Çağdaş dünya; iç savaşlar sonrası din mezhep savaşlarını geride bıraktı. Barış içinde bir arada yaşamayı öğrendiler. Laiklik, hukuk devleti, sosyal devlet, özgürlük, insan hakları kurallarla benimsendi. İşleyen sistem kurdular.
Laiklik; bütün inançların, inananların güvencesidir. İnsanların inançlarına siyasetin müdahale etmemesi demektir. Laiklik ötekileştirmenin de ayrımcılığında, terörün de panzehiridir.
Ancak insanlık tarihi boyunca her din’de olduğu gibi İslamcı istismarcılar da din’in esas ilkelerini tersyüz ettiler, etmeye de devam ediyorlar.
Bu dinciler; İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’da belirtilen Müslümanlara benzemiyor. Ya neye benziyorlar?
Kur’an; akıl ve bilim öncülüğünde, hoşgörüyü, barış içinde bir arada yaşamayı, insanı hayvanı bitkiyi doğayı bir bütün olarak görmeyi, anlamayı, bilmeyi öngörür.
Siyasal-Ilımlı İslamcılar birçok ülkede iktidara geldi, beceremediler.
Dinciler; demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü, dürüstlüğü, hakkı, hukuku, adaleti, hoşgörüyü barış içinde bir arada yaşamayı anlayamadılar, özümleyemediler, kabullenemediler. Dillerinde nefret, gözlerinde kin, midelerinde haram, ellerinde kan var.
Kavramlar yanlış tartışılıyor. Yandaş uzmanlar türedi. Halka yalan söylüyorlar. Herkes kendi ideolojik saplantılar içinde yorum yapıyor.
Demokrasi diye özgürlük diye nihayet İslami kuralara dayalı rejim kuruyoruz diye diye, yalan dolan talanla, yediler semirdiler doydular, insanları ben ve öteki diye ayrıştırdılar.
İslam dünyasında; dini duyarlılık ile şiddet, cihat ile terör arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar öfkeli nefret dolu insanlar var. Samimi Müslümanlar; çaresiz, aciz, şaşkın durumda.
İslam ülkelerinde çatışmalar artıyor. Kentler yakılmış yıkılmış insanlar katlediliyor.
Siyasal İslamcılar-radikalar İslamcılar; kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik her türlü iğrenç hile oyun tezgah kurmayı meşru gören sapkın akıma dönüştü. Küfür hakaret cephesi; kan istiyor, kaos istiyor. Peki ama neden?
Din, ideolojilerle yarıştırılırken, Dini söylemler de, ideolojik oldu.
İstismarcı siyasetçiler ve alimler; dinden kendini meşrulaştıracak veya ötekini dışlayacak argümanlar seçme yarışına girmiştir. Yüzlerce İslamcı grup birbirlerini İslam dışı görüyor, çatışıyor. Kavgalar din üzerinden veriliyor.
Ancak Müslümanlar hala Ortaçağ düşüncesine dayalı yaşam tarzını esas alan insanlar biat algısıyla dogmalarla köleleşmiş durumda. Kin, nefret ve öfke içindeler.
İslam ülkelerinde; kan fışkırıyor, silah sesleri artıyor, bombalar patlıyor. Yakıyorlar, yıkıyorlar katlediyorlar. Ölenler ne için ölüyor? Bu durum artık normal hal kabul ediliyor.
Siyasal, radikal ya da ılımlı İslamcı olmak, vicdansız olmayı mı getiriyor?
Ben ve öteki anlayışı; yıkımın temel nedenidir. Hak adalet sadece yandaş olana anlayışı benimsenmiş durumda. Partiler, tarikatlar, cemaatler birbiri ile kavgalı. Kimse kimseyi beğenmiyor, ben gerçek Müslümanım diyor. Herkes kendi anlayışını tek gerçek kabul ediyor.
Din istismarcıları mazlumu oynuyorlar, kabadayılığa yöneliyorlar.
Emperyalist vahşi kapitalizm; Müslümanları perişan etmeye devam ediyor.
Müslümanlar liderlerin alimlerini şeyhlerini ve kendilerini eleştirmelidirler.
Yeniden dirilişin sancıları artıyor. Ufukta aydınlanmanın parıltıları ışıldamaya başlamıştır.
Günün Sözü: Akıl ve Bilimden uzak anlayış, insanları huzur güven ve mutlu olmaktan mahrum bırakır