etmek için adadım’ diye dua etmesi bir erkek çocuk doğuracağı beklentisinde olduğu içindi.
Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere
adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.” (Âl-i İmrân
İmran’ın eşi Meryem’i doğurduğunda adağı yerine gelmeyeceği için şaşırıp
üzülmüştü. “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” (Âl-i İmrân 36. Ayet)
Rahimlerde olanları elbet Allah tek bilendi. İmran’ın temiz eşi dua ederken Allah onun
bir kız çocuk doğuracağını biliyordu. Ancak bu çocuk belki de yüzlerce erkek çocuğa sahip
olmasından daha hayırlıydı. Ve duasına devam etmişti İmran’ın karısı: “Erkek, kız gibi
değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin
korumana bırakıyorum.”(Âl-i İmrân 36. Ayet)
Meryem’in annesinin zannetmesinin tersine Allah onun bu kız çocuğunu kabul
edecekti. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde
yetiştirdi. “Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi.” (Âl-i
Meryem böylece Tanrı korumasına alınmış, doğumundan itibaren özel mekan ve
yerlerde maddi manevi her türlü temiz ortamda tertemiz kişilerin gözetiminde en önemlisi
Allah’ın korumasında yetiştirilmişti. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya,
onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana
nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine
“Onu Zekeriya'nın himayesine bıraktı. Zekeriya mabette onun yanına her
girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?" demiş, o
da: Bu, Allah'ın katındandır" cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız
rızıklandırır.” (Âl-i İmrân 37. Ayet)
İmran’ın eşinin karnındaki çocuğu doğmadan Tanrı’ya adaması insanlar için önemli
bir haberdi. Beklentinin aksine onun bir kız olarak dünyaya gelmesi de insanların ilgi odağı
olduğu gibi Meryem’in tertemiz hiçbir kimseyle teması olmadan mabette yetişmesi ve
toplumdaki kötülüklerden uzak kalıp korunması da önemli ve ilginç bir durumdu.
“Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya
kadınlarına üstün kıldı.”(Âl-i İmrân 42. Ayet)
“Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle
beraber rükû et” demişlerdi.”(Âl-iİmrân 43. Ayet)
Meryem, her şeyden uzak kendini Allah’a adamış ona sürekli ibadet halindeyken
melek cazip bir delikanlı şeklinde onun karşısında belirdiğinde ruhu ve tüm bedeniyle kendini
koruma refleksine girmiş ve karşısındaki gence “senden Allaha sığınırım, eğer Allah inancın
ve Allah korkun varsa bana sakın dokunma demişti.”
“Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana
kötülük etme)” dedi.” (Meryem suresi 18. Ayet)
“Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak
için gönderildim” dedi.” (Meryem suresi 19. Ayet)
“ Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım
hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?”dedi.”(Meryem suresi 20. Ayet)
“Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara
bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde)
hükme bağlanmış bir iştir” dedi.” (Meryem suresi 20. Ayet)
İncil’de Meryem’in gebe kalıp İsa’yı doğurması ise şöyle anlatılır:
“18 İsa Mesih'in doğumu da şöyle oldu: annesi Meryem, Yusuf'la nişanlanmıştı.
Ama evlenip birleşmelerinden önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe kaldığı anlaşıldı.
19 Meryem'in nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde
utandırmak istemediği için ondan gizlice ayrılmak niyetindeydi.
20 Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği ona rüyada görünerek şöyle
dedi: «Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun
rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır.
21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını
günahlarından kurtaracak olan O'dur.»
24 Yusuf uyanınca Rab'bin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yaptı ve Meryem'i
25 Ne var ki, Meryem oğlunu doğuruncaya dek Yusuf onunla birleşmedi. Doğan
çocuğun adını İsa koydu.” (Matta 1. Bölüm, İsa Mesih’in doğumu)
Böylece Meryem iffetini korumanın rahatlığına kavuşmuş ancak gebelik döneminde
bulunduğu yerden ayrılmak zorunda kalmıştı. “Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve
onunla uzak bir yere çekildi.” (Meryem suresi 22. Ayet)
Bu alıntıları yaptığımız Meryem suresinin devamında Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı
doğurması anlatılır. Burada altından su akıtılması ve hurma dalını silkeleyip yiyip içmesi
ayrıntısına girilmesi önemlidir. Doğum sancısının bir anne için ne kadar acı verici olduğu
Meryem’in bu sancıyı hissettiğinde “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş
olsaydım!” (Meryem 23.ayet) ifadesiyle anlatılır.
Meryem, asıl bundan sonra insanlar için haber konusu olacaktı. Evlenmeden kimseyle
bir temasta bulunmadan temiz ve iffetli olarak çocuk sahibi olmuştu. Tertemiz Meryem bu
temizliğini kimseye anlatamayacaktı. Kaldı ki bu durumda onun temizliğine ahlaksızlık
yapmadığına kimse inanmazdı. Doğum sancısını yaşarken bir taraftan da zihninde bu sancı
Meryem, kucağında bir çocukla insanlar için bomba bir haber olacaktı. Nihayetinde
kucağında İsa ile halkının yanına gitti. Haber, magazin olarak bir anda herkese yayılmıştı.
Tertemiz bildikleri Meryem meğer ne haltlar işlemişti; ne ahlaksızlıklar yapmıştı da
kucağında bir çocukla sonuçta ortaya çıkmıştı?
Bu ahlaksızlığı nasıl yaptın, kiminle beraber oldun ki bu kötü sonuca ulaştın? Sen
tertemizdin, en azından biz öyle biliyorduk. Üstelik senin baban kötü biri olmadığı gibi
annende iffetli bir kadındı. Böyle iken nefsine uyup sen bu kötülüğü nasıl işledin? Sen
kendine anne ve babana yakışmayan çok kötü, beterin beteri bir iş yaptın.
“Ey Meryem, sen görülmemiş bir şey, korkunç bir şey yaptın.” dediler. “Ey Hârûn'un
kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi. Annen de iffetsiz bir kadın değildi.” dediler.
Olay büyüktü, haberde büyüktü. Bir anda toplum gündemine oturmuştu Meryem ve
onlara göre yaptığı kötü ve çirkin iş. Ancak bunu insanların fazla dillerine dolama imkanını
Allah vermeyecekti. Doğum yaptıran meleğin dediği gibi Meryem insanlara temizliğini
ispatlama gayretine girmeyecekti. İlahi emir gereği onun yapması gereken eliyle kucağındaki
çocuğa işaret etmesiydi. İnsanlar elbet böyle bir mucize ile Meryem’in temizliğine inanırlardı
ancak. Ama yinede akılları anlamayacak ve algılamayacaktı. Meryem’in temizliğinden emin
olacaklardı ama İsa’nın babasız doğumunu akılları bir türlü kabullenmeyecekti. Bu akli
güçlük sonuçta bir insan olan İsa’yı tanrı konumuna konduracaktı onlar nazarında.
“Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir
bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.” (Meryem suresi 29. ayet)
“Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i)
verdi ve beni bir peygamber yaptı.” (Meryem suresi 30. ayet)
“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece
namazı ve zekâtı emretti.” (Meryem suresi 31. ayet)
“Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” (Meryem suresi 32. ayet)
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik
verilmiştir).” (Meryem suresi 33. ayet)
“Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.”
(Meryem suresi 34. ayet)