Birkaç gün önce, yeni atanan Mersin Devlet Korosu Müdürü’nü ziyaret etmek istedim. Kendisine telefon açtım; yerinde olmadığını söyledi.

Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürü Erdoğan Şanal’ın yanındaydı.
Devlet Korosu’nun ve Opera ve Bale’nin programlarının çakışmaması için birlikte konser ve temsil günlerini ayarlıyorlardı.

İşte Mersin’de özlediğimiz tablo buydu. 
Türk Müziği ve Batı Müziği… Bu iki farklı müziğin ilgilileri bir araya gelebiliyor, birbirlerine saygılı, işbirliği içinde bir hizmet için konuşabiliyor.

Oysa daha düne kadar anlamsız bir kopukluk, tek taraflı ilgisizlik nedeniyle bu iki müzik tarzının ilgilileri birbirleriyle temas etmeden yaşayıp giderdi. Hatta bunun ötesinde, çok daha üzücü bir tablo vardı:
Mersin’de uzun yıllardır Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği bir grup Batı Müziği seven, seçkin görünmeye özenen kişilerce hep küçümsendi, hatta aşağılandı.
Sonuç olarak da kentte birbirlerine karşıt iki müzik anlayışı doğdu.
Klasik Batı Müziği hayranı birkaç kişinin Türk Sanat Müziği’ne ve Türk Halk Müziğine karşı tavırları sonunda, bu ayrımcı anlayış artarak bu güne gelindi. 
Bir tarafta Uluslararası Müzik Festivali sevenler ve bir Polifonik Koro; diğer tarafta 12 Türk sanat Müziği ve 3 Türk Halk Müziği Korosu…
Yani bir tarafta bin kişi, diğer tarafta yüzbinler.
Klasik Batı Müziği taraftarı kişilerin yaptıkları bu aşağılayıcı, kibirli tavra karşı, Sanat Müziği ve Halk Müziği sevenler benzer bir karşı tepki göstermediler.
Onlar her iki müziği de saygı ile karşıladılar; Opera ve Bale temsillerini ve konserlerini izlediler, desteklediler.

2009 yılında Mersin’de ilk konserini veren Mersin Devlet Korosu, kurucu Müdürü Aşkın Günay’ın da özel çabaları sonunda, Mersinlilerle kısa zamanda örnek bir iletişim kurdu ve kentle uyumlu bir çalışma içine girdi. 
Bir süre sonra da Mersin Devlet Opera ve Balesi ile, geçmişin aksine uyumlu bir diyalog kurdular; hatta bunun da ötesinde, birlikte “Anadolu Kültürler Korosu” adı altında bir koro oluşturup birlikte konserler verdiler. Mersin’in kültürüne, geleneklerine zenginlik kazandıran bir örnek çalışmaya birlikte imza attılar.

Bu aynı zamanda ülkemizin de her zaman ihtiyacı olan birbirini anlama, birbirini kabullenme, karşılıklı birbirinin farklılığını bir zenginlik olarak görme anlayışının müzik alanına yansımasıydı.

Şimdi Aşkın Günay yeni bir görevde; Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Daire Başkanı… Kendisinin asıl konusu Türk Sanat Müziği olmasına rağmen, Mersin’deki tüm müzik oluşumlarına aynı derecede yakın ve işbirliğine açık.

Onun yerine göreve gelen yeni Devlet Korosu Müdürü Ali Parlak da çok değerli bir müzisyen, donanımlı bir idareci. 
Aşkın Günay’la başlayan Türk Müziği ve Batı Müziği işbirliğini daha iyi yerlere getirmeye çalışıyor; bu değerli buluşmayı sürdürüyor. Şimdiden birçok projesi olduğunu da biliyorum.
Özellikle de Mersin’de 12 Türk Sanat Müziği Korosuna eğitim, saz ve icra desteği vermeleri ve onlarla işbirliği içinde olmaları çok önemlidir, değerlidir.

Geçtiğimiz yıl MEBİDER’in gerçekleştirdiği “Mersin Kültürler Festivali”nde kentteki farklı kültürlere ait müzik ve halk oyunları, büyük bir hoşgörü ortamında birlikte sunuldu. Mersinli hemşerilerin çok anlamlı, çok büyük takdirleri ve alkışları, bu etkinliğin ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. 
Benzer şekilde Mersin Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ve Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürleri aynı hoşgörüyü ve birlikteliği zenginleştirecek, daha da ileri noktalara taşıyacaktır.

Özetle bu yıl, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile Devlet Opera ve Balesi işbirliğinin, Büyükşehir bünyesinde görev yapan sanatçıların da katkısıyla Mersin’e çok sevindirici sürprizler kazandıracağına inanıyorum. 
Bu işbirliğinin, başka alanlarda çalışmalar yapan dağınık kurumlar ve kişiler için de örnek olacağı kesindir. Böyle buluşmalar her kesime yeni bir enerji kazandırır, karşılıklı destek imkânları doğar ve sonuçta Mersin kazanır, Mersinliler kazanır.

HARUN ARSLAN