Hasan TÜLÜCEOĞLU
İslam dünyasının ilk sosyoloğu diyebileceğimiz İbn-i Haldun asırlar öncesinden ‘devletlerinde
insan gibi bir ömre sahip olduğu’ gerçeğini ifade etmişken bu gerçek bilinircesine ‘devlet-i ebed-
müddet’ serlevhası ile yüceltilen Osmanlı devleti en doruğa çıktığı Kanuni döneminden itibaren aynı
zamanda çöküşe de geçmişti. Hatta İstanbul’un fethi, aynı zamanda çöküşünde habercisidir.
Dini literatürde ‘sünnetullah’ diye ifade edilen Yaratıcının koyduğu kurallar sonsuz olarak
düşünülen Osmanlı içinde işlemiş ve doruktayken başlayan çöküş emareleri duraklama dönemi diye
ifade edilen süreçte bazı aydın kişilerce fark edilmiştir.
Bir çok tartışmalara konu olan dördüncü Murat döneminde devlet erkanlarından Koçi Bey
çöküşü açık seçik görmüş ve bunu belirli bir düzeyi olan dille ‘Koçi bey risaleleri’ olarak isimlendirilen
raporlarla muhtemel çözümleriyle birlikte padişaha sunmuştur.
Esasen devşirme olan Koçi Bey devlet hizmetinde kademe kademe yükselerek dördündü
Murat’ın musahibi ve sırdaşı oldu. Yaşadığı dönemde devleti ve toplumu doğru okumuş sessiz olarak
yükselen çöküş sinyallerini açıkça görmüş ve bunu devletin en üstüne ‘Koçi bey risaleleri’ namıyla
Bu risalelerde devlet erkanın yetersizliği, yaygınlaşan rüşvet ve yolsuzluklar, devlet
etkinliğinin zayıflaması, dini değer ve duygularda zayıflama ve tımar sisteminde ortaya çıkan bozulma
ve yozlaşmalar çöküş belirtileri olarak ifade edilir. Çözüm olarak ta bu hususlarda alınması gereken
tedbirler, düzenlemeler ve yapılması gereken ıslahatlar önerilir.
Koçi Bey’in devletin en tepesine yazılı olarak haykırdığı çöküş sarsıntılarını 17.yüzyıl
Osmanlısı yaşarken gerileyen Osmanlıya rağmen coğrafi keşifler sonrası Avrupa, çoktan rönesans ve
reform hareketlerini yaşamış ve artık doğunun önüne geçmiştir.
Batıya paralel bilimsel çalışmaların bazı ön adımları Osmanlıda da gerçekleşirken devlet
kendi eliyle bu çalışmaları belki farkında olmadan sonuçsuz bırakmıştır. Koçi Bey’in sırdaşlığını yaptığı
dördüncü Murat döneminde Hezarfen Ahmet ve benzerlerinin çalışmaları dikkate alındığında Batıya
başat bilimsel çalışmalarımız maalesef sonuçsuz bırakılmıştır.
Çöküşün daha Kanuni zamanında başladığına vurgu yapıp zamanında açıkça ortaya çıktığını
ve çözüm önerilerini raporlaştıran Koçi Bey’in elbet dünyada özellikle Avrupa’da olup bitenleri
görmemesi ve bilmemesi imkansızdır. Ama bu raporlarında kendi devleti ve toplumu dışında hiçbir
şeyden bahsetmemiştir. İşe dışarda olup bitenleri karıştırmadan içte yeniden yapılacak düzenleme ve
ıslahatlarla devletin eski gücüne kavuşacağını dolayısıyla yeniden Batının önüne geçeceğini öngörmüş
olmalıdır. Bu ise adı konulmamış ilk batılılaşma, batıyı yeniden yakalama ve öne geçme çabalarıdır.
Dolayısıyla Koçi Bey batılılaşmayı ilk olarak işmam etmiş devlet yetkilisidir.
Rönesans ve reform hareketlerinin henüz yeni tamamlandığı, sanayi devrimini sonuç
verecek bilimsel çalışmaların yeni adımlandığı Avrupa’yla henüz makasın açılmadığı dördüncü Murat
döneminde Koçi Bey’in raporları devletin kendini toparlamasında elbet etkin olmuştur. Bir takım
ıslahatlar sonrası bir nevi kendini toparlayan devlet duraklama döneminin en güçlü yıllarını yaşamış,
doğuya karşı kazandığı Bağdat zaferi çöküşe geçmiş devlete uzun bir ivme kazandırmıştır.
Koçi Bey raporları sultan İbrahim’den sonrada ciddiye alınıp benzer tedbirler alınmaya ve
ıslahatlar yapılmaya devam edilmiş olsaydı muhtemelen Osmanlı eski gücüne kavuşabilecekti. Bu
mümkün olmasa bile Batıya başat bilimsel çalışmaları yakalayıp sürdürebilecektik.
Bizce Koçi Bey, raporlarıyla bu sonucu hedeflerken asıl gaye de çöküşe girmiş ve en önemli
rakibi Avrupa’ya karşı bir adım gerilerde bulunan devleti yeniden başat hale getirmekti. Batıyla arayı
açmamanın, birinciliği kaybetmiş yarışta yeniden öne geçmenin işaretlerini Koçi Bey, ‘Koçi bey
risaleleri’ adıyla anılan raporlarıyla vermiştir.