Aldatılmanın ne kadar çok ve çeşitli olduğunu ifade etmek için
“Yediğimiz kazıklar uç uca eklense İstanbul boğazına köprü olurdu.”
denirdi.
Bu deyişler eskide kaldı.
Şimdilerde yenen kazıklar uç uca konsa, dünyayı boydan boya üç defa
dolaşan tünel olur.
“Mavi kapak” toplama kampanyası sonucunda bir miktar tekerlekli
iskemle verildi ama bu kampanya, şirketleri atık malzemeleri toplamaktan
kurtarmak için yaratılan bir senaryodan ibaret idi.
Önceki yazımızda anlattığımız üzere, çok seneler önce de benzer
kampanyalarla insanlar; “sigara kutuları”, teneke coca cola kutularının “metal
kapaklarını” toplamaya yönlendirilmişler ve böylece yabancı tütün ve colalı
içecek tiryakiliği yaratılmıştı.
Bu ve benzeri aldatılmaların önüne geçmek için özenli olmak değil,
uzman olmak dahi yetmez.
Bunların önlenmesi devletin görevidir. Ancak bu konuda devlet görevini
yerine getirmediği gibi bazılarında araç dahi olmaktadır. Bu yüzden de
haksızlıklar devam etmektedir.
Bankaların çeşitli isimler altında aldığı haksız ücretler bunun en iyi
örneklerinden biridir. Bankalar; mudilerinden, “ işleme ücreti” , “dosya parası”
ve benzer isimler altında çeşitli paralar almaktadırlar. Milyonlarca kişiden
kesilen bu paralar çok büyük ve haksız kazanca yol açmaktadır.
Bunlara süresi içinde itiraz eden bazı kişilerin paraları geri ödenmekte,
dava açanlar mahkeme yolu ile paralarını geri almaktadırlar. Ancak vakti ve
haberi olmayan milyonlarca kişinin parası, güvenerek parasını yatırdığı banka
tarafından “içedilmektedir.”
Bunun önlenmesinin en kesin ve kestirme yolu, BDDK veya bir diğer üst
birimin denetleme yaparak bu haksız paraların kesilmesine engel olmak ve buna
aykırı işlem yapan bankalara ceza vermektir. Devlet bu görevini yapmadığı ve
haksız kazanca göz yumduğu için bu yolsuzluk devam etmektedir.
Bir diğer benzer uygulama da, telefonlardan alınan “sabit ücret”, elektrik
tüketiminden alınan “güç bedeli” dir. Bu iki işlem için bizzat açtığım dava da
her iki uygulama iptal edilmesine rağmen, daha sonra tekrar ve değişik isimler
altında devam ettirilmiştir.
Bunlar yetmediği gibi, kullanılmayan elektrikten “kaçak elektrik bedeli”
ve kullanılmayan su sarfiyatından “kayıp su bedeli” diye paralar alınmaktadır.
Doğalgazdan ekmeğe kadar uzanan benzer örnekler çoğaltılabilir.
Mavi kapak benzeri bir boşluk ve kandırma olayı da peynirden yoğurda
kadar gıda maddelerinin konduğu kaplarda, damacana, her türlü kozmetik ve pet
ürün ambalajlarında yaşanmaktadır.
Bunu önlemek için 1988 yılında yapılan bir düzenlemeyle suların,
yiyecek ve içeceklerin konduğu plastik kaplar birden yediye (1-7) kadar
numaralandırılmıştır. Bu numaralar, zor görülmesi ve bulunamaması
için genellikle şişelerin “tabanında” üçgen şeklinde bir “geri dönüşüm
ambleminin” içinde bulunmaktadır.
Eğer bir markette, kafasını bir yoğurt kabının altına sokmuş, dikkatle
inceleyen bir bayan görürseniz biliniz ki, o bilinçli bir annedir. Ve bu özeni
kendisine “sinir küpü” olarak dönecektir.
Hiç numarası olmayan ve 7 veya 3 numaralı ambalajlardan kaçınmak
gerekir. 1 numaralı şişeler tek kullanımlıktır, hiçbir şekilde yeniden
kullanılmamalıdır. En masumu 5 numaralı olandır.
Gördüğünüz üzere “bizde numara çok” sıralansa boğaza köprü olurdu.
Av.A.Erdem Akyüz