İlkokulu okurken, niçin, neden okumak gerekir bilincine tam varamıyorsun. Ama büyüdükçe istek ve arzularını kendine göre belirlenmeye başlayınca okumak, mezun olmak nedir anlamaya başlıyorsun. Derken üniversite, diploma ve iş..
Ortaokulu’nu bitirince Mersin Öğretmen Okulu sınavlarına girdim ve kazandım. Mersin’i sadece sınav günü görmüş ve yokluk içinden okula başlamış biri olarak, yokluğu çaresizliği yok etmeyi, sadece ders çalışmak olarak gördüm.
Mersin Öğretmen Okulu’nda coğrafya öğretmenim Sefa hocam; “seni Yüksek Öğretmene göndereceğim” diye diye, ikinci sınıfın sonunda seçildim ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na gittim. Hazırlık Lisesi’nden sonra ve üniversite sınavı sonucu Ankara Fen Fakültesi’ne girdim.
Köy çocuklarına üniversitenin kapısını aralayan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu, 1959 yılında açılmıştır. Okulun kendi bünyesinde mesleki eğitim, Fen Fakültesi ve DTCF’de diğer bilgiler verilmiştir. Öğrencilerin bu fakültelerdeki başarıları kısa zamanda kendini göstermiştir. Çoğu köy kökenli bu çocuklar, öğretim üyelerini şaşırtacak sonuçlar almışlardır. Köylerden, kasabalardan seçilen zeki, yetenekli, kavrayışlı, irdeleyen, eleştiren, birey mi toplum mu önceliğinde, önceliği daima topluma verecek şekilde yetiştirilmiş bu öğrenciler üniversitede okumaları sağlanmıştır. İşte bu, Yüksek Öğretmen gerçeğidir.
Benim Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nda okuduğum dönem meşhur “68 kuşağı” dönemi. Olayların çok olduğu dönem. Okul öğrencileri, köyden gelmiş organik çocukların olduğu, milli ve manevi değerlere, düşüncelere sahiplerdi. Okulumuzda muhafazakar düşünce ağırlıklıydı.
Eğitim; çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye. Kısaca kişinin istendik davranış değişikliği kazanmasıdır.
Öğretim ise, okulda olan, planlı, sistemli bir amaca yönelik yapılan iştir. Daha basit bir tanımla eğitim adam etmeyi, öğretim ise bilgi kazandırmayı amaçlayan süreçlerdir. Öğretmen, öğrencilere okulun amaçları doğrultusunda bilgiler verir ve onun önüne çıkacak sınavlara hazırlar. Örnek olarak, matematik dersinde kişiye düşünmeyi hem de doğru düşünmeyi öğretmek ve problem çözmesini sağlamak için matematik problemlerini nasıl çözeceğini öğretmektir.
Öğretmen okulları, öğretmenlik yapacak kişileri, bu amaçla programlar, eğitir ve diploma verir. Yüksek Öğretmen Okulları, ayrıcalığı olan ve Türkiye’de 3 yerde bulunan eğitim kurumlarıydı. Okulumuz farklı düşüncede öğrencilerin fazla olduğu okuldu. Tabi ki farklılıklar zenginliktir. Karşı düşüncelerin yoğun olduğu ortamda kişi kendini daha fazla bilgilendirmek için, farklı seminerlere katılacak, okuyacak, çalışıp çırpınacak. İşte hareketli okulumuzda bu çok güzel oluşmuş ve okuldaki her düşüncedeki arkadaşlar kendilerini bilgi zengini yapmışlardır.
Bilgi zengini olmuş, kendini yetiştirmiş bu arkadaşlarımızın birçok yerde ön planda olduklarını ve yönetimlerde yer aldıklarını görüyoruz. Bürokraside, üniversitede, gazetede köşe yazarlığında, okullarda özellikle siyasette var olduklarına şahidiz. 4 defa Devlet Bakanlığı yapmış Ayvaz Gökdemir. Bu vesileyle de 2008 yılında kaybettiğimiz Ayvaz Gökdemir’i rahmetle anıyor, mekanı Cennet olsun diyorum. Yine bakanlık yapmış Ramazan Mirzaoğlu, Eski Çorum milletvekillerinden Muharrem Şemsek, şu dönemde kendi ilim olan Mersin Milletvekili Oktay Öztürk bunlardan bazılarıdır.
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılışında konuşan Milli Eğitim Bakan’ı Tevfik İleri, konuşmasının bir bölümünde, “vatandaş bizden aynı zamanda essah öğretmen istiyor” konuşmasına uygun öğretmen yetiştiren okulumuz bize dostluğu, kardeşliği, demokrasiyi öğretmiştir. Bir alt sınıf, üst sınıflardaki kızlara abla, erkeklere de abi demesini öğretmiştir. Cemiyet Başkanlığı yapan Hasan Tanrıseven’in mikrofonu eline alıp “müsaade edin iki satır konuşayım” demesi hafızamda kayıtlı ve gün gibi hatırlıyorum. Yemekhanede kızlar erkekler karışık şekilde oturup, bazılarını bir şekilde güldürüp, gülen arkadaşlara siz niye gülüyorsunuz dediğimde “onun gülmesine gülüyoruz” demesini unutur muyum hiç. Kayıtlarda durduğunu, 45 yıl sonra bazı arkadaşların kurdukları guruba girince, sayfaları çevirdikçe görüyor ve okuyorum. Öğle ve akşam yemeklerinde yemek öncesi yarım saat, yemek sonrası yarım saat volta atması unutulmuyor, hafızalarda kayıtlı ve sayfalar çevirdikçe okunuyor.
Mersinli ve Adanalılar birbirimize hemşerim diye hitap ettiğimizi unutur muyum hiç. Fac.’de karşılaştığım Hülya Arıcı ve Zeniha Özekoğlu’na hemşerim diye hitap etmem beni o yıllara götürüp mutlu ettiğini hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Bir durumu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Her birimiz savrulduk Türkiye’nin bir köşesinde hayatımızı devam ettirdik bu günlere geldik. Ancak değişimlerimiz oldu. Madden, fiziken, ruhen o yıllarımızdaki gibi kalmamış olmamız, değişime uğramamız en doğal olanlardandır.
“Yüksek Öğretmenler Unutulamaz” gurubuna Kazim Ceylan kardeşimizin aracılığı ile dahil oldum. Gecikmiş de olsa böylece Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilik dönemi eskimemiş eski dostlara ulaştım. Teşekkürler Kazim hoca.
Ben 68 yaşındayım, sanırım birçoğumuz 5 fazla 3 eksik yaşlardayız. Sert yere yatamıyorum, yumuşak, yatacak oturacak yer arıyorum. Karşımdaki tartıştığım adama “Yalan söylüyorsun” yerine “Bu söylediğin sanırım yanlış” şeklinde hitap etmek istiyorum. O zaman karşımdaki bana daha yüksek tonda cevap vermeye çalışmıyor.
Eskimemesi gereken eski dostlar ve dostluklar.
Dost dediğin, gülü dikeniyle avucunun içine alabilendir. Dost, sevgiyi çarparak çoğaltan, üzüntüyü bölerek azaltan, yarının güzelliklerini toplayarak arttırandır. Kısaca dost, varlığını her yerde hissettiğindir.
Dostluk; içinde çok fazla sevgi bulunduran bir değerimizdir. Dostluk; acılarını, üzüntülerini, mutluluğunu, sevdiklerini, düşüncelerini, paranı, eşyanı, hiç düşünmeden verebilmektir. Dostluk karşındakine saygı duymak, onu olduğu gibi kabul etmektir. Onu değişimleriyle kabul edebilmektir.
Dostluk, çukurda biriken yağmur suyu değil ki, güneş vurunca yok olsun. Gerçek dostluk, su gibi buharlaşsa da, rahmet olarak, yağmur misali geri döner.
Yüksek Öğretmen dostlukları, buharlaşmış gibi görünse de, birlikte olduğumuz zaman yağmur misali geri dönecektir ve dönmelidir.
Hoş kalın. Nisan 2017 Antalya. İsmet Kadıoğlu.