Toplumun bir kesimde oluşan kanaate göre; yargı siyasetin içine çekilmiştir. Milli irade tek ve mutlak yetkilidir zihniyeti; adalet, güven, birliktelik, bir arada yaşama algısını altüst etmiştir. Siyasi iktidarın denetlenebilirliği ilkesi anlamını yitirmiştir.

 

Siyasetçiler,  siyasi iktidar, siyasi iktidarın emireri bürokratlar, yandaş akademisyenler, yandaş iş adamları, yandaş savcı, hakim, emniyet görevlisi, istihbaratçı, gazeteciler dokunulmazdır, hepsi suç işleme özgürlüğüne sahiplerdir iddiaları hergün dile getirilmektedir.

 

Bu durumda hukuk yasa, adalet, hak anlam ifade eder mi?

 

Toplumsal ayrışma hızla yaygınlaşıyor. Soruşturmalar, davalar, yargılamalar, tutuklamalar, haklar, özgürlükler, terörle müzakere, ekonomik kaynakların yabancılara devredilmesi, yandaşların korunup kollanması tartışmaları vardır.

 

Yargı; çağdaş ülkelerde görülmeyen bir tartışmanın içindedir. Öylesine ki hemen her soruşturma, her dava, her karar lehte veya aleyhte tartışma konusu ediliyor.

 

Siyasetçiler gibi sokaktaki halk ta adalet var mı yok mu diye tartışıyor.

Görevi suçluyu takip etmek, soruşturmak ve yargılamak olan polisi savcıyı hakimi suçlarken, kendi lehine hareket eden, hırsızlığı, rüşveti yolsuzluğu aklayan paklayanları övmek ikiyüzlülüktür, hukuk, anayasa, yasa, adalet tanımamaktır.

 

Yargı’yı ayakbağı gören anlayışı kabul etmek mümkün değildir.

 

Yasama ve yürütme faaliyetlerinin siyasal toplumların amacına uygun olup olmadığı, her an denetlenebilmelidir. Bu durum iktidarlara daha çok saygı gösterilmesini sağlar.

 

Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda, Anayasa yoktur.

 

Yargıyı, mahkemeleri ayak bağı olarak gören anlayış; demokratik bir anlayış değildir. İdari ve adli davalarda bu serzenişte bulunursunuz artık adalet, hakimlerin ve savcıların ürettiği şeyin adı olmaz. Siyasilerin  hoşuna giden şey adalet olurmu?

 

Yargı gücünü vesayete dönüştürerek, bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz.

 

Yargının sorunları için önerilen çözüm yollarının; konjonktürel dalgalanmalara, değişen ve seçilen kişilerin kimliğine bağlı olarak sürekli revize edilmesi endişe vericidir.

 

Hukukun üstünlüğüne olan inançla; her zaman yargıyı her türlü siyasetten uzak tutmaya çalışılırken, siyasal iktidarın, yüksek yargının sorunlarına yönelik siyasi yaklaşım göstermesi son derece endişe verici bir durumdur.

 

İntikam hissi ile öç alma duygusuyla yargıyı yönlendirmeye ve yandaş yargı ile isteme uygun hukuk kararı oluşturulmasına yönelik düşünceler, Türkiye'nin hukuk devleti imajını zedelemiştir.

Siyasi iktidara bağımlı yargı yaratmak amacı her zaman siyasi iktidarların özlemi olmuştur.

Bu kutuplaşma nereye kadar böyle gidecek?

 

Tarafsız, yansız, adil yargı oluşturmaya yönelik önerilen her çözümü peşinen reddetme alışkanlığından kaçınmalıdır.

 

Siyasi iktidar, kurumlar arası ve yargı erkleri arası zıtlaşmaya meydan vermemelidir.

Unutulmamalıdır ki; adalet bir gün herkese lazım olur.

 

Günün Sözü: Ders alınmış başarısızlık en büyük başarıdır.