Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi, Gazipaşa’dan gelip Kükür’ün Köyceğiz mevkiine yerleşen ‘Köçekler’ denen ailenin şuanda yaşayan en yaşlı bireyine size neden ‘Köçekler’ denir sorusunu sorduğumda; bilmiyorum ama benim Mahmut dedem, Antalya tarafından Selinti’den gelip buralara yerleşmiş demesi üzerine; çok fazla bir bilgiye sahip olmadığım Selinti konusunda sizlerle paylaşmak istediğim bu yazıyı hazırladım.
Gazipaşa'nın bilinmeyen veya tahmin edilen tarihi, tarihin geçmişi içerisinde oldukça uzaklara gitmekte. Gazipaşa’nın tarihsel geçmişi ana hatlarıyla bakıldığında, MÖ 2000'lerde başladığı görülüyor.
Gazipaşa tarihi yolculuğuna Hititlerle başlamış olabileceği tahmin edilmektedir. Zira yazılanlardan, Karatepe (Sivaslı) civarındaki harabeler içinde yer alan aslan kalıntılarının bu bilgileri doğrular nitelikte olduğunu anlıyoruz.
Tarihte Selinus adıyla iki kent olduğundan söz ediliyor. Bunlardan birisi, Sicilya’da Yunan Mağara-Hyblaia halkı tarafından bir site devleti olarak kurulan Selinus, diğeri de Anadolu’nun güneyindeki Selinus. Kilikya Bölgesi’nde ve Hacımusa Çayı’nın iki tarafında kurulan liman kenti. Bu limandan başta Mısır olmak üzere, o zamanın ticaret merkezleriyle deniz ticareti yapılırmış.
Selunis’in daha sonra bir müddet Traianapolis ismiyle anıldığı, Hıristiyanlık döneminde de Seleukeia-Silifke Başpiskoposluğu’na bağlı Piskoposluk merkezi olmuştur diye yazılıyor. MÖ 1. yüzyılda başlayan Roma İmparatorluğu dönemi, bu devlet Anadolu sınırları içerisinde bulunan Gazipaşa’da 6.yüzyıla kadar devam etmiştir.
M.S. 6.yüzyıldan itibaren Güney Akdeniz Bizans İmparatorluğu’nun egemenliğindedir. Daha sonra Anamur’un da içinde bulunduğu Kılikya Ermeni Krallığı’na bağlanmış. Anadolu’da güçlenen Selçuklu döneminde I. Alaaddin Keykubat 1221 yılında Alanya ve Gazipaşa çevresine hakim olmuş. Gazipaşa ismi bu dönemde “SELİNTİ” olarak geçiyor. Bu isim Toroslar’dan kaynaklanıp şehir merkezinden geçerek denize karışan, beş büyük çayın zaman zaman sel baskınına sebep olmasından geldiği söyleniyor. Daha sonra burası Ermenilerin eline geçmiş ve 1275’te Karamanoğulları’nın fethine kadar onların elinde kalmıştır.
Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet’in Deniz Kuvvetleri Komutanı (Kaptan’ı Derya) Gedik Ahmet Paşa 1472 yıllında Selinti, Anamur, Silifke yöresini Karamanoğlu Beyliği’nden alarak Osmanlı hakimiyetine dahil etmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde; “18 yüzyılda Selinti kazasının İçel sınırları içerisinde Silifke Sancağı’na bağlı 26 köyü olan ve yıllık 80 akçe vergi veren bir kazadır” demektedir.
İnsanların toplu olarak veya bireysel olarak; doğal şartlardan, ekonomik durumlardan, siyasi nedenler veya savaş durumlarından dolayı sürekli yaşadıkları yerlerden kalkıp, daha uygun yerlere yerleşmelerine göç denir. Göç olayında esas amaç; insanların geçimlerini daha iyi sağlamak için tarım, hayvancılık açısından uygun yerlerde olma arzusudur. Göç kendi isteğinle olabildiği gibi zorunlu da olabilir.
Bizim köy Kükür, dedelerimizden, babalarımızdan işittiğimize göre, çok eskilerden. Mısırdan veya başka bir yerden gelip yerleşmişler. Üç beş aile beraber olmuşlar küçük su kaynaklarının başına birer kulübe veya başka bir yapı yapıp yerleşmişler. Düzgün olmayan yerleri kazmışlar ve ekmeye başlamışlar. Bir şekilde, birkaç keçi edinmişler, sığır edinmişler. Yıllar geçince, iki keçi derken üç olmuş, dört olmuş… Hayvanlar çoğalmış aileler de çoğalmış…
Daha önceki bir yazımda, Av. Mehmet Oktar’ın bahsettiği gibi, Kükür’e Mısır’dan bir kan davası yüzünden bir gurubun gelmesi ve dağınık bir şekilde Toros Dağları’nın eteklerine, Anamur’un sanki kuzey tarafının tamamını çevirmiş yani Anamur’u Kuzey’den koruyan durumunda köy oluşturmuş olabilir demiştim. Bununla birlikte köy kurulduktan çok sonraları ailelerin veya değişik gurupların özel durumlarından dolayı bulundukları yerden çok uzaklara göç edenler olurmuş. İşte bu ailelerden biri de Selinti’den gelip Kükür’ün Köyceğiz semtine, Mahmut Kömür ( Bu soy isim gelip yerleşildikten sonra alınmış), pek bilen olmamakla birlikte namıdiğer ismiyle Köçek Mahmut da göç edip, bizim köye gelip yerleşmiş. Her göç eden insanın bir hikayesi vardır ama ben tam hikayeyi bilene rastlayamadım. Buna rağmen yazılarımda elde edebildiğim kadarıyla, Köçek Mahmut’un oğlu ‘Köçek Osman’ denen Osman Goca’dan bahsedeceğim. ( İnşallah devamı gelecek yazılarımda.)
Hoş kalın. Mart 2017, Antalya. İsmet Kadıoğlu.