Dürüst müsünüz?
Evet, dürüst müsünüz? Böyle damdan düşer gibi sorunca, insan biraz irkiliyor. Türk Dil Kurumu Sözlüğü “doğruluk” diye açıklıyor. Başka sözlükler “olanı yansıtma”, “gerçeği saklamama”, “bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünmeye ve göstermeye çalışmama” diyorlar. Eski Türkçe ise, “samimiyet” şeklinde tanımlıyor.
Dürüst müsünüz? Sorusunu kendimize sorduğumuzda, bazılarımız “dürüst sayılırım”, bazılarımız da “dürüst olmaya çalışıyorum” diye cevap verir. Böyle deriz ama, bana göre, dürüstlüğün birazı olmaz. Dürüst olmaya çalışıyorum demek, doğru olmayan şeyleri bazen söylüyor ve yapıyor olmaktır. En küçük yalan bile hayatımızda olduğunda, artık dürüst değilizdir. Kabul ettirmekte, kendine yakıştırmakta zorlansa da kişi doğru ile karşılaşmak için doğru olmalıdır.
*
Hırsızlık; başkasına ait bir malı, korunuyor olduğu yerden izni olmaksızın almaktır. 
Bir malın ölçüm ve tartımında eksik yapmak,
Devlete ait bir malı kendi çıkarı için kullanmak,
Malın değerinin yükselmesi için piyasadan çekmek, stokçuluk,
Rüşvet ve haraç almak, hazine arazilerini yağmalamak,
Başkasının hazırladığı proje ve buluşun altına imza atıp kendine ait gibi sunmak,
Çalıştırdığı insanın emeğinin karşılığını vermemek,
Genele ait bir bilgiyi sadece kendi çıkarları için kullanmak, 
Başkasına ait bir malı çalmak,
Bilgi çalmak ve şahsına kullanmak, hırsızlıktır.
*
Yolsuzluk nedir?
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlükte “yolsuzluk” kelimesi “bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma”ya karşılık olarak kullanmaktadır. Dünya Bankası yolsuzluğu, “Kamu gücünün özel çıkar için kullanılması” şeklinde tanımlamıştır.
*
Bu tanımlamaları şunun için yaptım:  “Yolsuzluk ve ayrıcalıklı seçkin beyazlar” başlıklı yazımda;” Böylece Ak Parti içinde, kendilerini Ak Partili olarak tanımlayan, yolsuzluğa bulaşmış bir kesim oluştu. Bunların en önemlisi şüphesiz ki paralel yapıdır. Bunların sicili bir hayli kabarık. Sınav sorularını çalıp kendi paralel yapıları içinde dağıtılmasına kadar gittiler. Parti içinde partili gibi hareket ettiler…” demiştim. Bir arkadaşımın bana gönderdiği mesaj, “hocam, yazını okudum, güzel ama, her konuyu paralele bağlamanız doğru mu?” şeklindeydi. Onun üzerine aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
“Adli Yargı Avukat-1: AÇIKLAMA 1. Bu kitapçıkta Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Alan Bilgisi Testi bulunmaktadır. 2. Bu sınav için verilen toplam cevaplama süresi 150 dakikadır (2,5 saat). 3. Bu kitapçıkta her sorunun sadece bir doğru cevabı vardır. Bir soru için birden çok cevap yeri işaretlenmişse o soru yanlış cevaplanmış sayılacaktır. 4. İşaretlediğiniz bir cevabı değiştirmek istediğinizde, silme işlemini çok iyi yapmanız gerekir.”
Bu açıklamada görüldüğü üzere hakimlik-savcılık KPPS sınavında 150 soru var. Ve Bu sorular üç bölümden ibaret. Genel Yetenek, Genel Kültür Testleri ile Alan Bilgisi Testleri. Basındaki açıklamalara göre, sınav sonuçlarına bakıldığında, soruların tümüne doğru cevap veren bir çok kişi var. Ve bir örneğini vereceğim matematik soruları dahil, tüm sorulara doğru cevap vermenin, desteksiz, bir hayli zor olduğunu düşünüyor ve bunun mümkün olamayacağını söylüyorum. Çıkan, 14. matematik sorusu şöyle: 
14-Saatte 90 km sabit hızla giden bir otomobil, 1 saatte 5 litre benzin tüketmektedir. Benzinin litre fiyatı 4,6 TL olduğuna göre, bu otomobil 138 TL’lik benzin ile kaç km yol alır? 
                              A)450 B)460 C)480 D)540 E)600  
*
2012 yılında, iki bine yakın avukat, hakimlik-savcılık imtihanına giriyor. O kadar avukat içinden, AK Parti Samsun Teşkilatı’ndaki “koca” birinci olmuş. Karısı da ikinci olmuş. Sonra
kendilerinin çaktırmadan ellerinde tuttukları medya grupları da dahil olmak üzere, pişkin bir şekilde, “Vay canına, AK Partili yöneticiler, hakimlik sınavında ful çektiler” haberi yapıyorlar.
Samsun’daki kardeşlerimizin haklarını yemeyelim. Medyada bu üstün başarıları haber olunca, ne olur olmaz diye düşünerek olsa gerek, yazılıda ikinci olan Atanur bacımız sözlüye katılmamış. Yazılıda birinci olan, kocası Ahmet kardeşimiz de, sözlüde başarılı olamamış. Veya işin cılkı çıkacak düşüncesi ile, başarılı sayılmamış. Ve hakimlik-savcılığa geçememişler.
İki bin civarındaki avukattan üçüncü sırada başarılı olan kardeşimiz İzmirli bir avukat, 
İsmet Ünsal; 93.5 puan alan Ahmet ve 93.2 puan alan Atanur’dan sonra 93.1 puanla üçüncü olmuş ama, o da mülakatta başarısız olmuş. “Bu kardeşimizin Gülen grubu ile ilgisi ne ki?” diyeceksiniz. 30 Mart belediye seçimlerinden hemen dört gün önce, İzmir’de bir grup Gülen grubuna bağlı işadamı, Tayyip Erdoğan’a tazminat davası açmış. Demişler ki, “Başbakan Erdoğan’ın, Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi’ne yönelik sözleri, bu davaya gönül vermiş kişileri incitmiştir. Her birimize 3’er bin lira tazminat ödenmelidir.” Avukatları kim?  Binlerce avukatın içinden 3. olup, sonra mülakatta başarısız olan İsmet Ünsal.
Sınavın dördüncüsü ile beşincisi kim? Tesadüf bu ya. İkisi de Kahramanmaraş Barosu’ndan.
Hatta bir tanesi, AK Parti ilçe teşkilatına da girmiş. Ancak, bu iki kardeşimiz şu an yargı mensubu. Görev yapıyorlar. Her ne kadar sınavın iptali için soruşturma devam ediyorsa da,
yargı mensupluğu görevlerini sürdürenlerle ilgili olarak, sadece “tesadüf”ü hatırlatalım; aynı ilden iki avukattan birisinin 93, diğerinin 92,8 puan alarak dördüncü ve beşinciliğe yerleştiklerini belirtelim. Kısacık bir bilgi verelim: Bu iki avukat kardeşimiz, yerel basına intikal eden haberlere göre, aynı kişilerin avukatlıklarını yapıyorlarmış “Tesadüfün böylesi, ne yaparsınız” deyip, geçelim.
92.5 puanla altıncı sırada başarılı olan Tülay Ardıç kardeşimiz ne yapmış? Mülakatta başarısız olmuş. Niye ki acaba? Aslında yazılıda çok başarılı oldukları halde, mülakatta başarısız olmalarının sebebi, planın deşifre olmasından kaynaklanıyor. Yazılı imtihan yapılıyor. Ardından karı kocaların benzer puan aldıkları medyada yer alıyor. Mülakatta da; ister istemez, tedbir alınıyor. “Yazılıda medyanın diline düştük. Sözlüde de aynısı olmasın” diye, bazı işleri göstere göstere yapma cesaretinden vazgeçiliyor. Onun içindir ki, yazılıda yüksek puan alanların birçoğu, ya sözlüye girmiyor ya da başarısız oluyor. 
“Başarı değil hırsızlık (Y. A. H. K.’dan)
Meğer; “başarılı ve disiplinli bir eğitim görüntüsü”nün arkasında “hırsızlık” varmış, “tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını gasp” varmış “ÖSYM Soruları”nı çalmışlar!.. “KPSS”nin sorularını çalmışlar!..“Askeriye’nin soruları”nı, “Polislik sınavları”nın sorularını çalmışlar!..“Hakimlik ve Savcılık sınavları”nın sorularını bile çalmışlar!.. Öyle bir “hırsızlık” ki;
“Paralelci Abi ve Abla”lar, o sınavlarda sadece “doğru”ları değil, “yanlış”şıkları bile “hep birlikte” işaretlemişler!.. İşte bu “sahtekâr”lar, işte bu “hırsız”lar, bugün kalkmış başkalarını “hırsızlık”la suçluyor, “haram yemedik” diye efeleniyor!..”
Aynı soyadını taşıyan eşler, kardeşler, abiler, ablalar veya yakın akrabalar, “KPSS sınavları”na girmişler ve ne ilginçtir ki; hepsi de “tüm soruları” doğru işaretleyip, “tam puan” almışlar ve böylece; hakim, savcı, subay, polis, doktor, maliyeci olmuşlar.
*
Bugün gazetesi şöyle haber yapmıştı; “Samsun İl İdaresi’nin 1. Hukuk Müşavirliğini yürüten Avukat Ahmet Kahrıman, 93,5 puanla birinci, eşi Merzifon Belediyesi’nin Ak Partili üyesi Avukat Nalan Kahırman da 93,2 puanla ikinci olmuştu. Sınavda 17. olan Avukat Mehmet Keleş’in de Erzurum’da AKP’nin il yönetiminde yer aldığı belirlendi.” 
Erzurum’da yüksek puan alan karı kocadan da birisi, Ak Parti teşkilatında üye imiş.
2012’de yapılan “Avukatlıktan Hakimliğe Geçiş Sınavı”nda 17. olan Av. Mehmet Keleş’in 
Bugün gazetesinde; “2012 yılında AK Parti Erzurum İl Yönetimi’nde olduğu” iddia edilmişti.
Dönemin AK Parti İl Başkanı Murat Kılıç diyor ki; “Dönemin Erzurum İspir İlçe Başkanı Ebubekir Karaduran’ın tavsiyesi üzerine, 2009 yılında Mehmet Keleş’i yönetime aldık. Keleş, sadece bir toplantıya katıldı. Başkan Yardımcısı olmak istiyormuş, olamayınca ikinci bir toplantıya katılmadı. Bir süre sonra da yönetimden ihraç ettik. 2012 yılında yönetimde olma ihtimali yok.”
Şimdi, bu adama AK Partili diyebilir miyiz? Diyebilirsek, o zaman; Fetullah Gülen’e de, Hakan Şükür’e de, İdris Naim Şahin ve İdris Bal’a da AK Partili dememiz gerekmez mi? Öyle ya;
“17 Aralık 2013’ten önce, onlar da AK Partiliydi!”