İki HDP’li bakanın da “bab-ı hükümet”ten çekilmesiyle AKP şimdi tek başına iktidar.
Zaten o iki bakan orada eğreti duruyordu. Hiçbir zaman bakan yerine konulmadılar.
Bir bakıma, kendilerince doğru olanı yaptılar.
Muhalefet, şimdi başını iki elinin arasına alıp düşünsün.
Seçim hükümetine bakan vermemekle iyi mi ettiler, kötü mü?
Böyle bir hükümetin kurulmasını bakan vermeyerek protesto etmeleri haklarıydı belki ama, sonuçta AKP onların da katkısıyla tek başına iktidar oldu iktidar!
Siyaset bir satranç oyunudur.
Hamlelerin sonunu kestirerek karşı hamleyi yapmayı gerektirir.
Ne yazık ki muhalefet hem yüzde altmışın hakkını veremeyerek, hem de bu seçim hükümetine bakan vermeyerek gereken hamleyi yapamamıştır.
Cumhurun başının işi bu noktaya getireceği baştan belliydi.
Kendi niyetleri açısından doğru bir hamleydi. 45 gün içinde ana muhalefet liderine görev vermeyerek (keyfinin kâhyası mısın kardeşim, vermez, vermez) ve Anayasal yetkisini kullanarak partisini tek başına iktidar yapmayı başardı.
Hem de milletin vermediği oylarla.
Sahi siz bir gecede bağımsızlaştırılan bakan yardımcıların, eski bakanların ve bürokratların gerçekten bağımsız olduklarını mı düşünüyorsunuz?
Rahmetli Nihat Erim, 12 Eylül’de 45 dakikada bağımsızlaştırılmıştı.
Vecdi bey bir günde bağımsızlaştırılınca olmaz mı yani?
Biliyorsunuz, Vecdi bey AKP iktidarının gedikli bakanlarındandır.
Savunma Bakanlığı ne zaman boşalsa, hep O’nun ismi akla gelir.
Gedikli deyince bir tekerleme aklıma geldi.
(Veli Sarıtoprak’tan dinlemiştim.)
Eskiden astsubaylara “gedikli” denirdi.
Anadolu’da birçok genç kız, bir gedikli ile evlenmeyi hayal edermiş.
O kadar ki, sözü “gedikli olsun da varsın sidikli olsun”a kadar götürmüşler.
Allah’a şükür, Vecdi beyde böyle bir sorun yok. Sağlığı yerinde.
Gedikli derken, işin “sidikli” tarafını kastetmedik elbet.
Demem o ki, bir “uzatma” daha oynatılarak AKP’nin iktidar ömrü uzatılabilir.
Böylece, sandıktan çıkmamış olan iktidar, belki bir kere, belki birkaç kere saraydan çıkmış olur.
Allah’ın kırkbeş günleri tükenmedi ya!
“Anayasa bir kere delinse ne olur?” sorusunu rahmetli Özal da sormuştu.
Hiçbir şey olmadı. Bu gidişle yine olmayacak.
Anayasa, kevgire döndüğü ile kalacak, o kadar.
1 Kasım’da AKP nin yine milletin oylarıyla iktidar olamayacağı görülüyor. Bu, birinci parti olamayacağı anlamına gelmiyor.
Bu durumda görev yeniden hükümetin başına verilecek.
Cumhurun başı, hükümetin başına yeniden “oyala” talimatı verirse, al sana bir 45 gün hamlesi daha.
Al sana yeni bir seçim.
Nasıl olsa işi “istikşafi” ye bağladılar.
Dörtyüzün ucu görününceye kadar seçim derse bu uzatmaların sonu gelir mi sanıyorsunuz?
Sonunda millet bakar ki verdiğim oylarla iktidar değişmiyor, o zaman “erkeklik bende kalsın, al sana 400” diyerek işi noktalayabilir.
Böylece, başına “hal”ler gelmekten de kurtulmuş olur.
Ah muhalefet ah!
Aldığın çoğunlukla mağlup ettiğin azınlığı tek başına iktidar yapma becerisini gösterdin ya.
“Helâl olsun” demeyeceğim.
Şimdi:
Seçmen haklı olarak sormaz mı;
Çoğunluğu alsan ne yazar?