*Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.
*Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.
*Açgözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,
*Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval, gönül bilmez; üzülürsün. (Ş. Edebali).
Cahil; boş, bilgisiz insan. Eğitim görmemiş, okumamış, en temel bilgilerden bile yoksun. “İlim, ilim ilmektir ilim kendini bilmektir.” İlimsiz insan anlamaz ve bilmez. Bu tür insanlar konuşmasını söz söylemesini de bilmez. Tabi ki böyle insanlarla dost olunmaz. Üzülmemek için cahil insanlardan dost edinmemek gerekir. Zira bu tür insanlar seni üzer diyor Edebali.
Saygısızlık; bir nevi hayatı kendi doğrularınla yaşamak ve hayatın gerçeklerini kendi doğruların sanmak, onlarla hükmetmek ve ilişkilerini sürdürmektir. Dolayısıyla akli selim, er kişi olmayan insan davranışıdır saygısızlık. En kısa anlatımla, varlığını kabul etmeme ya da görmeme halidir.
Saygı; değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye karşı dikkatli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi, hürmet. Saygılı olmak, insanları birbirine yaklaştıran davranışlardan biridir. Saygı ile beraber sevgi de gelir. Saygı ve sevgiye dayalı ilişkiler, kalıcı olur.
Usul bilmek; yol yordam bilmek. Bir işi yaparken kurallarına uygun hareket etmek, gerektiği gibi davranmak. Başarmak için, kanunlar, örf adetler çerçevesinde, başkalarına zarar vermeden izlenen yol, yöntem, tarz; uyulması gereken hükümler ve izlenecek yollar usul bilmektir. Komşuluk ilişkilerinde, trafikte araba sürerken, kişilerle iletişim kurarken uyulması gereken yöntem ve yollar vardır. Bunların hepsi usul bilmektir.
Edep kelimesinin çoğulu olan adap; güzel bulduğumuz söz ve davranışları, gerekli görgü kurallarını dikkate alınması ve takibi gerekli hususları ifade eder. İyilik ve güzellik ifade ettiği için, kişinin takdir edilen özelliklerine de edep denir.
Sınır bilmek, kendimizi tanımlamaktır. Sınır kim olduğumuzu ve kim olmadığımızı belirler. Başkasının hürriyetinin başladığı yerde seninki biter. İşte sınır bilmek, bizim nerde bittiğimizi ve bir başkasının nerede başladığını bilmektir. Kabul etmek, saygı duymaktır. Edep ve özgürlük birbirinden ayrı düşünülmez, beraber ikilidir.
İkram; konuk ağırlama, yedirip içirme, sunma demektir. Misafir olduğumuz yerde iyi ağırlanmayı isteriz. Yemenin içmenin, giyinmenin, konuşmanın kuralları olduğu gibi, misafire davranış ve sunma şekillerinin zengin olmasını isteriz. Hani giydiğimiz elbisenin ikisi de iyi ama bu üstümüzde zengin durdu deriz ya tıpkı bunun gibi ağırlamanın zenginliği, ikramın farklı olduğundan söz ederiz.
Kural; insan davranışlarına yön veren, uyulması gereken ilke. Örf ve adetlerimize göre, uyulması gereken, hatta zorunlu uyulması gereken hususlar.
Anamur’a emekli olup döndüğümde, benim alışkın olduğum ama bir çok Anamurlunun uymadığı basit kurallara rastlıyordum. Arabamı park ettim. Her yanı boş. Arabamın tam arkasına ve çıkışımı engelleyecek şekilde bir motorun park edildiğini görüyorum. Beni 10 dakika bekletiyor. Adama be kardeşim neden bunu yapıyorsun deyince, 5 dakika diyor. Adamda zaman kavramı ve kural yok.
Yazlıkta balkonda oturuyorum. Yukarıdaki komşu sigara küllerini tam üstüme atıveriyor. Ya da yemek sofrasını üstüme silkiveriyor. Onun da kuralları yok. Kendini sınırlayamıyor. Tabi bu bir eğitim işi. Kural tanımıyor, uyulması gereken kuralları bilmiyor.
Bazı insanların karınları doyar ama ruhları doymaz, doyumsuzdur, açtır ve sürekli ister, yeteri yoktur. Bu tür insanlara gözleri açtır deriz. Birçok şeyi elde etmesine rağmen hala ihtiyacı varmış gibi davranır. Doymak bilmeyen insan. Necip Fazıl Kısakürek ne demiş, “Perdenin ardı perde, perdenin ardı perde. Her siper aşıldıkça gaye öbür siperde...” İnsanın ihtiyaçları bitmiyor ve doymak bilmeyen insan konumunda oluyoruz. FETÖ elemanlarını devletin bütün kurumlarına yerleştirmişler, her kurum kuruluşu işgal etmişler, ama doymak bilmediklerinden kalkışmaya kalktılar, ellerindekilerden de oldular. Herkesi kullanmış ve doyumsuz insanlar.
Açgözlü; mala, yiyecek, içecek gibi şeylere doymak bilmeyen, ihtiyaçlarından daha fazlasını isteyen, hırslı. Açgözlü insan vermez, hep almak ister, kuralsız, doyumsuz yani şükretmez. Allah’a teşekkür etmez. Bu insanlar verilen sevgiye de doymaz, daha fazlasını ister. Kendisi vermez, farkında da olmaz. Bencil kişilerdir.
Ne demiş Edebali; ikram etmesini bilmeyen, kuralsız ve doymak bilmeyen açgözlü insanlarla dost olma zira üzülürsün.
Kibir; kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme. Kibirli insan, kendinin dışındaki insanları küçümser ve kendini üstün bulur. C. Meriç, “Kibirden vazgeçersek sevimli oluruz” diyor.
Fethi Gemuhluoğlu dostluk üzerine şöyle der: “İnsana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, ormana, ağaca, kurda, kuşa dost olmak, tarihe dost olmak, kendi vücuduna dost olmak, komşuya dost olmak gerekir”.
Eğitim; kişide istenen davranış değişikliği elde edilmesidir. Kişide istenen davranışlar: İlim irfan sahibi olmak, nerede ne konuşulacağını bilmek, kendine ve karşındakine saygılı olmayı bilmek, onu olduğu gibi kabul etmek, edepli olmak, yemenin içmenin kuralları, ikram etmenin usulü, şükür(teşekkür) etmesini bilmek, kibirli olmanın zararlarını bilmek, yumuşak, hoş görülü olmak… Kişide olması gereken, toplum tarafından istenen davranışlardan bazılarıdır. Bu davranışlar da eğitimle kişiye kazandırılır. Eğitim de aile ile başlar, çevre ve okulla tamamlanır. Okul eğitimdeki öğretim sürecidir. Edebali kısaca eğitimli insanlarla beraber olunuz onlarla dost olunuz diyor. Yoksa üzülürsünüz demektedir.
Bir insanın, bu saydıklarımıza ve bir sürü söylemediklerimize dost olabilmesi için, öncelikle Allah’a, sonra da kendisine dost olması şarttır.
Kendisine dost olanlarla dost olmanız dileklerimle.
Hoş kalın. Ekim 2016, Antalya. İsmet Kadıoğlu.