Bu tip okumaları yapanlar, nedense pek yanılmadılar.
Türkiye NATO’ya girdikten ve Amerika’nın müttefiki olduktan sonra hakkımızdaki kararlar hep okyanus ötesinden verilmeye başlamış demek ki.
Amerika’daki tink-tank kuruluşları bu günlerde hem Ortadoğu, hem Türkiye üzerine kafa patlatıyorlarmış.
Bunları uzun, orta ve kısa vadeli olarak tanımlamak mümkün de, hangisinin kısa vadeli olduğunu kestiremiyoruz.
Ortadoğu’da uzun vade için yapılan plan ve programlar belli.
Biri “Büyük Kürdistan”ı, diğeri “Büyük Ermenistan”ı kurmak üzerine.
Zira, İsrail’in her iki müttefike de ihtiyacı var.
İsral’in güvenliği ise bu coğrafyada Amerika için hayati önem taşıyor.
Amerika’nın PYD’ye kol kanat germesi, “Büyük Kürdistan”ı inşa etme projesi nedeniyle.
Almanya’nın “soykırım” iddialarını Meclisinde kabul etmesi ise Ermenistan konusunda atılacak adımların işaret fişeği.
Amerika’nın “müttefikim” dediği ilişkileri menfaat ipliğine bağlıdır.
Amerika’nın çıkarı nerede biterse iplik orada kopuyor.
Amerika’nın Türkiye ile olan ipliği urgan düğümü gibi.
Türkiye, ordusuyla, tarihiyle, coğrafyası ve stratejik konumuyla Amerika’nın kolay kolay gözden çıkaramayacağı bir müttefiktir.
Yani, kolay kolay bu düğümü koparmak istemez.
Ne var ki, son zamanlarda Türkiye’nin bazı politikalarından, özellikle dış politikada attığı adımlardan memnun değil.
İç politikada demokrasiden uzaklaşmak, basını zap-ü rapt altına alma girişimleri Obama yönetimini rahatsız ediyor ama, bunlar hep söylemlerde kalıyor.
Amerika sözcüleri neyin, nerede hangi üslup çerçevesi içerisinde konuşulacağını iyi biliyorlar.
Bizimkilerin yaptığı gibi “Eyyy” diyerek meydan okumuyorlar.
Diplomasinin nazik dilini kullanıyorlar.
Oradan gelen haberlere göre, Amerika “ılımlı islâm” projesinden vazgeçmek istiyor.
Suriye politikasındaki başarısızlığın onarılmasını bekliyor.
Ortadoğu politikasında Türkiye’den ziyade İran’a yaklaşmanın yararlarını gözden geçiriyor.
Bu, aynı zamanda “Sünni islâm” yerine, “şii islaâm’a” selâm çakma alıştırmasıdır.
Son cümle olarak; Türkiye’deki yönetim Amerika’nın çıkarlarına taş koymadığı sürece sorun teşkil etmeyecek.
Demokrasi olmuş, olmamış Amerika’nın umurunda değil.
Ha, bir de Fetullah Gülen’i asla iade etmeyecek. Çünkü O da Amerika’nın çok sağlam bir müttefiki durumunda.
Anlayacağınız; Cumhuriyetin değerleri tekmeleniyormuş, laiklikmiş, dindar anayasaymış, başbakanın dediği gibi “manayasa”ymış, partili başkanlıkmış;
Bunlar ne Amerika’nın, ne AB’nin umurunda.
İş,her zaman olduğu gibi millete düşüyor.