Bunun anlamı 2015 yılında kanser, ölümlerde birinci sırayı alacak, 2020 yılından itibaren  her yıl 5.000.000 (Beş milyon) insan kanserden ölecek. Eğer ateş düştüğü yeri yakacaksa, ateş sizin evde, ateş bizim evde, ateş her yerde olacak...
           Kanseri önlememiz mümkün değil, ama yayılmasını yavaşlatabiliriz.
           Bir sorunun çözülmesi için sorunun iyi tanımlanması gerekir. 
           Geçtiğimiz yıl basit gribal enfeksiyonlar için kullanılan antibiyotiklerin hastalıklara etki etmediğini gördük. Nedeni bakterilerin mutasyona uğramış olmasıydı. Yaşamımızda kullandığımız endüstriyel kimyasallarla bakterileri sürekli olarak mutasyona uğratıyoruz. Mutasyona uğrayan her bakteri metabolizması değişmiş yeni bir bakteri türü oluşturuyor. 
            Uzmanlar, çok yakın bir gelecekte mevcut tıp bilminin acze düşeceğini ifade ediyorlar.
            Ne yapmalı?
            Her şeyi devleti yönetenlerden bekleyecek olursak, yaşadığımız facia ortada...
  Sorun çok açık, kanserin en önemli nedeni yaşamımıza giren endüstriyel kimyasallar. Tarım kimyasalları diyemiyorum, çünkü kanser hastalığının oluşmasının tek nedeni tarımsal kimyasallar değil. Kansere neden olan kimyasalları kabaca sıralayacak olursak;
1. Tarımda kullanılan kimyasallar
2. Gıdada kullanılan kimyasallar
3. Temizlik ürünlerinde kullanılan kimyasallar
4. İlaçlarda kullanılan kimyasallar
5. Sularımızı ve çevreyi kirleten atıklar olarak gruplandırabiliriz.
  Tarımda kullanılan kimyasallardan kurtulmanın yolu belli. Geleneksel tarımı daha da geliştirmek, hibrit tohumlardan, GDO'dan uzaklaşmak başlıca çözüm yolları. Konu üzerinde beş yıldır çalışıyorum ve geliştirdiğim Canlı Organik Gübre hem topraklarımızı iyileştiriyoruz hem de %30'dan daha fazla ürün artışı sağlıyoruz. Kanser ve tarım arasındaki ilişki  ‘'TOPRAĞIN ÖLÜM ÇIĞLIĞI'' isimli kitabımda bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor.
  TOPRAĞIN ÖLÜM ÇIĞLIĞI isimli kitabımda kanserin nasıl oluştuğu ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi, ortaya çıkacak her hangi bir sorunda mantık yürütebileceğimiz ‘'HÜCRE BİLİNCİ'' fikrini de herkesin anlayabileceği bir dille sunuyorum okuyucularıma. Ayrıca meyve ve sebzeleri korumak için pestisitlerle insectisitlere alternatif olacak doğal koruma yöntemlerini anlatıyorum.
  Gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılan kimyaslların birinci derecede kansere neden olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Sorun ancak geleneksel üretim tekniklerinin küçük ev işletmelerine yaygınlaştırılmasıyla çözülebilir. Gıdaların saklanılması için kullanılan kimyasallar ve tekniklerin kanserin oluşumunda önemli nedenler arasında olduğunu görüyoruz. Hamburger, salam, sosis, sucuk türü gıdaların kimyasallarla yoğurularak insanlarda bağımlılık yapacak şekle getirilmesi ilgili bakanlığın takip edeceği bir konudur. Aynı sorunun içeceklerde de ortaya çıkması konuyla ilgili mevzuatların yetersizliğinden kaynaklıdır.
  Ülkemizde kullanılan temizlik ürünlerinin hemen pek çoğu gelişmiş ülkelerde yasaklıdır. Esasen temizlik ürünlerinde algılarımız yanlış yönetilmektedir. İnsanlarımız genel olarak iyi köpüren temizlik ürünlerinin daha iyi temizlediğine inandırılmışlardır. Halbuki alkol çok iyi bir temizlik ürünü olduğu halde köpürmez. Benzin, tiner, sirke gibi ürünler çok iyi temizlik ürünleri oldukları halde hiç köpürmezler. Temizleme olayında iki faktör göz önünde bulundurulur. Bunlardan birisi yüzey gerilimi, diğeri ise lekenin çözülmesidir. Çözmeyi kolaylaştıracak enzimler hayatımıza hiç girmez.
  Kullandığımız kimyasal temizlik ürünleri yalnızca kansere neden olmaz. Bundan başka gözeneklerimizden vücudumuza absorbe edilerek bağırsak floramızın bozulmasına, vücut direncinin düşmesine neden olur. Yani bütün hastalıkların oluşmasında ortam oluşturur. Halbuki atalarımızın kullandığı kil, içerisinde bulunan enzimler yardımıyla temizliği kolaylaştırırdı.
  Eğer evsel atıklarınızı fermente edip enzime dönüştürürseniz %100 organik temizlik ürünü elde edebildiğiniz gibi atıklarınızı ekonomiye de katmış olursunuz. Facebook'da ‘'KİMYASAL KARŞITLARI'' sayfamızda konuyu resimli olarak anlatıyorum.
  Sağlığımızı korumak için aldığımız ilaçların hemen tamamına yakını vücut hücrelerimizin hiç tanımadığı ‘'HÜCRE BİLİNCİ'' teorisine yabancı kimyasallar içerir. Hücredeki bilgi birikimine yabancı olan her kimyasal kanser riski taşır. Sağlığımızı korumak için kullandığımız ilaçlar, bağırsaklarımızda sindirimimizi gerçekleştiren faydalı bakterileri de mutasyona uğratarak onların yabancılaşmasına neden olabilirler. Mustayona uğramış bir bakteri, faydalı durumundan zararlı duruma geçebilir. Bu da kanser riskini arttıran, önümüzdeki yıllarda tıbbı acze düşürecek bir olguya zemin hazırlamaktan başka nedir?
  Sularımızı ve çevreyi kirleten kimyasal atıklar gerek beslenmemizin temelini oluşturan bitkilerin bünyelerine doğrudan girerek, gerekse onların ortak yaşadıkları canlıları mutasyona uğratarak, ya da doğrudan alınarak kansere yakalanma riskimizi arttırmaktadır.
  Yazımın uzun olduğunun farkındayım ama bildiklerimi de yazamadım. ‘'KİMYASAL KARŞITLARI'' grubumuzda konuyu kısa kısa paylaşıyor, duyarlı insanları bilgilendirmeye çalışıyorum. 
  Eğer bu yazıyı okumaya ayıracak zamanınız yoksa, şimdiden geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
  Saygılarımla...
  Mustafa Koca