Aynı akşam Mersin Devlet Opera ve Balesinin açılış konseri vardı. Açılış konserinde olması gerektiğini düşünerek ve daha kentte 24 saatini doldurmadan gala konserine gitti.
1947 yılında Madam Butterfly Operası’nın oynandığı sanat ve kültür kenti Mersin’de, yeni atanan bir Vali’nin ilk günü ziyaret ettiği ilk yerin ve ilk katıldığı etkinliğin böyle bir sanat olayı olması Mersin adına çok sevindirici ve gelecek için de ümit vericidir.
Bundan tam 70 yıl öncesini hatırlamadan geçemiyorum.
1943 yılında Tevfik Sırrı Gür Mersin’de göreve başlamıştı. Kısa zamanda, kentte bu gün hala kullanılan ve bazıları kendi adıyla anılan birçok eser bıraktı. Bunların en başında bugünkü adı Kültür Merkezi olan Halkevi Binası’nı sayabiliriz.
Tevfik Sırrı Gür 29 Ekim 1946 günü açılan Halkevi binasını:
“Ben ne mesut bir insanım ki, milli mimarımızın en güzel bir eseri olduğu kadar Halkevi mimari tekniğinin de az eksikli bir örneği bulunan bu kültür kaynağını milli medeniyetimize mal edilmesi yolunda mutlak bir muvaffakiyet sahibi edilmiş bulunuyorum.
Ben ne talihli bir idare amiriyim ki, inşa malzemesinin ve elemanlarının en az ve çok pahalı olduğu yıllarda böyle muazzam bir işe başlamak cüretini ve imkanlarını veren medeni ve taktirkar bir cemiyetin başında vazifeli bulunuyorum” sözleri ile açıyordu.
Mersin’in sanat ve kültür ağırlıklı yapısına uygun ve bu anlamda eserler veren bir Vali 70 yıl geçmesine rağmen unutulmamış, ismi hala kentte anılıyor, yaptığı eserlerde ismiyle yaşıyor.
70 yıl sonra da, Mersin’e yeni atanan bir Vali ilk gününü Kültür Merkezi’ndeki bir etkinlikte geçiriyor.
Geçtiğimiz hafta 25 Eylül günü Mersin Opera ve Balesi’nin, Valimizin daha önceki görev yeri Kırşehir’de “Neşet Ertaş Türkileri” konseri verdiğini biliyoruz; yani Valimiz sanatçılarımızla zaten Kırşehir’de tanışmıştı ve böylece bir hafta içerisinde Mersin Opera ve Balesi’nin iki etkinliğine katılmış oluyor.
Mersin’in tarihi gelişiminde önceliği “Barış ve Hoşgörü” kavramları olmuştur, arkasından da “Kültür ve Sanat” gelmiştir.
Tevfik Sırrı Gür’ü, Halkevi Binası ve Mersin’de adının da verildiği Stadyum, Lise gibi eserlerle minnetle anıyoruz.
Maalesef ondan sonraki dönemlerde eserleri ve hizmetleri ile Mersinlilerin hatırladıkları isimler oldukça azdır.
Mersin 60 yıl kayda değer bir gelişme gösterememiş, adeta Liman’ın dışında da sayılabilecek önemli bir proje gerçekleşmemiştir.
Mersin’e gelen 100 yılın fırsatı ve yatırımı Akdeniz Oyunları da yeterince değerlendirememiştir. Kazanabileceği birçok özellik dışında “Spor Kenti” de olabilecek Mersin’de şimdi Akdeniz Oyunları’nın dev tesisleri ilgisizlik içerisindedir, kaderine terk edilmek üzeredir.
Şimdi Mersin için önümüzde önemli bir şans var.
Mersin özellikle son 15 yılı kentin en önemli dört dinamikten üçünün eksikliği ile yaşadı ve gerektiği ölçüde gelişemedi, elindeki büyük zenginlikleri değerlendiremedi.
Gerekli etkinlikten uzak bu üç dinamik:
- Mersin Üniversitesi,
-Büyükşehir Belediyesi,
-Ticaret Sanayi Odası ve diğer odalar,
kentten uzak, kente yararsız bir yapıda yalnızca yerlerini muhafaza etmek amacıyla varlıklarını sürdürdüler.
Dördüncü dinamik olan ve Devlet ayağı sayılan Valiliğin tek başına çabaları ise, diğer ayakların eksikliğini gideremeye yetmedi.
Şimdi yeni bir Büyükşehir Belediye Başkanı var. 15 yıllık işlemeyen, hizmet vermeyen, verimsiz bir Belediyeyi yeniden ayağa kaldırmaya gayretle uğraşıyor.
Bu güne kadar kentle hiçbir bağlantısı olmayan, Mersin’e hiç katkı vermeyen, Türkiye ortalamasının çok gerisinde başarısız bir Mersin Üniversite’sinin boşa geçen bir 20 yılından sonra, bu ay yeni Rektör seçimi var. Yeni bir Rektör ve yeni bir Üniversite yönetimi kente inanılmaz katkılar verebilir.
Kentin dördüncü ayağı Mersin Sanayi ve Ticaret Odası ve diğer Esnaf Odaları da Suriyelilerle ve seyyar satıcılarla uğraşmanın dışında kente bir katkı sağlayamadılar. Kurdukları başarısız platformlar ve göstermelik çalışmalarla yalnızca kentin önünü tıkadılar.
Belki bundan sonra Valiliğin, Büyükşehir Belediyesinin, Mersin Üniversitesinin yeni yöneticileri ile verimli çalışmaları Odalarımızı da etkiler ve yeni yönetim kurulu üyelerinin baskısıyla çalışan oluşumların içerisine dahil olabilirler.
Mersin şu anda gelişimini sağlayacak en büyük projesi Havaalanı beklemededir…
Kazanlı Turizm Projesi henüz başlayamamıştır…
Antalya Sahil yolu tamamlanamamıştır…
Ve bunun gibi birçok proje kent dinamiklerinin ve siyasilerin ilgi ve takibinin yeterli olmamasından sürüncemede kalmıştır…
Bir de Mersin’de her dönem kentin önemli noktalarını işgal eden ve kentin değişmez Başkan ve Yöneticilerinden oluşan “Kenti Geliştirmeyenler Grubu” yine bu projelerin sürüncemede kalıp gerçekleşmemesi için Mersin’in alışılagelmiş siyasi muhalefet anlayışı içinde karşı çıkacaklardır.
Fakat şimdi yeni kent dinamikleri ile yeniden kentin gelişmesi için ümitli olmamızı sağlayacak nedenler var.
Politik, ekonomik ve sosyolojik anlamda çok değerli gelişmelerin sağlandığı, bütün kodların ve temel verilerin sorgulandığı ve dolayısıyla yepyeni bir zihniyetin çağa yaraşır hamleler yaptığı son on beş yılda Mersin, bu gelişmelere gereği ölçüde karşılık veremedi. Bunun ideolojik ve politik nedenlerini hepimiz biliyoruz; ama asıl önemlisi zihniyet değişimidir ve ne yazık ki Mersin’in kaderine hükmeden yerel dinamikler bu değişimi yeterince okuyamadılar.
Aldığı göçlerle ve hızla genişleyen fiziki yapısıyla Mersin, şimdi çok daha dinamik, üretken ve demokratik bir dönemin eşiğindedir.
Mersin’in hemen her dönem politik, sosyolojik ve ekonomik olarak merkezi idare için çok özel bir anlamı olduğunu ve Vali atamalarında bunun ölçü alındığını biliyorum.
Yeni Valimizin de sahip olduğuna tanıklık ettiğim çağdaş vizyonuyla ve mesleki kariyerindeki başarılarıyla Mersin’de şanslı bir dönemi başlattığına inanıyorum.
Böylece de Mersin özellikle son on beş yılda kaybettiği zamanı telafi eder ve elindeki zenginlikleri değerlendirir.
HARUN ARSLAN