Nefes almamız, sindirim sistemi, dolaşım sistemi gibi sistemlerin çalışmasıyla, salgı sistemimizin, bağışıklık sistemimizin çalışması kontrolümüz dışında gerçekleşir. Sinir sistemiyle salgı sistemi arasında muhteşem bir koordinasyon vardır. Psikolojik temelli rahatsızlıklar, obezite, bağışıklık sisteminin çökmesi bu koordinasyonun bozulması sonucu ortaya çıkar.
Sinir sistemini akıllı sistemle donatılmış bir evin elektrik devrelerine benzetirseniz, dendritlerle aksonlar arasında yük birikmesi, ya da kısa devre oluşması sonucunda çalışan bazı merkezler uyarılamaz. Uyarılmayan salgı sistemleri devre dışı kalır.
Bir salgı sisteminin devre dışı kalması, ya da yetersiz çalışması sistemin uyarılama eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi, metabolizma faaliyetinin gerçekleşmesi için gerekli olan maddelerin eksikliğinden de kaynaklanabilir.
Sinir hücreleri, normal vücut hücrelerinin tükettiği enerjinin on katından daha fazla enerji tüketir. İnsan beyni tek bir düşünceye odaklanırsa bütün enerji o hücrelere aktarılır, vücudun sistemlerini uyaracak diğer sinir hücrelere enerji aktarımı gerçekleşmez. Çok enerji harcayan sinir hücreleri diğer sinir hücrelerini baskılamış olur.
İnsanlar kaygı içerisinde yaşıyorlarsa, doğal olarak kaygılarına odaklanırlar. Ülkemizde psikolojik temelli rahatsızlıkların artmasının nedeni gelecekle ilgili kaygılarının artışıyla doğrudan ilişkilidir. Kaygı yoğunluğu artan insanlar ister istemez kaygılarını gidermeye yönelirler. Yani beyinde bazı sinir hücrelerinin daha aktif hale geçmesi, diğer sinir hücrelerinin baskılanmasına neden olurlar. Bu durumun sonucunda beyinle beden arasındaki çalışma uyumu bozulur.
Sinir sistemiyle salgı sistemi arasındaki uyumun bozulmasını bireyin agresifleşmesinden anlayabiliriz. Bir ileri aşamada ise sindirim organımız midede rahatsızlıklar gözlenir. Mide rahatsızlığı çeken bir insan, ağrının başladığı tarihin yaklaşık iki yıl öncesinde sıkıntılı bir durum yaşadığı ortadadır. Bu durum istatistiklerle ortaya konulmuştur.
Salgı sistemiyle sinir sistemi arasındaki koordinasyon bozukluğu bağışıklık sisteminin çökmesine neden olur. Bu vücut direncinin düşmesine neden olur ki birçok hastalığın da tetikleyicisidir. Önümüzdeki 2015 yılında ölümlerde kanserin birinci sıraya yerleşecek olması, kalp damar hastalıkları, obezite, kas yırtılması, kas erimesi diyabet gibi hastalıkların artacak olması da doğrudan uyusorunuyla ilgilidir.
Bir toplumda psikolojik temelli rahatsızlıklar artıyorsa bu işsizliğin, gelecek kaygısının arttığı anlamına gelir ki, sosyal adaletin dengeleri bozulmuştur. Gayri safi milli hâsıladan alınan paylar arasındaki makas açılmıştır. Bu durum toplumsal patlamaların da habercisidir.
Saygılarımla...