Bir zamanlar, bir banka reklamında “Hayat boyu en yüksek gelir, ancak
–bilmem ne- bankası verir” deniyordu.
Hayat boyu en yüksek geliri artık –bilmem ne bankası- değil, TBMM
üyeliği yani milletvekilliği veriyor.
Hatta “hayat boyu değil” ölümünden sonra bile bu yüksek gelir eşine,
kızına, oğluna gelecek kuşaklarına intikal edip gidiyor.
Tabir caizse; bir dönem milletvekilliği yap, “hayatın kurtulsun.”
Halböyle olunca, vekil seçilmenin “isteklileri artıyor” ve seçilebilmenin
“koşulları” değişiyor.
Oysa bir çok önemli görevler; sivil toplum örgütleri başkanlığı, kamu
kurumu niteliğinde meslek örgütleri başkan ve üyelikleri hiçbir ücret
alınmaksızın yapılıyor. Milletvekilliği de bu veya buna benzer bir şekilde
yapılabilir.
Eğer milletvekillerine tanınan bu büyük ayrıcalılar kaldırılsa;
göreceksiniz, talipleri büyük ölçüde azalacak ve çok daha nitelikli kişiler bu
görevlere talip olacaklar.
İşin en akıl almaz yönü; milletvekilliği dönemi bittikten sonra,
“milletvekili emeklisi” olarak bu ücret ve ayrıcalıkların devam ediyor olması.
Oysa milletvekilliği, sürekli bir iş ve sürekli bir görev değildir. Bu
görevin emekliliği olamaz. Olsa olsa bu görev devam ederken, seçilen kişinin
asıl iş ve mesleğindeki kıdemi devam eder ve nihayet birinci dereceden emekli
olan bir devlet memuru kadar maaş alabilir.
Bizdeki uygulamaya göre; milletvekili emeklisi diye, bu müthiş maaş ve
ayrıcalıklar ömür boyu ve hatta ömürden sonra bile sürüp gidiyor.
Arada bir - hatta sık sık, bir de “kıyak emeklilik” yasası çıkıyor ve
hizmet süresine bakılmaksızın emeklilik olanağı tanınıyor.
Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal edene kadar işlemler tamamlanıyor
ve Anayasaya aykırı olduğu için iptal edilen bu yasadan “kazanılmış hak” diye
yararlanmaya devam edip gidiyorlar.
Kazanılmış hak ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının “geriye
yürümezliği” ise tamamen yanlış yorumlanan bir konu.
Bu geriye yürümezlik aslında, hukuk dışı kanunun çıktığı tarih ile iptal
edildiği tarih arasındaki haksız ödemelerin geriye alınamayacağı anlamına
gelmesine rağmen, yasa iptal edildikten sonra da devam edip gidiyor.
Yani olmayan bir kanun uygulanmaya devam ediyor.
Tam bir komedi veya “Baaddin”lik bir durum.
Bu haksız ödemelerin; haksız ödemeyi yapanlardan ve yararlananlardan
geçmiş dönemlere ilişkin faizi ile birlikte tahsil edilmesi gerekir.
Bu günlerde kabul edilen “Torba Kanun” arasına sokulan bir madde ile
yalnızca iki sene vekillik yapanlara bile emeklilik hakkı tanınmak üzere.
Geçmişte de buna benzer kanunlar çıkmış ve uygulanmıştı.
Bitmedi, aynı kişi hem milletvekili, hem de emekli milletvekili.
İki maaş birden alıyor.
Aybaşı geldi mi gidip bir imza atıyor, milletvekili maaşını alıyor. İkinci
bir imza atıyor, emekli milletvekili maaşını alıyor. Üstelik Meclisin 3⁄4 ü bu
durumda olan vekillerden oluşuyormuş.
Yani milletvekilliği hiç değişmiyor. Bir kere seçilen, yolunu yordamını
öğreniyor, tekrar tekrar seçiliyor. Seçimle gelinen bir görev değil, bir meslek
haline gelmiş. Seçilemeyenlere de uygun bir görev bulunuyor.
Söylemeye korkuyoruz, akıllarına gelirse yaparlar diye ama bu durumda
torba kanuna bir madde konulmalı ve milletvekilliği babadan oğula devam
etmeli. Hem onlar rahat eder, hem biz rahat ederiz.
Söylemeyi unuttuk; vatandaşın aksine, milletvekilleri emekli olduktan
sonra çalışsalar da maaşlarından, sosyal güvenlik destekleme primi kesilmiyor.
Sayın Vekillerimizin biraz da bu konulara değinmesini beklerdik ama çok
daha önemli konulardan (!) ötürü, bu gibi detaylara sıra gelmiyor.
Biz, aslında Vekillere tanınan maaş ve diğer ayrıcalıkları inceleyecektik
ancak konu o kadar geniş ki bu yazımızda ancak bu kadarına değinebiliyoruz.
Kısmet gelecek yazılara.
Yakında Genel Seçim var, “haydi rastgele”.
Av.A.Erdem Akyüz