Aziz Nesin insanlarımızın %60’ı aptal dediğinde insanların tepkileri ayyuka çıkmıştı. Aziz Nesin öldü, yazdıkları bir bir gerçek oluyor. Zaman içerisinde Rahmetlinin söylediği oranı az bulanlar bile oldu. Hatta insanların %90’dan fazlası aptaldır diyenler de oldu. Peki, doğrusu nedir?
İşin doğrusu insanlar da diğer sosyal canlılar gibi sürü psikolojisiyle yaşarlar. Kendileri fikir üretmek yerine başkalarını taklit ederler. Bu nedenle de sürekli kendilerine örnek seçtikleri insanların yanlışlarıyla yaşarlar. On milyon düşünceden bir tanesi buluştur. Yeni buluşlar insanların alışkanlıklarıyla örtüşmezler, bu nedenle de kabul görmezler. Bin kişiden bir tanesi liderdir, yüz kişiden bir kişi kanaat önderidir. Eğer buluşlar kanaat önderleriyle buluşturulamazsa kabul görmezler.
An itibarıyla, birlikte yaşadığımız insanların sağlık durumlarına bir göz atarsak toplum sağlığının büyük oranda bozulmuş olduğunu görüyoruz. Bundan elli yıl öncesiyle kıyasladığımızda obezitenin aşırı oranda yaygınlaştığını görüyoruz. Obezite diyorum, çünkü obezite hastalıkların büyük çoğunluğuna temel oluşturan bir sağlık sorunudur. Kalp damar rahatsızlıklarından başlayarak eklem ağrılarına kadar pek çok hastalık obeziteyle başlar.
Obezite bir tasarruf hastalığıdır. Kilo sorunu olan insanlarda tamamlanamamış bir sindirme sorunu vardır. Bunun da temel nedenlerinden birisi salgı sistemiyle sinir sistemi arasında koordinasyon bozukluğu olabilir, başka bir neden ise vücutta sindirimi gerçekleştirecek enzimlerin, vitaminlerin ve minerallerin eksikliği olabilir. Bir başka neden de sindirim sisteminde olması gereken bakterilerin yokluğundan kaynaklı olabilir.
Yolda gördüğünüz düzensiz bir tahta parçası hiç ilginizi çekmezken, düzenli kesilmiş bir tahta parçası gördüğünüzde onun bir gün işe yarayabileceğini üşünüp evinize götürürsünüz. Başka bir gün güzel bir kutu görürsünüz, ileride işinize yarayabileceğini düşünerek alıp evinize götürürsünüz. Bir başka gün estetik olarak beğendiğiniz bir kavanoz bulursunuz. Sonra tahtayı raf yapıp kutuyu, kavanozu üzerine yerleştirebileceğiniz bir raf oluşturmak için evinize götürürsünüz. Bir süre sonra beğeniyle topladığınız parçalar evinizde kalabalık oluşturur. İnsanların kilo alması da benzer bir durumdur.
Her besin maddesi kendi içerisinde dengededir. Eğer besinin damak tadınıza uyan kısmını tüketir, uymayan kısmını tüketmezseniz daha beslenirken dengeyi kendiniz bozmuş olursunuz.
Son elli yılda toplumda en küçük rahatsızlıkta bir hekime görünme alışkanlığı oldukça yaygınlaşmış bulunuyor. Rahatsızlığınızla ilgili hekimlerimizin öncelikli söyledikleri vitamin eksikliği ve mineral eksikliğidir. Demir eksikliği, çinko eksikliği, kalsiyum eksikliği, ya da bir başka eksiklik, ya da vitamin eksikliği karşımıza çıkıverir. Bazen mineral bakımından zengin besinler tükettiğimiz halde bunların eksikliği çıkar karşımıza. Peki, bunları vücudumuza kazandıracak enzimler, bakteriler yoksa vücudumuzda bunlardan yararlanabilir miyiz?
Hâlbuki besinlerin dengesini bozmadan tüketmiş olsaydık, hem enzimler yönünden hem de mineraller yönünden daha sağlıklı beslenmiş olacaktık. Eğer aldığımız besini metabolizma faaliyetlerine katacak unsurlar yoksa besinleri çeşitlendirmemizin de bir anlamı yoktur.
Bir ön işlemden geçen besinler metabolizma faaliyetlerimize katılamayacak durumdaysa dönüştürülür, biriktirilir. Karşımıza kilo sorunu olarak çıkar.
Çevrenizdeki insanlar sağlık sorunları yaşıyorlarsa, sağlıklı yaşamanın en kolay yolu onların davranışlarının tersini yapmaktır.
Yaptığın her işte ve beslenmede eğer doğrusunu bulamazsan, yanlışlar denizinde boğulursun.