Aydın Doğan’ı kastederek neden ceza almadığını soruyor eski bakana.
O da: “Hakim aleviymiş” cevabını veriyor.
Bu tapeler doğru ise düştüğümüz duruma bakar mısınız?
Bu ülke nasıl bir ülke haline gelmiş; kendi kendinize sorar mısınız?
Sonra da bu düzenden adalet bekler misiniz?
Hani, “adalet mülkün temeli”ydi?
O temele hangi mel’un elin kazması değdi ki bu hale geldi?
Her vuruşta bir taşı kırılıyor da kimseden gık çıkmıyor.
Biz nasıl insanlar olduk böyle?
Korkaklık hücrelerimize sinmiş, hepimizi esir almış, başımıza vurup ekmeğimizi çalıyorlar, ses yok!
Hakkımızı, hukukumuzu elimizden alıyorlar, tepki yok!
Dönüp birbirimize “ne haliniz varsa görün!” mü diyeceğiz?
Bu mudur çıkış yolu?
Bu konuşma eğer doğruysa bir çift söz de Aydın Doğan’a.
Korkudan kaç yazarını kovdun, kaç gazeteni sattın Aydın bey?
Bak, yine de yaranamamışsın.
Seni bu duruma düşüren korkuya lânet olsun.
Meseleyi biraz anladın galiba. Bu gidişin gidiş olmadığını iyice gördün.
Ertuğrul beye “tam yol ileri” deyişinden belli.
Ertuğrul bey, hatırına susturduğu kalemi yeniden konuşturmaya başladı ama ne çıkar; bak sana halâ kumpas kuruluyor.
Hakim aleviymiş!
Mantığa bakar mısınız?
Biz hakimde, savcıda mezhep değil, vicdan ararız kardeş.
Bak, ameliyat olurken doktorun hangi mezhepten olduğunu sorgulamadın.
O, can korkusuydu.
Gittin, işinin erbabı olan bir doktora teslim ettin kendini.
İş, başkasının adaletine, masumiyetine, ya da yargılanmasına gelince;
Hakim alevi!
Sen sünni oldun da ne oldu?
Kutulardaki paralar, yatak odalarındaki kasalar senin kurduğun düzende çıkmadı mı?
Paraları sıfırlayanlar kimlerdi?
Ben, beni yargılayanda da, beni yönetende de vicdan ve dürüstlük ararım efendi!
Hakim alevi olmuş, sünni olmuş;
Sana ne, bana ne!!!???