“Dostlarım, Niye yazdım? Neden yazdım? Bilmiyorum!”
Sözleriyle başlayan ön sözlü kitap yazan Sümer Şenol:
“Kişi önce kendini daha sonra kentini en sonunda Arjantin’i öğrense, ah öğrense” diyen bir yazardı. Bu sözle de kendine zor olanı tavsiye ettiğini söyler hoca.
Isparta’nın kültürde, sanatta, tüm gelişiminde hizmeti olan, eğitimci, şair, yazar Sümer Şenol hocam Corona olmuş ve geçici dünyadan daimi evine göç etmiştir.
Zaman; iki hareket arasındaki süredir. Bir eylemin oluşması için geçtiği ya da geçeceği süredir. Doğma eylemi ile ölme eylemi arasındaki süre de bu dünyada yaşama zamanıdır. Doğmak ve ölmek hareketleri arası süre, insan yaşıdır.
Ruh bedene bağlıdır. Ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesi ölümdür. Ölüm kişinin beklemediği bir anda ansızın geliverir. Bu günlerde o an Corona ile geliveriyor. “Her canlı, ölümü tadacaktır elbette.” Tatmak sözünün karşılığı ise, kişi ölmekle, yok olmaz. Hayat bulur. Ama başka bir hayat. Ölüm, bu hayatı bitiriyor olsa da, başka bir hayat başlatıyor. Ölüm bir dönüşümdür!
Bahsedeceğim Sümer Şenol hocam Corona hastalığına yakalanmış ve madde ötesi aleme geçiş yaparak gerçek evine dönmüştür.
Okula gittiğin ilk gün, babanın ilk aldığı kol saatin, mezuniyetin ve ilk iş bulman, ilk maaşı alman, öğretmensen ilk ders saatin, ilk arabanın olması, ilk evin, ilk çocuğunun baba demesi, yakın olmak istediğin kişinin ilk gülümsemesi unutulmayan ilklerindendir.
Dershaneciliğe Konya’da başladım. Denizli’de devam ettim. Dershanenin maaşlı çalışanı olarak. Denizli Final dergisi Dershanesi matematik öğretmeni olarak dört sene çalıştım. Güzel günlerdi.. Unutamadığım yerlerden biri de Denizli Final’dır.. Dershane ortağı ve bölge sorumlusu Mustafa Bilbay, yine ortaklardan Ramazan Bozkurt, Şahin Uzun ve Sadi Öztekinlerle unutulmayan dört senemiz geçti. Dört sene sonunda Isparta Final Dergisi Dershanesini bu isimlerle beraber açtık. Ve ben Dershane sorumlusu/il sorumlusu olarak çalıştım. Hiç unutamadığım Isparta.. On ortağı olmasına rağmen, sorumlusu tek ben olduğum dershanem ve çalışanları unutulur mu? Unutamadığım Isparta ve ilk müdürümüz Sümer Şenol..
Mayıs ayı sonu dershane binasının hazırlanmasına başlandı. Bina sahibimiz Muammer abimiz; şair, yazar ve çok sevimli hoş bir insandı. Yeni inşaat olan binanın dershaneye uygun düzenlemesi oldukça zor şartlarda gerçekleştiriliyordu. Tabi bu arada kadro belirleniyor ve idari görevlilerle sözleşmeler yapılıyordu.
Ispartalı ve çevresi olan, dershaneye öğrenci getirebilecek müdür lazımdı. Isparta’da uzun süre öğretmenlik, müdürlük yapmış; Türkolog, Sümer Şenol ile dershane müdürü olarak anlaştık. Bina hazırlık süresinde gelir gider ve komşu dükkanda resmi olmayan öğrenci kayıtları yapardık. Binanın oturulabilir şekline getirilmesiyle, çok kısa dönemde kapasitemizin üstünde öğrenci kayıtımız oldu. Anlaşma yaptığımız bazı öğretmenler Ispartalıydı. Bunun çok kayıta elbette etkisi vardı. Ama Sümer Şenol hocamın katkısı fazlaydı.
Beraber çıkardık. Esnafı ziyaret ederdik. Final Dershanesini ve beni tanıtırdı. Sokakta, caddede her gördüğü kişilerle sohbet ederdi. Hem de uzun süre konuşurdu. Ben Ispartalı herkesin öğretmeniyim derdi. Kendinden küçük öğrencisi olabilecek herkes elini öperdi. Bazen sohbet sonrası ayrılıp kendi kendimize kaldığımızda, hocam bu kimdi diye sorduğumda “valla ben de çıkaramadım” derdi. Neden tanır gibi konuştun dediğimde de “ayıp olmasın diye öyle davrandım” derdi.
Geçmişimizde öylesi anılar vardır ki, asla hafızamızdan silinmez, hep canlı durur ve insanın duygu dünyasında bir nehir gibi akar gider, geleceğimizde, o bizimle olur… Unutmak mümkün müdür efsaneleşen kahramanları.. Bu efsaneleşen kahramanlar hiçbir zaman unutulmuyor. Ve insanın derinliklerinde her zaman yer buluyor.
Sümer hocamla birlikte ilk sene olmamız sebebiyle de çok yoğun çalıştık. Hızlı ve sürekli çalışma sonu mide kanaması geçirdim. Isparta Tıp Fakültesi Hastanesinde altı gün yatmıştım. Sümer Şenol hocam gazetede köşe yazısı yazardı. Yazdığı köşe yazısında, “hızlı hocam, pratik hocam aramıza çabuk dön” diye yazmıştı.
Müdür masasında otururken çoğu zaman soğumuş yarım içilmiş çay bulunurdu. Neden sürekli soğuk yarım bardak içilmemiş durur diye sordum. “Biliyorsun beni velilerden çok ziyaret edenler olur. Onlara çay söylediğimde bir de kendime söylemek zorunda kalıyorum. Bu yarım bardakla da kendimin içmekte olduğum düşüncesiyle onları yalnız bırakmamış oluyorum” demişti.
Hocamın sürekli söylediği ve her sohbette tekrarladığı veciz sözleri vardı. Isparta halıları meşhur ve o zamanlar her evde halı tezgahı vardı. Bununla ilgili sözü: “Ispartalı ya okur, ya dokur.” Dershane demek test ve sınav demektir. Dershane okuldan farkı test tekniği ve pratik öğretir. Bununla ilgili sözü: “Test nesli, tost nesli” idi. Hatırımda kalanlardan biri de kadınlarla ilgiliydi: “üç buçuk saat sarma sararlar, üç buçuk dakikada erkekler de yer” derdi.
Sümer hocamızın makamı ali mekanı cennet olsun. Aile fertlerinin, dostlarının, yakınlarının ve Ispartalılarının başı sağ olsun.
Hoş olun. Eylül 2020, Anamur. İsmet Kadıoğlu.