Hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin de olmalı.
Yönetilenler, bu cetvele katkıda bulunmalı.
Yönetenler bu cetvelden kendilerine pay çıkarmalı.
İşte bizim belirlediğimiz doğrular ve yanlışlar:
Çözüm süreci baştan sona yanlıştı. Hükümet yetkilileri de itiraf ettiler ki, bu süreç boyunca teröristler dağdan inip şehir merkezlerinde yapılanmışlar. Askerimize-polisimize kalleşçe tuzaklar kurmuşlar.
Nerede terörist varsa oraya tankların girmesi doğrudur. Son terörist temizleninceye kadar tankların oralarda kalması da… Güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesini sonuna kadar destekliyoruz.
“Ne istediniz de vermedik?” sitemiyle itiraf edilen bir cemaat yapılanmasının devletin hücrelerinden temizlenmesi operasyonu doğrudur ve desteklenmelidir. Ancak, hukukun dışına çıkılarak uygulamalar yapılıyorsa bu yanlıştır.
Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı doğrudur. Ancak, bir insanın, milletvekili de olsa her türlü mel’aneti işleyip, vatana ihanet edip, dokunulmazlık zırhı altında korunması yanlıştır. Bu meyanda, devletimizden maaş alıp, Yüce Meclisin çatısı altında vatanımıza-milletimize ihanet içinde bulunan vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönündeki karar doğrudur. Bu kararı da sonuna kadar destekliyoruz.
Hükümetin Suriye politikası baştan sona yanlıştır. Rusya ile girilen gerilimin sürdürülmesi yanlıştır. Diğer komşularla “limoni” ilişkiler yanlıştır. Bir an evvel bu yanlışlardan dönülmesini Hükümetten beklememiz doğrudur.
İsrail’e “terör devleti” denilmesi yanlış değilse, şimdi bu ilişkilerin “İsrail’e ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz” denilerek düzeltilmesi yolunda Cumhurbaşkanlığı katından başlayarak atılan adımlar doğrudur.
ABD ile ilişkilerin karşılıklı çıkar ve güven esası üzerinde yürütülmesi doğrudur. Amerika’ya teslimiyet yanlıştır.
Amerikan tipi “Başkanlık sistemi” Amerika için doğrudur. Türkiye için de doğru olabilir.
Ancak;
Türkiye için ille de “Başkanlık sistemi” diye tutturulması yanlıştır. Hele “Türk tipi başkanlık, partili başkanlık” gibi hevesler külliyen yanlıştır. Bu sevdadan vazgeçilip, Türkiye’nin “yargısı bağımsız, denetimi etkili, düşüncesi özgür, gazetecisi korkusuz” bir ülke haline getirilmesi elbette doğru olacaktır.
“Adem-i merkeziyet” dediğimiz yerinden yönetim doğrudur. Ayrılıkçı, bölücü öz yönetim talepleri ise yanlış üstü yanlıştır.
Yerinden yönetim konusunda mahalli idarelere verilen sınırsız yetkiler yanlıştı. Hükümetin, bu yanlışını görüp o yetkileri geri alması, yeniden valilik yetkilerini güçlendirmesi kararı doğrudur. Şehirlere hendekler kazılmasına zemin hazırlayan ne kadar boşluk varsa doldurulmalıdır. Yönetimde boşluk yaratılması yanlış, bu yanlıştan dönülmesi doğrudur.
Kürt vatandaşlarımızla kardeşçe, eşitlik içinde yaşamak doğrudur. Bölücü Kürtlere “eman” (af ve yardım) verilmesi baştan sona yanlıştır. Suç işleyen, hele vatana ihanet eden ayrılıkçı unsurlar mutlaka cezasını bulmalıdır. Hükümetin, güvenlik güçlerimizin, adli organların “tedip” (uslandırma, yola getirme) konusunda atacağı bütün adımlar doğrudur, desteklenmelidir.
Parti kapatmak yanlıştır. Ancak, devlete meydan okuyarak özerklik talep etmek, mahkemeler kurmak, vergi toplamak gibi hedefleri “Demokratik Toplum Kongresi” adı altında Türk milletine dayatmak yanlıştır. Bunu dayatan siyasi partinin veya bu anlayışta kurulacak partilerin kapatılması doğrudur.
Yeni ve Demokratik bir Anayasa yapmak doğrudur. Anayasa’nın ilk dört maddesi üzerinde oynamak, vatandaşlık tarifinden “Türk” lafzını çıkarmak, Cumhuriyetle hesaplaşma yönünde kör hevesler beslenmesine yol açacak yeni kavramlar icat etmek tümüyle yanlıştır.
Helâl doğru, haram yanlıştır.
Akrabaya bakmak doğru, ehil olmayan akrabaları devlet katlarına taşıyıp, onlara makam sunmak, yetkilendirmek yanlıştır.
Yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık yanlış; doğruluk doğrudur. Doğruluk yönünde adım atacak olanlar varsa yanlarında olmak da doğrudur.
Doğru, her zaman doğru; yanlış her zaman yanlıştır. Kişilere göre doğru-yanlış cetveli yapmak yanlıştır.