Kendini ucuz bir ambalajla sarmalayıp pahalı bir marka olduğunu sanan aptal görünümlü kişiler türedi şu sıralar. İçinde ahlaki çöküş yaşamış dış görünümü ise tamamen yöre-töre ve kan bağı egemen toprak parçası aşığı bir yapı… Etrafında yeni fikirler ve farklı her şeyi kendine tehdit kabul eden, bölgesini işiyerek belirleyen köpeğe benzer bir insandan daha tehlikeli ne olabilir. Kendince erdem saydığı şeyleri sözde kutsayan, o küçük beynin de kendince sınırlar belirleyip kendinden olmayan farklı düşünceleri benimsemeyip insanı değişmeye zorlayan, etrafındaki örümcek beyinlileri kendine akıl hocası yapan, aynı kalmayı kutsayan bir birey.
Bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi öngören bir oluşumdur marka. Yani ayırt edici özellikleri bünyesinde taşımayı başarandır.İşte tam bu noktada marka yönetimi devreye giriyor. Sadece markayı yaratmak değil asıl mesele doğru bir stratejiyle bu oluşumu sürekliliğini de getirmek asıl mesele. İnsandan marka olur mu?Demeyin sakın! Bir malı markaya çeviren yönetici, artık insanı da markalaştırmaya çoktan başladı. Yani baştan da söylediğim gibi ambalajın dış görünümü sizi kendine çekebilir. İçindeki malzeme ne kadar sağlıklı görünse de, ambalajda yazan içindekiler kısmını okumadan kullanmayın. Kendini marka sanan insanların dış görünümüne aldanmayın. Benden söylemesi, İnsanın içinde insan, vatan ve bayrak sevgisi yoksa sağlığa zararlıdır. Ben henüz yemedim, yiyenlere afiyet ve geçmiş olsun...