Her toplumun örf ve adetlerinde/kültüründe dini ve milli olmak üzere özel ve önemli günleri vardır.
Kişilere ait özel günler de vardır. Doğum günü gibi. Birçok insan ve sevenleri için özel günlerin önemi vardır ve o günlerde günün hatırlatılmasının ve kutlanmasının özel bir anlamı vardır. Kişinin bu özel günlerinde hatırlanması, hatırlayanların bir tanıdık olmaktan öte, arkadaş hatta dost olduklarını gösterir. Hatırlatmalar/kutlamalar kişiye yaşadığının farkına varmasını ve yenilenmesi duygusunu verir. Mutlu olmanın karşılığı, mutluluk göz yaşları dökülmesi olabilir.
Örneğin doğum gününde, dünyada binlerce kişi aynı gün doğmuş olmasına rağmen, sanki sadece kişinin kendisine ait bir günmüş gibi o günü sahiplenir. O gün kişi için çok özel bir gündür.
Kişiye ait özel günlerin kutlanması, o kişilere önem verildiğini ve sevildiğini göstermektir. Nasıl ki sohbet etmek için kahve bahane ettiğimiz gibi, kişinin özel günü bahane edilerek, onu sevdiğimizi, onun dostu olduğumuzu, yanında olduğumuzu hatırlatmak için, o kişinin özel gününü kutlarız. Bundan da kişi mutlu olur. Kişinin mutlu olduğunu görmek aynı zamanda mutlu olmaktır.
Bu durum kişiler içindir; doğum günü, mezuniyet günü, işe başlama günü, evlenme günü gibi isimlendirebileceğimiz özel günlerdir. Bu günler bazı kişiler için önemli bazıları için hepsi önemli olmayabilir. Önemli olan günler için kişiler hatırlamak ve unutmamak için kutlamalar yaparlar.
Aile, insan topluluklarının temelidir. Aile fertlerinin ilk elemanı da annedir/anadır.
Toplumların kültürleri ve medeniyetleri aile aracılığı ile geleceğe nakledilir. Aile bir atölyedir. Atölyenin en faal elemanı da kadındır/annedir. Çocukların eğitilmesi, ailenin en önemli görevlerinden olup bundan en çok sorumlu kişi kadındır/anadır.
Aile insan topluluklarının temelidir. Vücudumuzdaki hücre gibidir. Ailenin temelini kadınlar/anneler oluşturduğundan, toplumların huzur ve dertlerinin annelerin/kadınların durum ve tutumlarına bağlı olduğu söylenebilir.
Sorumlulukların kat kat fazla olduğu kadınlar, bizim toplumumuzda nasıl olduğunu İngiltere Veliahdi Charles, “Muhammed’in 1400 sene önce getirdiği dinin, insana, kadın ve erkeğe bakış ölçüleri, bizim toplumumuzda 70-80 yıl öncelerde bile, babaannemin sahip olmadığı haklar ve ölçülerdi..” demiştir.
Ailenin temeli olan kadın/anne için Merkel de, ülkesindeki Türk aileleriyle görüşmelerinde, “Sizlerin arasındaki aile bağının güçlü olmasına imreniyorum” demiştir.
Neden aile ve ailede kadın diyorum? 8 Mart kadınlar günü olarak kutlandı. Bu ve benzeri günler, ailelerimizin içine sosyal baskıyla sokulmaya çalışıldığını görüyoruz. Sanki kadın erkek ayırımı yapılan bir toplummuşuz gibi bu yapılıyor.
Bakın bir siyasi partili kadın “Biz kadınların tek yumruk olacağız; bundan rahatsız olanları korkutmaya devam edeceğiz” diyor. Yine bir başka kadın yazar köşesinde, 5 Mart’ta kadınlar günü için yazdığı yazıda genç kızlara şöyle diyor: “Baba evlerini terk edin, kaçın, sokaklardan korkmayın, özgürce takılın ve istersen çocuk sahibi olun; geleneklerin, inançların pabucunu dama atın..” Bu düşünce Kadınlar Günü denen özel günde kadınların hakkını savunmak, onların yanında olmak değildir. Bu düşünceler aile kurumunun, insanlık anlayışımızı yok etme çağrısıdır…
1855’de Amerikan Kongresi’nde, “İnsanlar evet, Tanrı tarafından eşit olarak yaratılmışlardır, ama, kadınlar ve zenciler insan sayılacak mı? Tartışmasını yaptıkları yazılıyor..
Bizim kültür anlayışımıza bu ve benzeri saldırılar bahane oluşturan bu günlerde, biz Türk milleti olarak dikkatli olmamız gerekmekte..
Kadın ailenin temel elamanıdır. Yani kadın demek ailedir. Kadın ailenin zenginliğidir. Kadın cennettir. “Cennet anaların ayakları altındadır.” Kadın ailenin namusudur. Kadın sırat köprüsünde yol arkadaşıdır. Kadın ailenin sığındığı limandır.
Sağlıklı huzurlu ailelerinizin olmasını dilerim. Mart 2021, Anamur. İsmet Kadıoğlu.