetim anlayışı ile 15 yıl boyunca 
kente yeterli yerel hizmetler yapılmadan hakim olundu.
Bu dönem içerisinde kente hakim CHP yerel yönetim anlayışı tüm 
kent içerisinde Hükümete karşı adeta mahalle baskısı diyebileceğimiz 
bir anlayışı yerleştirdi.
Bu anlayış ile Mersin’de Hükümetin yapacağı her şeye karşı çıkma, 
yapılacakları engelleme, son olarak da hiçbir çare yoksa geciktirme 
yoluna gidildi. 
Yerel yönetimin Akdeniz Oyunlarında tesislerin izinlerini vermede ne 
kadar zorluk çıkardığını ve geciktirdiğini biliyoruz.
Mersin’e yapılacak ödeneği çıkarılmış bin yataklı ihtisas 
hastanesinden Büyükşehir Belediyesinin çıkardığı zorluklar üzerine   
vazgeçilmiş ve projenin ödeneği Antalya’ya aktarılmıştır; şimdi bu 
hastane Antalya’da hizmettedir.
Emeği (!) geçenleri bir kez daha hatırlamak bir insanlık borcudur.
Bunun gibi daha çok örnek verebiliriz.
*Neredeyse baskı altındaki tüm kent dinamikleri… 
*STK’lar… 
*kentin değişmeyen Oda, platform, konsey, şura vs. Başkanları…
*hatta daha ileri giderek bazı rakip siyasi parti Başkanları dahi yerel 
yönetimle “iyi ilişkiler! ” uğruna Hükümete ve Hükümetin Mersin’e 
yapacağı yatırımlara karşı çıkmada birlik olmuşlardır.
Hepsini, hele filmin sonunu gördükten sonra hep hatırlayacak ve 
hatırlatacağız. 
Bunun sonunda kentin önemli köşe noktalarında yerel yönetimle 
birlikte hareket eden ve hep görevlerinde kalan, kenti geliştirmeyen 
neredeyse topu topu 50 kişi oluşmuştur. 
Bunlar parti, mezhep, ırk ayrımı gözetmeden Mersin’in yapılacak 
yatırımlarla değişmemesini ve Mersin’de kendilerine rant sağlayan 
düzenin aynı şekilde sürmesini istediler ve de bugüne kadar başarılı 
oldular.
Kentin önemli noktalarındaki bu 50 kişi ve bunların çevresindeki 
birkaç yüz kişi, bu kentin gelişememe ve değişmeme sonucu oluşan 
rantından istifade etti ve kendi görüşleri doğrultusunda kentin 
çoğunluğunu etkilediler. 
Kente hakim bu kişilerden dolayı da, sağlıklı çalışabilecek bir Mersin 
lobisi de maalesef bugüne kadar gerçekleşemedi.
Birkaç yüz kişinin mutluluğuna karşı, yüzbinlerce insan bu gelişmemiş 
kentte yaşamak zorunda kaldı. İş imkanları azaldı, refah seviyesi 
düştü.
Eğer CHP anlayışının bu kentin gelişmesinin önünde en büyük engel 
olduğunu anlarsak ve CHP Milletvekillerinin bugüne kadar sürekli 
yaptıkları “herşeye karşı çıkma” anlayışını görebilirsek en azından 
önümüzdeki beş yıl Mersin’in nasıl düze çıkarılabileceğini de 
anlayabiliriz. 
İçinde bulunduğumuz Genel seçim sürecinin akla, vicdana ve ahlaka 
dair bir meselesi varsa, tam da burasıdır; gerisi şişirme nutuklarla 
gevezelik etmektir!
Bir basit örnek:
Kadına dönük şiddete karşı en somut tavır, politikada temsil hakkıdır. 
Mersin’de seçilebilecek yerlerde kadın aday gösterme konusunda 
niçin tartışma yapılmıyor? Nerede o mangalda kül bırakmayan 
partiler ? Konuyu bir tek Ak Parti sahiplenmiştir; hadi bakalım 
meseleyi buradan konuşabilecek bir toplumsal ahlâk geliştirelim!
Seçim sandığına doğru yürürken aklımızla ve vicdanımızla 
hesaplaşalım!
Binlerce insanın ölümüne, sayısız sokak çatışmalarına çağrı yaparak 
yol açmış, PKK’nın kanlı çatışmalarına çıt çıkarmamış bir militer 
siyasetçiden anasının kuzusu bir Çiçek Çocuğu ve Barış Güvercini imal 
etmeye çalışan derin yapılar; attığı manşetlerle Kürt halkının 
demokrasi arayışını karanlık odakların kirli diliyle önlemeye çalışan 
malum medya! Tarih ve hayat, seçim dönemindeki birkaç ayda 
yeniden yazılmaz; ve insanların hafızasına ve hatırasına, acılarına ve 
yasına azıcık saygılı olan kimse bu arsız projeyi yutmaz, 
yutmayacaktır.
Biz de kentimize, geleceğimize yapılanları unutmayacağız.
Denizi, limanı, serbest bölgesi, tarihi ve doğal hazineleri olan deniz ve 
demir yolları ile otoyolların birleştiği bu zengin bölgenin hala bu kadar 
geri kalmış olmasını anlayabilmek ve kabullenmek çok zordur.
Fakat tüm bunlardan daha da önemlisi, yolcu ve kargo taşımacılığının 
gerçekleşeceği bir havaalanımız yoktur ve bunun günahını taşıyanlar 
şimdi ortalıkta siyasi muhalefet yapıyor. 
Ama bunca kötü tecrübeden sonra, bu sefer Mersin’in projelerini 
engellemeyip takip edecek, gerçekleşmesini sağlayacak 
Milletvekillerini seçmeyi öğrenebilmiş olmalıyız. 
Kör bir muhalefet için bu kente yapılacak yatırımlar 
engelenmemelidir. Yerel ve genel yatırımlar yakından izlenmeli, bunu 
yapabilecek kişiler seçilmelidir.
Düşünün: Ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan onca imkan içinde hala 
bir havaalanımız yoktur !
Hakkari’mizin sevincine, Giresun’lu kardeşlerimizin mutluluğuna 
katılıyorum… 
Mersin’den bunu esirgeyenleri tarih affetmeyecektir.
Ve elbette Havaalanı da bitirilecek, öteki yatırımlar da 
gerçekleşecektir. 
Bu kent, nasıl bugün onca sportif yatırımı yoğun olarak kullanıyor ve 
bunu kazandıranları minnetle anıyorsa, başta Havaalanı olmak üzere 
diğer büyük yatırımların da hesabını yapacaktır. 
Siyaset de, ideoloji de, ahlak da, kimlik politikası da, cinsiyet 
tartışmaları da böylesi somut veriler ve değerler üzerinden 
işlemelidir.
HARUN ARSLAN