Yaratıcı güçten yoksun ve kendi bölgelerinin yapısını çok iyi 
tanıyamayan siyasi partiler ve adayları klasik tarzda, birbirinin benzeri  
ve çoğu faydasız seçim çalışmalarını yürütüyorlar.
En kolay ve alışılagelmiş seçim çalışması “esnaf gezileri”. 
Yanınızda kalabalık bir grupla dükkan dükkan geziyor, kendinizi 
tanıtıyor, esnafa hayırlı işler diliyorsunuz. Çoğu kez yanınızdakiler 
sizinle beraber dükkana giriyor ve o sırada iş yerinde olan müşterileri,  
dolayısıyla esnafı rahatsız ediyorsunuz. Çarşı çarşı dolaşan 44 adayı 
düşünürseniz, zaten siz ayrıldıktan az sonra başka bir aday aynı 
işyerine giriyordur.
20 daireli bir apartmanı düşünün; siz yalnızca onun zemin katındaki 
beş işyerini ziyaret edebiliyorsunuz.
Sonuçta birçok esnaf iş yerlerini ziyaret eden siyasilerden artık 
usanmış durumda.
Bir de sivil toplum örgütlerine yapılan ziyaretler var. 
Aslında aday ve yanında en fazla dört kişi ile yapılması gereken bir 
ziyarete beraberinde 40 partili katılıyor. Dernek binası insanlarla 
doluyor, dernek çalışanları bu kadar kişiye ikram yapmakta ve onları 
ağırlamakta zorluk çekiyorlar. Adayla gelenlerin kalabalığından 
dernek üyelerine yer kalmıyor ve onlar da çoğu zaman dışarıda kalıyor 
ve adayı dinleyemiyorlar bile...
Küçük mahalle ev toplantıları düzenleniyor. Bu toplantılarda genelde 
bir partili, kendi çevresindeki aynı partili dostlarına adayı tanıdığını ve 
ona sözünün geçtiğini göstermekten öteye gidemeyen, zaman 
kaybına sebep olan anlamsız, fuzuli ziyaretler. 
Tabii çevreyi rahatsız eden yüksek müzik sesi ile anons yapan seçim 
arabalarını da unutmamak lazım!
Kentin sosyal ve ekonomik yapısına ve değişik bölgelerine göre 
yaratıcı bir seçim çalışması maalesef yapılamıyor.
Teknolojinin ve bilişimin bunca geliştiği bir çağda hâlâ ilkel kasaba 
kültürüyle göstermelik, ama yorucu çırpınışlar.
Partilerin başarısında İl Yönetimlerinin kazanma istekleri ve çalışma 
tempoları önemlidir.
Bundan önceki genel seçimde MHP yönetiminin çalışmasının 
sonucunu gördük.
Son yerel seçimde de Ak Parti yönetimi, adeta seçimi kaybetmek için 
uğraştı.
CHP ise bugüne kadar İl yönetiminin çalışmasından etkilenmedi. 
Çünkü Macit Özcan yönetime hakim olduğu ve sokak siyasetini çok iyi 
bildiği için durumu iyi idare etti. Zaten Mersin’de önceden kararını 
vermiş,  kemikleşmiş CHP seçmeni aday çalışmalarından çok da 
etkilenmiyor.
Bugün ise MHP İl Yönetiminin dengeli, sakin ve akıllı bir siyaset 
izlediğini görüyoruz.
CHP ise Özcan’sız ilk sınavında, kaçak Özcan ve hapisteki çevresiyle 
ilgili katı suskunluğunu koruyor. Bu sessizliğin 15 yıllık başarısızlığı, 
sonrasındaki yenilgiyi ve patlayan suçlamalar sonrasında Macit 
Özcan’ın kaçaklığını unutturmaya yarayıp yaramadığını sandıkta 
göreceğiz.
Ak Parti ise bu defa İl Yönetimi ve Seçim Koordinasyon Merkezi olarak  
iyi bir çalışma sergiliyor.
Şu anda partiler içerisinde en iyi ve sistemli çalışmayı Ak Parti’nin 
yaptığını söyleyebiliriz. Özellikle basınla ilgili haberlerde ve adayların 
günlük programlarının duyurulmasında başarılı bir çalışma 
yürütüyorlar.
Partilerin diğer adaylardan farklı özellikteki adaylarını daha öne 
çıkarmaları gerekiyor. Bunlar çoğu zaman parti içi bazı iç hesaplardan 
dolayı yapılmıyor.
CHP’ nin “tek” Bakanlık yapmış, Türkiye’de bir marka olmuş adayı 
Fikri Sağlar’ı daha çok öne çıkarması gerek.
MHP’ nin “tek” Genel Başkan Yardımcısı adayı Oktay Öztürk henüz 
Mersinlilerle tam olarak buluşamadı.
Ak Parti’de ise Mersin’den seçilme şansı olan “tek” kadın aday 
Zeynep Gül Yılmaz ve “tek” düşünür, yazar, barış insanı Muhsin 
Kızılkaya var.
Her şeye rağmen, Mersin’i gereğince etkili okuyamadığı açık bir seçim 
çalışması yapmakta olan Ak Parti yönetimi, maalesef bu iki adayı 
gerekli yerlere, gerekli kesimlere başarıyla tanıtamadı.
Siyasi partilerin iç işleyişinde seçimi kazanmak için uğraşan parti 
yöneticilerinin yanında, bazı parti içi hesaplarla partinin başarılı 
olmasını istemeyen partililer oluyor.
Bunun en dramatik örneğini, son yerel seçimlerde Ak Parti içerisinde 
açıkça gördük. Şimdi o seçimi kaybettirenler, tekrar bu seçimde rol 
almaya çalışıyorlar. 
Bu tür kişiler özellikle son birkaç hafta içerisinde kendi partilerini 
zayıflatacak çalışmalarını parti içinde yürütürler. 
Mersinlilere kentin gelişmesinde, istihdamın ve refah seviyesinin 
artmasında, projelerin tamamlanmasında yalnız iktidar partisi 
milletvekillerinin etkisi ve katkısı olabileceği ise, nedense tam olarak 
anlatılamıyor.
Özetle, Ak Parti açısından, artık her seçimde kanıksadığımız gibi, 
etkin, vizyoner, çağdaş ve Mersin’in sosyal yapısına uygun dinamik bir 
seçim çalışması yapılamıyor. Her şey Genel Merkezin enerjisine, 
yararı sınırlı billboard çalışmasına ve sokaklarda bağırarak dolaşan 
seçim otobüslerine havale edilmiş gözüküyor.
HARUN ARSLAN