Oysa, AKP'nin görünür işleri yanında görünmez yararları da oldu.
Meselâ duble yollar.
Kâğıt gibi yollardan geçiyoruz. Gerçi, bu yollar sayesinde kâğıt üzerinde zenginleşenler oldu diyenler var ama, olsun; sonuçta mümin iş adamlarımız kazandı.
Aynı zamanda, sıfırdan pek çok iş zengini yaratıldı.
Bir okul gibi çalıştı adeta.
İnsanlara akıl pratiği kazandırdı.
Kardeşlerimiz aldıkları işlerle zenginleşirken bir yandan da iş öğrendiler. Fena mı?
Şehirlerimizde modern AVM'ler yükseldi. Yüksek yüksek binalar yapıldı. Kıskananlar bu binalara rant kuleleri diye isim taktılarsa da memleketimizin oldu sonuçta.
Dünyanın hiç bir başkentinde olmayan saray, bizim başkentimizde var. Munafıklar şimdi de bunu doladılar dillerine. Efenim, “görgüsüzlük abidesiymiş, bin odası varmış!” Eee, Çavuşesku'nun sarayı 1100 odalıydı. Çavuşesku kadar da mı olmamalıydı?
Helena'nın yüzlerce çift ayakkabısı vardı. Öldükten sonra züğürt diktatör diye mi anılsalardı?
Bir de muhteşem uçağımız var. ABD Başkanının uçağı bile bizimkinin yanında solda sıfır kalır. Bunun yanında üç tane daha var ki, hangi başkanın demirbaşı bu kadar zengin?
Ciplerde başörtülü bacılarımızı görünce göğsümüz kabarıyor. Başörtüsü müslüman kadının simgesi olmasaydı, bu hanımların müslüman iş adamlarımızın eşleri olduğunu nereden bilip, övünecektik.
Birçoğu Türk asıllı olmasa da, nihayet onlar da kardeşlerimiz sayılır. Aynı peygamberin ümmeti değil miyiz?
Gerçek İslâmı da AKP sayesinde algıladık. İndirilen dinle uydurulan dinin farkına başka nasıl varabilirdik?
AKP sayesinde eski sağ-sol, alevi-sünni bölünmüşlüğü de kayboldu gitti. Şimdi idrak sahibi insanlarımız “mesele vatansa gerisi teferruattır” noktasında birleşip, milli birliğin en güzel örneklerini veriyorlar.
AKP sayesinde değerlerimizin farkına vardık.
Cumhuriyetin ne kadar faziletli bir rejim olduğunu kavradık.
Büyük Atatürk'ün vazgeçilmez değerini bir kere daha coşkunlukla teyit ettik sayelerinde, hem de defalarca. 10 Kasım'da anıtkabiri dolduran yüzbinler bunun ispatıdır.
Başka iktidarlar döneminde anıt kabir bu kadar kalabalık toplayabiliyor muydu?
“Götürüyorlar ama çalışıyorlar” sözünün yanlış olmadığını da öğrendik.
Bununla ilgili fetvayı Hayrettin Karaman isimli alimimiz vermişti. Neydi o fetva: “Yönetenlerin yüzde 15 götürme hakları vardır.”
Paralar o kutularda ve kasalarda bu fetvaya dayanılarak istiflendi.
Günahı O'na ait.
Hem, bankaya yatırılıp harama mı bulaştırılsaydı paralar?
Dinimiz faizi haram kılmıyor mu? Ne yani, kutu yerine, kasa yerine mutfak raflarına mı dizilseydi?
Bir kol saatini dillerine doladılar. Bir bakanın o kadar masumane bir hobisi de mi olamaz yani?
İftiraların kaynağında çekememezlik var, çekememezlik!
Üçüncü köprümüzü, üçüncü havaalanımızı, Marmaray'ımızı kıskanıyorlar.
Paralel savcılar dış çevrelerden aldıkları talimatla üzerlerine yürüdüler. Hepsi fos çıktı. Ortada ne dosya, ne klasör var. Hangi belgelerle onları yargılayacaksınız?
Eğitimde hamle üstüne hamleler yaşanıyor. İmanlı gençlik için bütün okullar imam hatip okullarına dönüştürülüyor.
“Kindar gençlik” yerine “dindar gençlik” ikame ediliyor. Daha ne isteriz?
Kıskananlar çatlasın!
Gözünüze dizinize dursun!