“Değerlerine sahip çıkmak, millete hizmetle, yapanla yıkanı ayırıp unutmamak, milleti birlik içinde istikbale taşıyan değerlerdir.” 

Elbette her seçim her dönem önemlidir ama bu seçim yeni sisteme geçiş için apayrı bir anlam ve önem ifade etmektedir. Çünkü referandumda halkın oylarıyla kabul edilen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” 24 Haziran seçimleriyle ilk kez uygulanabilir olacaktır. Uygulanamaz olabilmesi için de, meclis çoğunluğunu, eski sisteme tekrar döneceğiz diyen muhalefetin alması ve yeniden meclisin Anayasa değişikliği yapması gerekecektir. Bu, bana göre olası gözükmemektedir. Zira yeni sistemi halk kendisi kabul etti. Uygulama sahasına geçmeden ve sonuçlarını görmeden halkın kendisiyle çelişki içinde olmasını düşüneceğini sanmıyorum. Milletin tercihinin istikrar ve hizmetten yana olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Türk Milleti vefalıdır. Kendisine hizmet edeni, hürmet edeni, değer vereni ve değerlerine sahip çıkanı asla yolda bırakmaz.

Düşman bileşkesinin bileşenleri; PKK, FETÖ, DHKP-C, PYD ve DEAŞ gibi vatandaşlarımızın kanını oluk oluk döken terör örgütleridir. İşte bu örgütler Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. Tayip Erdoğan, bölünmüş yollar, tüneller, köprüler, barajlar, nükleer santraller, okullar, yerli silahlar, hızlı terenler, hava limanları, şehir hastaneleri, Türkiye’nin bütçesi bile yetmez diyerek yapılabilir mi diye düşünülmeyen ve yıllarca yapılamamış Mersin –Anamur-Alanya sahil yoluyla, haberleşme uydularıyla ve dev gemilerle Türkiye’ye çağ atlatmış ve çehresini değiştirmiştir. Bunları yapan adama düşman olan terör örgütleri Türkiye’nin de düşmanlarıdır. Ama Erdoğan’ın dik duruşu içteki ve dıştaki düşmanlarımızı çıldırtmaktadır. Özellikle yıllarca Türkiye’yi sömüren dış düşmanlar artık Türkiye’yi sömürememektedir. Hep birlikte bir kez daha 24 Haziran’da Tayip Erdoğan ve partisi diyelim ve Türkiye düşmanlarına “Osmanlı tokadı”nı vuralım. Bunun için de düşman bileşkesinin hedefi Türkiye olduğuna göre, bileşkeyi takip etmek gerekir. Vakit yok. Vakit, Türkiye’ye sahip çıkma vaktidir.

Meydanlarda mikrofonun karşısına geçenler başlıyorlar asmaya, kesmeye, yakmaya, yıkmaya, sökmeye (tarladan patates sökmüyor apolet söküyor), kapatmaya ve tehditlere..
Küsmece, darılmaca, üzülmece olmasın, diğer manifestoların; yıkmak, devirmek, engellemek, eski düzeni geri getirmek gibi vaatlerde bulunması benim için hiçbir mana ifade etmiyor. Oyum; yıkandan, rafa kaldıranlardan, ikincilik için uğraşanlardan yana olmayacak. İkincilik için yarışan diğer liderlerin olumsuz vaatlerine bakıldığında, Erdoğan’ın ve partisinin bu seçimi de kazanacağını görmemek için ya kör olmak ya da bakmamak gerekir. 24 Haziran’ı göreceğiz, Halep’te harabe oldu ve uzakta ama arşını millet eline almış sandığa ölçmeye gidecek.

“Konu 3-5 ağaç değil hala anlayamadınız mı?” denen gezi kalkışması sözüm ona “tertip komitesi” ne istiyordu?
Üçüncü köprü projesi iptal edilsin. Kanal İstanbul projesi hayata geçirilmesin.
Üçüncü Havalimanı ihalesi durdurulsun. Enerji santrallerinin yapımından vazgeçilsin.

Bu maddeler bir başka Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin vaatleriyle örtüşmüyor mu?. Daha kötüsü o tarihte proje halindeydi ve uygulamaya geçilmemişti. Şimdi bu projelerin birçoğu bitirilme aşamasına gelmiş bunların hepsini durdurmaktan bahsedilmesi garip.

 İnce kazanırsa, bütün yatırımları durduracak.. Nükleer enerji yatırımını da rafa kaldıracak… Zira, “Önceliğimiz nükleer değil, güneş enerjisi” diyor İnce. Başka? “Kanal İstanbul projesini iptal edeceğim. Yerli otomobil geri bir proje, zaman kaybı.”da diyor. Vaatler yapma değil yıkma…

Kanal İstanbul’a karşı, dünyanın en büyük havalimanına karşı, köprülere karşı (Geçi 4. Köprüyü de ben yaparım şeklinde de konuşmuşluğu var sanırım, ama yinede karşı), tünellere karşı, yerli otomobile karşı (marka olmadığı için karşıymış), her türlü dev yatırımlara karşı (büyüklük kompleksi var mı demek lazım acaba). Kısacası Cumhurbaşkanı seçilir de hükümet olursa tüm projeleri rafa kaldırmayı düşünüyor herhalde… Yapılmakta olan büyük projeleri durduracak.. “Kapatacağım, küçülteceğim.. vb.” gibi söylemlerin halkta karşılığı yoktur.

Bugün; dünyanın en büyük havalimanına kavuşmak üzereyiz. Avrupa ve Asya kıtalarını, denizin altından Avrasya Tüneli ile birbirine bağlanmış durumda. Yavuz Sultan Köprüsü yapıldı. AKM modern bir opera binası yapılmak üzere çalışılmakta. Anamur’a 60 kilometre mesafede ve 40 yıldır beklemekte olan Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli atılmış durumda. Kimse kusura bakmasın bunların durdurulmasına ve yıkılmasına asla halk müsaade etmeyecek. Oy vermeyecektir. Bu arada, “1’inci köprüyü Demirel yaptı, 2’nsini Özal, 3’üncüsünü Erdoğan, 4’üncüsünü de ben yaparım, nolmuş yani?” sözünü de duymaktayız. Yalnız, projesiz, plansız, hangi yetkiyle,  düşünmeden nereye yapacağını söylemiyor/söyleyemiyor.

Bu konuyu bir köşe yazarından küçük bir alıntı ile pekiştirelim:
“Hava limanı? Satılıh abi…
İHA’lar, SİHA’lar, savunma sanayi yatırımları peki? İptal…
Marmaray? Su basılcah…
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi? Yıkılacah!
Kanal İstanbul peki? Tıkanacah!
E Nükleer Santraller? Yıkılmayacak, orada organik tavuk çiftliği kurulacah!
S-400’ler? Yarı fiyatına satılacak!
Yerli otomobil? Suya düştü!
Su nerede? İnek içti!
İnek nerde? Dağa kaçtı!
Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu…
Temel, Kemal, Meral… Üçü de aynı nakaratı söylüyor.” Elini vicdanına koy, yakmak, yıkmak, tıkamak mı, birlik, dirlik istikrar mı? ‘Oy’unun vebalini düşün.

İkinci olabilmek için seçim meydanlarına çıkan bir diğer aday da; “Erdoğan gider, her şey düzelir” diyor ama nasıl düzelteceğini söylemiyor. Sadece halka, beni ikinci yapacak şekilde oyunuzu verin diyor. Sanki 24 Haziran 2018 seçimi, birinci olma/kazanma seçimi değil, ikinci olma seçimi. Bana göre seçimi peşin kaybetme kabulünden başka bir durum değil bu.
Birlik, dirlik, istikrar bizim elimizde. Sandıktan çıkacak.
Hoş kalın. Haziran 2018, Ankara. İsmet Kadıoğlu.