Ara sıra Mersin’de tuhaf, değişik fikirler, farklı öneriler, uçuk hayaller 
ve vaatler ortaya atan kişi ve kuruluşları “gariplikler” başlığı ile 
yazarım; ibretle hatırlamalıyız ve yargılamalıyız diye düşünürüm.
Çoğu zaman ilk bakışta ilginç, yapılabilir, yararlı, sevimli ve sempatik 
bulabiliriz ama sonradan düşündüğümüzde ve zaman içerisinde bir 
ilerleme ve yapılabilirlik göremediğimizde, o zaman biraz da aptal 
yerine konulduğumuzu düşünür ve de üzülürüz.
Bu gariplikleri yazarken de en başta “Nazım Hikmet’in Mezarı’nı 
Mersin’e getirmek” fikrini ortaya atan bir derneği birinci sıraya 
koyarım. 
(Mersinlilerin bu fikrini Gezi Olaylarında Kemal Kılıçdaroğlu ödünç 
almış,  Nazım Hikmet’in Mezarı’nı Gezi Parkı’na getirmek istediğini 
söylemiştir.)
Tabii bu durum, Mersin’de bu fikrin mucitlerini kızdırmıştır.
Bunları bana, CHP nin açıkladığı “Asrın Projesi” ni hatırlattı. 
Projenin sunumlarını izledim, yorumları dinledim; fakat tam olarak 
anlayamadım. Hâlâ inceliyorum ve anlamaya çalışıyorum; 
anlayabildiğim kadarıyla da Mersinle ve “Mersin’in gariplikleri” ile bir 
bağlantı kurdum.
Çoğumuzun unuttuğu Marmara’ya alternatif Adana-Mersin’i 
kapsayan bir Çukurova Ekonomi Bölgesi planını hatırlayalım.
İstanbul ve Marmara bölgesinde sanayi ve ticaret alanının dolması 
üzerine, Hükümet bu bölgeye alternatif olarak Çukurova Bölgesini 
düşündü. 
Bu bölgeye Türkiye’nin en büyük havaalanlarından biri ve büyük bir 
lojistik merkez planlandı. 
Hızlı trenin bölgeye gelmesi düşünüldü. 
Kazanlı turizm projesi yapıldı. 
Mersin limanının büyütülmesi hesaplandı. 
Antalya sahil yoluna başlandı. 
Bölgede zaten önemli bir liman vardı ve otoban yollarla her tarafa 
bağlanıyordu. Serbest Bölge yeni nesil serbest bölgeler olarak 
genişletilecekti.
Yani sonuç olarak Adana – Mersin merkezli Çukurova Türkiye’nin 
ikinci büyük sanayi ve ticaret merkezi ve Anadolu’nun hem 
Ortadoğu’ya hem de Afrika’ya açılan kapısı olacaktı.
Çukurova’nın hem alt yapısı hazırdı hem de Hükümet bunun için uzun 
zamandır belli bir plan ve sistemle bunu uygulamaya başlamıştı.
Akdeniz Oyunları o günkü Hükümetin garantörlüğü ile gerçekleşmiş 
ve bölgemiz Türkiye’nin en fazla spor tesisine sahip olmuştu.
Fakat Mersin Milletvekillerinin birlik olmaması, Mersin’in lobisinin 
yokluğu, bu projeleri takip eden siyasetçilerin bulunmaması, 
Mersin’in projelerine yerel yönetimin ve onun siyasi anlayışının karşı 
çıkması, engellemesi ve geciktirmesi gibi ana sorunlar ve 
beklenmeyen bazı aksaklıklar sonucunda maalesef Çukurova istenen 
şekilde bir merkez olarak gerçekleşemedi.
Bu engellemelerle ilgili, Mersin’e yapılacak bir ihtisas hastanesine 
Büyükşehir Belediyesi’nin imar izni vermemesinden dolayı 
Antalya’ya kaydırılması gibi sayısız örnek verebiliriz.
Sonuç olarak Çukurova bu anlamda bir merkez olsaydı, belki de CHP’ 
nin yer olarak düşündüğü İç Anadolu’dan yalnızca 100 km. lik bir çizgi 
altında olacak ama burada Liman avantajı ile benim asrın projesinden 
anlayabildiğim maksadı gerçekleştirebilecekti.
Çukurova sonunda bir büyük Metropol sanayi ve ticaret Merkezi 
zaten olacaktır. 
Bunun için de olabilecek her türlü aksaklıklara ve gecikmelere rağmen 
Kılıçdaroğlu’nun projesi gibi 20 yıl beklemek gerekmeyecektir.
Nazım Hikmet Projesini Mersinlilerden alan Kılıçdaroğlu, acaba bu 
ticaret projesini de biraz merkezîleştirerek almış olabilir mi? diye 
düşünmekten kendimi alamıyorum.
HARUN ARSLAN