Değerli Dostlarım ;
Yine çok güzel, ilginç bir konu ile tekrar karşınızdayız.. İşte ayrıntıları..
KONUMUZ ; 30 Mart'da yapılan yerel seçimler sonucunda bir kasabada muhtar adayı olan bir vatandaşımızın muhtarlık öyküsünü sizlere anlatmaya çalışacağım.
(Eski bir deyimle) İlkokulu 9 senede zar zor bitirmiş olan Bu söz konusu muhtarın seçim öyküsü çok garip ve anlamlı.. Hem eleştireceğiz, hemde şapkamızı önümüze koyup, kara kara düşüneceğiz...
Başrollerde 30 mart seçimleri ve KONYA BÖLGESİ SINIRLARI içerisinde gelişen bir kasaba muhtarının ilginç öyküsü..
YER ; KONYA / KULU'YA bağlı bir kasaba, Feshedilen belediyeleri sonrası, yaklaşık 1500 - 2000 seçmeni bulunan bu kasabanın yeni muhtarını öncelikle buradan kutluyorum...
Bu MUHTARIMIZ 30 Mart da adaylığını koymuş ve nitekimde kazanmıştır. Kendisini bir kere daha tebrik ediyorum..
Öncelikle bu kasabalı seçmenlerden edindiğim bilgilere göre, bu muhtar hakkında ister istemez Bende bir ön yargı yürütmek istiyorum..
Bu kasabada Gördüğüm, duyduğum her şey olumsuzdu.. Tüm bu olumsuzluklardan sonra bu seçilen muhtarın bir ilkokul mezunu olduğuna bende şahsım adına inanmıyorum..Bunuda özellikle daha konumuza başlamadan önce bu yazıma öncelikli ilave etmek istedim..Çünkü YALAN,Riya ile siyasetin yapılamayacağını ve yapılan siyasette de bir kişinin etrafındaki oyun bozan otlakçılara laf düşmeyeceğini o kişiliksizlere hatırlatmak istiyorum..
Şimdi açıklamalarımıza geri dönüyoruz..
Bu muhtara, seçim arenasında rakip muhtarlar tarafından sürekli bir soru sorulurmuş''Diploman nerede ?Diye, Bu zat muhtar adayıda pek açıklayıcı cevaplar veremezmiş..
Ve tabii ki, bende konuya renk katmak için, eski yüce üstadlarımızdan derlenen çok güzel bir sözle yola devam etmek istiyorum...
Bu muhtar kardeşimiz, galiba seçim döneminde ''Tavşan kaç, tazı tut'' tekniğini çok iyi uygulamış olmalı ki, Ne olduğu belirsiz kelimelerle DİPLOMA ile ilgili sorulan sorulara bir türlü cevap veremez ve hep bu konuyu başka yönlere saptırırmış.
Bu yüzden bende,köylülerden aldığım izlenimlere göre, bu muhtarın bir ilkokul mezunu değil, herhangi bir diploma ve bir vesikasının dahi olduğuna kanaat getiremiyorum..
Ha belkide bir vesikası vardır.Sonuçta Bir nüfus cüzdanı var. Ama bir diploması kesinlikle yoktur.. DİPLOMA; Bu kişiye çok uzak bir ihtimaldir..Rüyada insanın,kanatlanıp uçması gibi uzak bir ihtimal !
Biliyorsunuz'ki var olan bir şey asla gizlenmez. Var olan bir şeyiniz varsa, İnsan Göğsünü gere gere bunu ortaya atardı. Hele hele böyle hararetli seçim atmosferlerinde bu tür etiketler kaçınılmaz bir durumdur diye düşünüyorum... Demekki o diploma yokmuş ve bizde iddaamızda haklıymışız.....
Ama öyle zannediyorum ki, bu MUHTARIMIZ çok önemli başka şeylerinde farkındaymış '' Bir diplomanın asla bir etiket olmadığını biliyormuş ''
Ve bana görede haklı..
Aslında cebinizdeki her hangi bir DİPLOMA, bu zamanda çok fazla önem arz etmiyor. Sırtınızı dayadığınız her hangi bir partiniz varsa inanın bu diploma safsatası çok'ta önemli değil..Polis amiri, hakim, Savcı vs bir üst düzey devlet memuru olmanız size bir öncelik getirmeyecektir. Bir partilinin hışmına uğramanız halinde sürülmenize engel olamayacaktır....
Ve Şunu'da anladım'ki, Siyasette bu zamanda diplomasız olmak varmış. ÇÜNKÜ BİR DİPLOMANIZ VARSA VE SİZ SİYASET YAPIYORSANIZ KESİNLİKLE HERHANGİ BİR SEÇİMİ KAYBEDERSİNİZ. Bunu'da bir kenara özellikle yazıyorsunuz..
İşte bu seçimde, bu muhtar kardeşimizin de bir diploması yoktu. cahildi Ama sonuçta artık bir gerçeğe sahip olmuştu. Bu seçimi kazandı ve lider oldu..
Ve üstelik iki kelimeyi doğru dürüst bir araya getiremeyen, derdini meramını başkalarına anlatacak kapasitesi bulunmayan bir şahsiyetmiş. Aksine, bu kasabada hiç kimse Bu MUHTARIMIZA bir şeyi bir anlatamazmış. Bu mümkün değilmiş. Çok zor bir durummuş.. Bir şeyi anlatabilmek için ya Akla karayı seçmesi yada deveyi hendekten geçirmesi gerekiyormuş.. Yani Söylenenlere göre bu yeni muhtar tam bir inat küpüymüş..
Ve maalesef şimdilerde o bir MUHTAR, bir seçilmiş ve bir kahraman..
1500-2000 seçmenin bulunduğu bu kasaba halkının bu kişiyi muhtar seçmesinin altındaki o gerçeği de hala anlamış değilim..Ama araştırıyorum..
Rakip muhtarlardan bir tanesinin AZA'SI ve köy halkından birisi ile yaptığım bir sohbette, konuyu bana şu şekilde anlatıyorlardı.
Gülmekten yerlere yıkılmaktan kendimi alıkoyamadım..Evet, İnsanlara saygılıyız ama bu denli komik senaryolar da seçimlerin vazgeçilmez gerçekleridir..
AZA VE YANINDAKİ RAKİP SEÇMEN ; ''' XXXXXXX Benim okul arkadaşımdır. Ben ilk okulu bitirdim, ortaokulu'da bitirdim ve liseyi de yarıladım.(Tam hatırlamıyorum) liseyi bitirmiş te olabilirim.Diyor ve devam ediyor ; XXXXX hala okula gidiyordu. Biz artık tüm köylüler olarak xxxx in her sene aynı sınıfa gitmesine tamamen alışmıştık.
XXXXX'ten okuluda bitiremez diye umudumuzuda artık kesmiştik. görünüşe göre 30 yaşına kadar xxxx bu okula ve o sınıfa gidecekti yada okula gidişini belkide artık çocuğu ile birlikte gideceği hesapları köylüler tarafından çoğu kez yapılıyordu. Bize xxxx le ilgili her şey çok çok normal geliyordu. Bir nevi köyün maskotu olmuştu..
Sadece olumsuz bir tek yönü vardı. Koca boyu ve diz üstündeki ÖNLÜĞÜ ile diğer küçük öğrencilerin okula gelmemesine sebep oluyordu. Çocuklar okula gitmekten korkuyorlardı... Bu yüzden biraz köyde sıkıntı oluyordu. Ben evlendim, çocuğum oldu ve xxx hala okula gidiyordu. oysaki onunla beraber okula başlamıştık...XXXX hala okuma yazma bilmez. Bilse de çok az bilir.. Bir bir daha 2 eder hesabını zor yapardı.. kesinlikle bu işlere aklı ermez.
Şimdi'de bizler düşünüyoruz. Hadi bu başımıza muhtar oldu, Biz ne yapacağız? vallahi bu bizi köyden kovar, çünkü aklı bir şeye ermez. Düşünüyoruz da bu adam köy için bir hizmet yapmaya kalkışsa bu adam nereye hangi makama başvuracak ? Kimden hizmet isteyecek? Kaymakam yerine ofis müdürüne gider..''' Diyordu bu köylü kardeşlerimiz... Bu insanlar aslında haklıydı..Köylü korkuyordu ve haklı olarak endişelerini bu şekilde dile getiriyorlardı. Diğer taraftan'da hakır hakır gülmeye'de devam ediyorlardı..
İşte o zamanın CELLO'SU şimdilerde bir Muhtar..
Ve bu adam hala okuma yazma bilmiyorsa, idrak gücü zayıfsa, Bu kasabalı şimdi bir beş seneyi bu kara cahille nasıl geçirecekti ? Ona oy verenler için belki çok önemli değil ama bu kasabada aklı selim insanlar,aydınları bu köyde şimdi ne yapsınlar ? Kime dert yansınlar..
Şimdi soruyorum ?
Cahil zihniyetlerin eline düşen iktidarlardan, bu ülkeye ne hayırlar gelebilir hiç düşündünüz'mü? Bu zihniyetlerden Ne bekleyebilirsiniz? Ne zaman bu cahilane çöküntülerden kurtulacağız ? Bu ülke kiminle, nasıl kalkınacak ? Böyle muhtarlarlamı ?
Bu ülkede bilinçsiz MUHTAR ve BLD BAŞKANLARI iktidar olduğu sürece TÜRKİYE'den HİÇ BİR MEDET BEKLEMİYORUZ..
Bana göre hükümetler BU SEÇİLME HAKKINA BİR SINIRLAMA, BİR EĞİTİM ŞARTI MUTLAKA GETİRMELİDİRLER.
Ve başka bir örnek daha vermek istiyorum.
Bu örnek, MUHTAR meselesi ile alakalı bir mesele değil ama benzeri bir mesele...Buda herhangi Bir BELEDİYEDE YAŞANAN bir başka olay..
XXX Partisinin adayı BELEDİYE BAŞKANLIĞINI kazanıyor. Kazandıktan sonra başka bir Partiye mensup olan tüm akrabalarını (Halasının oğlu, dayısının oğlu,köylüsü vs vs) her neyse, kazandığı BELEDİYESİNDE hemen çeşitli yeni görevler vererek işe başlatıyor.
MUHTAR MESELESİNDE OLDUĞU GİBİ, bu BELEDİYEDE göreve başlayan bu akraba topluluğunun da eğitim düzeyleri sıfır denecek kadar hiç yok. O bomboş kafalar bizleri yönetecek.. Ve bu adamlarda, BAŞKAN tarafından sırf akrabaları oldukları için BELEDİYESİNİN çeşitli kademelerinde xxx müdürlüklerine atanıyorlar...
Gördüğünüz gibi ne kadar vahim ve komik durumlar! TÜRKİYE'DE yaşıyoruz ve yaşadıkça da Böyle senaryoları her an ve her yerde ard arda yaşayabiliyoruz.
Aslında burada bir gerçek daha var.XXX Partili vatandaşlarımızda bu durumu anlamış değiller, şimdilik anlamaya çalışıyorlar ama değişen bir şey olmayacaktı..Yani kazanan XXX Partisi, işe full sistemlerle girenlerde bir başka partililer.. Buradada bir dengesizlik ve müthiş bir haksızlık var..
Değerli Kardeşlerim ;
Bu ülke böyle cahil beyinlerle, bu şekildeki yönetimlerle çok fazla ayakta kalamayacaktır. Her zaman sendeleyecek ve sendelemeye'de devam edecektir. Kalkınamayacak, kalkınmak içinde hep debelenecektir.
İşte bu beyinler sayesinde Hırsızlarımız, Arsızlarımız, soyguncularımız, ağa babalarımız, delikanlı geçinen serserilerimiz bir türlü bitmek bilmiyor...Aydın ve kültürlü insanlar bu tür kişiliksizlerin elinde maalesef harcanıp gidiyorlar....
Bu ülkede fetva veren Ağızlar çok konuşur oldular. Şimdilik Konuşsunlar bakalım ve hatta hiç susmasınlar. Onlar susmadıkça vatandaşlarda uykudan uyanmıyor. Bu millet böyle uyudukça her zaman acıkacak, hep ekmek kavgası, ekmek parası diye diye sürünecek.
Türkiyede bu zamana kadar kimsenin refah düzeyi daha değişmedi / değişmeyecektir de.. Ta'ki cahillerin burnu iyice sürtülene kadar, ta'ki bu kara cahiller pes edip, taakatten düşene kadar, iyice çöküp bunalımlara girene kadar, ta'ki tüm mücadeleleri sona erene kadar, ta'ki yokluktan kırılana kadar ve taa'ki teslim olup, yorgun düşene kadar ve yine çocuğunun gece uykusunda sayıklayıp''Anne canım bir çikolata, dondurma, sakız istiyor'' haykırışlarını ensesinde hissedip, kurşun gibi yüreğine saplanana kadar. Bu hazin uykularından hiç uyanmasınlar..
3 makarna ile ve 3 ayda aldığı 3 lira ile bir sakatlık ve bakım parası ile uyutulan bu kara cahiller hiç uyanmasınlar. Hatta hiç Ayıkmasınlar.. Ha Bende artık şahsım adına bunlara acımıyorum- acımayacağımda.. Deveyi hendekten geçirecek olan onlardır.Onlar düşünsün.. Ben sadece bir seyirciyim.
Bu ülkede Aydın insanları üç liraya harcatanlarda bu cahil ve kültürsüz beyinlerdir. Tutturmuşlar bir yol gidiyorlar.
Bundan böyle Bizde, bizi harcayanların avukatlığını yapmayacağız. Yok öyle üç kuruşa beş köfte. Bu kesimler, yukarıda saydığım tüm olumsuzluklara layıklar. O çileleri, o sıkıntıları çektikleri halde, hala uyuyan bu kültürsüz beyinler, maalesef sonuçlarınada katlanacaklardır ..
Gerçekler bu ülkede çok acıdır, saklayamazsınız / Saklayamayız.. Her an, her saat- her dakika her sokakta bu kültürsüz ve cahil beyinlerin bir bir dökülüp, süründüklerini görüyoruz. Ama Konuşma ve icraata'da gelince içinde bulundukları o sefillikleri unutup, birden koyu bir siyasetçiye dönüşüveriyorlar. Kimi savunacaklarınıda çok iyi de biliyorlar..
Bundan böyle Asgari ücretle çalışanların ücretleri 1.2 puan daha düşsün istiyorum.
12 saat çalışma sistemine 2 saat daha eklensin istiyorum.
Sigortasız işçi çalıştıralım. Fuhuş artsın. Yol kenarında insanlar gasp edilsin.
HGS'LER çok rahatça adam dolandırsın, Yolsuzluklar bir kat daha artsın istiyorum.
Hırsızlara, kapkaççılara mümkünse hiç cezalar verilmesin.
HSYK Adalet Bakanlığına derhal bağlansın.
Mit hoşuna gitmeyen insanı hemen infaz etsin.
Cumhurbaşkanı seçilmesin, oraya kimin canı isterse o çıksın ve otursun..
Doğudaki elektrik, su kaçaklarının parasını hep biz ödeyelim.Kardeşlerimize destek çıkalım.
Vergiyi çok kaçıralım.
Milletvekili, Bakan, Komutan,Vali ve kaymakamlar, genel müdürlerin tüm iaşelerini biz karşılayalım vs vs vs vs ...
Tüm bu olumsuzluklara LÜTFEN OLUMLU BAKALIM..
Şimdi bu güzel Konumuzu, bana ait olan bir makale ile bitirmek istiyorum..Bu makale sanırım her şeyi sizlere çok iyi anlatacaktır..
CAHİL, ANCAK CAHİLİN DOSTUDUR..CAHİLLE ASLA DOST OLUNMAZ.CAHİL BİR İNSANLA, AYDIN BİR İNSANIN DOSTLUĞU'DA OLMAZ..BUNLARIN DOSTLUĞU SADECE ATEŞ İLE BARUTUN DOSTLUĞUNA BENZER..(Mehti SARAÇ)
EREĞLİ GÜNEŞ GAZETESİNDEN ALINTIDIR..
Saygı ve sevgilerimle Mehti SARAÇ
[email protected]
|