Teknolojik gelişmeler, artan nüfus, büyüyen yerleşim yerleri, dış dünya alanında değişimler ortaya çıkartırken, insan iç dünyasında bocalıyor.
Değer yargıları değişiyor.
Ben ve öteki algısı anlam değiştiriyor.
Nefret, kin, öfke, ötekileştirme, ezme, sömürme, kınama, suçlama, katletme, övünme, böbürlenme, gururlanma, kamplaşma, vicdansızlaşma, kibir, haksızlık, hırsızlık, yalancılık, adaletsizlik, karamsarlık, düşmanlık neden olur?
Kim, neden, niçin bunları teşvik eder, tahrik eder, canlı tutar?
Gelin bir an düşünelim.
Neyiz, kimiz?
Öncemiz neydi, neredeydi?
Sonramız ne olacak, nerede olacak?
Bilelim ki;
Önce kendimiz ve kendimizle bir arada olduklarımız var.
İnsan, doğa, hayvan, bitki.
Hepimiz bir bütünüz.
Kendini,
Diğer yarını,
Kendi ötekini,
Diğerlerini,
Diğer yarını,
Önce anla,
Sonra sev, saygı duy.
Sevmek, bir insanı sevmekle başlar.
Sevmek, bir hayvanı sevmekle başlar.
Sevmek, bir bitkiyi sevmekle başlar.
Sevmek, doğayı sevmekle başlar.
Sevmek, dünyayı sevmek başlar.
Sevmek, evreni sevmekle başlar.
Bu algıyla kurulacak iletişim dili,
Daha güzel mutlu bir dünya inşasının yoludur.
İçinden kalbinin o sızlayan yerlerinden özlenen dünya isteğidir bu.
Bunları bilmek ve uygulamak. Ama kimle, nerede, ne şekilde, ne zaman?
Herşey gerçekte insanın elinde.
Sevelim sevilelim.
Günün Sözü: dogmalara inanan, saplantıları olan insanı eğitmek çok zordur.