Ahmet Taner Kışlalı 21.Ekim.1999 günü sabahı ailesine iyi günler
dileyerek evinden çıktı, arabasının ön camında silecek üzerinde bulunan yabancı
bir maddeyi almak için uzandı...
Büyük bir patlama, sonra büyük bir sessizlik.
Ahmet Taner Kışlalı öldürülmüştü.
Bu dava kamuoyunda “Umut Davası” adı ile bilinmektedir. Davaya bu
adın verilmesinin nedeni; Atatürkçü aydınlara karşı girişilen hareketlerin,
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik kimliğine yönelik eylemlerin ardındaki gizli
ilişkilerin ve ülkenin birliğine karşı yöneltilen “kumpasların” aydınlığa
çıkacağından kaynaklanan ”umut”tan kaynaklanmıştır.
Ancak aradan geçen 15 sene sonunda bu umut yeşermemiş, dava ve
arkasındaki ilişkiler yumağı karanlıklar içinde kalmış ve bu kumpası, başka
kumpaslar izlemiştir..
Davanın maktul’leri olarak :
1.- Ahmet Taner Kışlalı – 21.10.1999 (Arabasına bomba yerleştirmek
suretiyle)
2.- Muammer Aksoy – 30.1.1990 (Tabanca ile başörtüsü neden
gösterilmek suretiyle)
3.- Bahriye Üçok – 6.10.1990 (Bombalı paket yollamak suretiyle)
4.- Uğur Mumcu – 24.1.1993 (Arabasına bomba yerleştirmek suretiyle)
öldürülmüşlerdir.
Kışlalı’ların vekili olarak izlediğim bu davanın resmi veya hukuki adı
“Yasadışı Kudüs Ordusu / Tevhid-Selam Örgütü Davası” dır.
Davanın adını oluşturan “Kudüs Ordusu” İran Devriminden sonra
“Devrim Muhafızları” içerisinde kurulan bir ordu hüviyetindedir.
“Tevhid” ise kelime olarak “birlik, teklik” anlamına gelmektedir.
Davanın sanıkları olan kişiler bu isimleri taşıyan “Tevhit” ve “Selam”
yayınlarında toplanarak örgüt konumuna gelmişler ve İran Devrim
Muhafızlarının oluşturduğu Kudüs Ordusu gibi din esaslarına dayanan bir devlet
düzeni oluşturmayı amaçlamışlardır.
1979 yılında Ayetullah Humeyni önderliğinde gerçekleştirilen İslam
Devrimi, diğer islam ülkelerinde heyecan yaratmış ve örnek alınmıştır. Din
üzerine kurulu devlet düzeninin, her ne pahasına olursa olsun, ihraç ve ithal
edilmesi arzularını kuvvetlendirmiştir.
Böylece örgüt ve davayı oluşturan “Yasadışı Kudüs Ordusu / Tevhid-
Selam Örgütü Davası” ismi oluşmuştur.
Davanın en ciddi noksanlarından biri; ülkemizde uzun süre boyunca
işlenen öldürme ve terör eylemlerinde yabancı devletlerin ve özellikle din ve
şeriat düzenini ihraç etmek isteyen ülkelerin hangi ölçüde parmağı ve desteği
olduğunun, yurt içinde kimlerle ve hangi çevrelerle ilişki kurduğu hususunun hiç
araştırılmamış olmasıdır.
“Ankara 2.Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesinde” daha sonra
CMK. Md. 250 ile devreye sokulan “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde”
2000 yılında görülmeye başlanan dava yakın zamana kadar; bozmalar, yeniden
yargılamalarla devam etmiş, davanın sonu da başlangıcı gibi karanlığa
gömülmüştür.
Türkiye içinde bulunduğu sorunları, kaos ortamı ve çıkmazların nedenini
geçmişte ve çözülmeyen bu davaların içinde aramalıdır.
Dava ve sorunlara çözüm getirmeyen, yeni ve sürekli sorunlar yumağı
yaratan sistem ve sistem kurucularında aramalıdır.
Aksi takdirde daha bir çok “umut” yeni ve başka bir “umutsuzluğa”
dönüşecektir.
Av.A.ERDEM AKYÜZ