Günümüzde çok tartışılan konulardan biri başkanlık sistemidir. Hatta 7 Haziran’da
yapılacak seçim çalışmalarının da içine girdi. Türk toplumunun başkanlık sistemine
yaklaşımları ise üç grupta toplanıyor diyebiliriz. Sanıyorum ki, taraf olanlar ile karşı
olanlardan öte büyük çoğunluğunu temkinli yaklaşanlar oluşturuyor. Taraf olanlar ile
karşı olanların kendilerine göre bir tutarlılığı bulunuyor. Fakat asıl olan başkanlık
sistemine temkinli yaklaşanları anlamak gerekiyor. Çünkü ya sistemleri yeterince
tanımıyorlar ya da zihinlerinde cevabını bulamamış soru işaretleri var. Bu soru
işaretlerinden biri, başkanlık sistemi ile bizde de uygulamada olan parlamenter
sistemin demokrasi yönünden farkıdır. Gerçekte bu iki sistemin demokrasi yönünden
farkı var mıdır?
Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin melezi, yarı başkanlık sistemini tartışma
dışında tutacak olursak; demokrasi yönünden karşılaştırılacak iki sistem bulunuyor:
Biri başkanlık sistemi, bir diğeri de parlamenter sistemdir. İki sistem arasında
demokrasi yönünden prensipte bir fark bulunmuyor. Elbette farkın doğmamış olması,
her sistem içindeki gaz-fren benzetmesi kuvvetler arası denge mekanizmasından
kaynaklanır. Yani yürütmeyi elinde bulunduran hükümetler ile parlamentoların
(meclislerin, senatoların, temsilciler meclisi v.s) birbirini dengeleyeceği varsayılır.
Fakat prensipte fark olmasa da uygulamada evdeki hesaplar çarşıya uymayabiliyor.
Uygulama örneklerine baktığımızda, İngiltere parlamenter sistemi ile ABD başkanlık
sistemini birbirine emsal gösterebiliriz. İkisi arasında demokrasi yönünden fark yok
gibidir. Çünkü sistemler çıkış noktasından fazla uzaklaşmamıştır. Biraz daha Kara
Avrupa sistemleri ile karşılaştıracak olursak; ABD başkanlık sistemi demokrasi
yönünden daha iyi gibidir. Fakat, Afrika, Ortadoğu ve Asya ülkeleri için söyleyecek
olursak; böyle ülkelerde başkanlık sistemi iyi işlemiyor. Çoğunluğu için bunlara
başkanlık sistemi demeye bin şahit ister. Çünkü sistemin adı var kendisi yoktur.
Peki, Türkiye için ne söylenebilir? Bazı ara dönemleri, kesintili dönemleri saymazsak;
Türkiye 1876 yılından beri parlamenter sistemi uyguluyor. Fakat kabul etmek gerekir
ki, Türk parlamenter sistemi de iyi işlemiyor. Demokrasi yönünden çok makbul, ideal
bir parlamenter sistem sayılmaz. Hatta her geçen zamanda daha da parlamenter
sistem olma özünden uzaklaşıyor. Bu noktadan ele alıp, başkanlık sistemine geçelim,
tartışmasını yürütenleri anlamak gerekebilir.
Fakat yine de soru işaretleri bitmiyor. Madem ki parlamenter sistem iyi değil;
başkanlık sistemi daha iyidir, sonucuna varmak biraz güçtür. Çünkü Türkiye’nin hiçbir
döneminde başkanlık sistemi tecrübesi olmamıştır. Mesela, en azından, yasama
kuvveti ile yürütme kuvveti dengesinin nasıl sağlanacağı net değildir. Eğer başkanlık
sisteminde, yasama ile yürütme arasında keskin bir ayrım olmazsa demokrasi
yönünden yine sorunlu sistem olacaktır. Bu noktadan bakıp başkanlık sistemine
temkinli yaklaşanları ve karşı olanları anlamak gerekir.